Finlandiya’nın ikinci büyük şehri olan Tampere, on dokuzuncu asra dek bir balıkçı kasabasıydı. Ülkenin İsveç’ten Rusya’ya geçmesiyle Tampere’nin kaderi değişti. Sankt Peterburg’dan birçok uluslararası yatırımcı, Rusların ekonomik imtiyazlar tanıdığı Finlandiya Büyük Dükalığı’na geldi. İki göl arasındaki akıntının kıyısında bulunması sayesinde hidroelektrik üretimine çok elverişli olmasıyla Tampere, ülkenin sanayi merkezine dönüşecekti.
Rusya’dan Finlandiya’ya sadece zengin işadamları gelmedi. Nijniy Novgorod yakınlarındaki Sırgaç kasabasından Tatar köylüleri de Finlandiya’ya göç etti. Bu göçün sebebi ekonomik. Tarımla geçinemeyince demiryolu ile önce Sankt Peterburg, sonra da o zamanlar Finlandiya Büyük Dükalığı sınırları yer alan Viipuri (şimdi Rusya’da kalan Viburg) ile ticarete başladılar.
Gel zaman git zaman bu Tatarların bir kısmı Finlandiya’ya yerleşti. Finlandiya İslâm Cemaati adıyla dinî bir azınlık olarak tanındılar. Bir yandan kendi kültürel kimliklerini korumayı, öte yandan Fin toplumuna hem kültürel hem de iktisadi olarak entegre olmayı başardılar. Finlandiya’yı ziyaret eden Tatar ilâhiyatçı Musa Carullah, Tampere’deki Tatarları “[Tampere’de] ikamet eden müslümanlar her cihette, yani haklılık, paklık, içtihat, emanet, iktisat, himmet gibi cihetlerde Finleşmiş müslümanlardır.” diyerek övüyor (Aktaran: Şükûfe Nihal, Finlandiya [1935], s.26).
Bolşevik devrimi ve Finlandiya’nın bağımsızlığı sonrasında Nijni Novgorod’a da Tataristan’a da ulaşmak zorlaşınca Tatarlar yüzlerini Türkiye’ye dönmüş. Tampereli tüccar Ahsen Böre’nin (ki Kuran’ın Finceye tercümesine de önayak olmuş) yeni Türk alfabesini öğretecek öğretmen isteğine Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal olumlu cevap göndermiş.
Türkiye’den öğretmen kadar din görevlileri de gelip Finlandiya Tatarlarına hizmet sağlamış. O kadar ki bir ara kendi okullarında Fince, Tatarca yanında Türkiye Türkçesi ile de eğitim yapmışlar, tâ ki Sovyetler’in dağılışına kadar. Demir perdenin aralanması ve Tataristan’ın özerkliğe kavuşması sayesinde bugün Tataristan ile daha sıkı kültür bağları var.
Tatarlar, Fin toplumuna iyi entegre olmuş, aralarından ulusal düzeyde tanınmış sanatçılar, sporcular çıkarmış bir azınlık. Bunlardan biri, Finlandiya liginde gol kralı olmuş, Beşiktaş’ta da bir süre oynamış olan Atik İsmail. Diğer bir örnek ise Fin milli buz hokeyi takımının santrforlarından Lotfi Nasib ki çok ilginç bir hikâyesi daha var:
Daha gençken, Lotfi Nasib’in evine bir gün millî takımdan yakın arkadaşı, takımın kalecisi Juhani Linkosuo konuk oluyor. Nasib’in annesi, Juhani’ye geleneksel bir Tatar çöreği olan peremeç ikram ediyor. Aynı zamanda Tampere’nin ünlü pastanesi Linkosuo’nun varisi olan Juhani, yıllar sonra işletmeyi ailesinden devralınca peremeçi menüye ekliyor ve peremeç çok tutuyor.
Bugün her Tampereli çok bayılmasa da peremeçin (Fincesiyle pärämäts) ne olduğunu bilir. Diğer Fin şehirlerinde ise esamisi okunmaz. Bu açıdan, on beşinci asrın sonunda İspanya’dan Osmanlı’ya sığınan Yahudilerin İzmir’e getirdiği boyoz gibi. (Benim gençliğimde boyoz yalnızca İzmir’de satılırdı. Şimdi sanırım İstanbul’da da buunuyor. Bunun dışında memleketi İspanya’da ve eskiden İspanyol sömürgesi olan Meksika’da varmış.)
Ben de peremeçi Tampere’ye gelene dek bilmiyordum. Görür görmez bir tane ısmarladım. Tampere’ye yolum düştükçe de Cafe Siilinkari’ye uğrar, bir tane tadarım.
Dükkânın diğer ürünlerinin aksine tezgâhta beklemiyor, yalnızca sipariş üzerine yapıyorlar. Ismarladıktan 4-5 dakika sonra geldi. İçi kıymalı, etrafı hamur, tavada kızartılmasına rağmen tadı hiç yağlı gibi değil. (İşittiğime göre ’çiböreğe’ benziyormuş, ama onu tatmadığım için bilmiyorum.) Üzerine biraz biraz toz kırmızı biber serpmişler. Yanında küçük kâselerde ketçap ve hardal vardı. Hardalla iyi gitti ama şart değil.
Tampere’ye yolunuz düşerse ve cebinizde 4,20 Avronuz da varsa, şehrin ana caddesi Hämeenkatu üzerindeki Cafe Siilinkari’de kendinize bir peremeç çekmenizi tavsiye ederim. Ona fırsat bulamazsanız, Finlandiya Tatarları’nın Mähällä Häbärläre dergisinde yayımlanmış peremeç tarifini kendiniz deneyebilirsiniz.
Rusya’daki Sırgaç’ı (СЕРГАЧ) ziyaret eden Finlandiya Tatarları (Fotoğraf: Mähällä Häbärläre, sayı 2/2013, s. 8-9)
Lotfi Nasib'in (kucakta) ailesiyle 1929’da çekilmiş bir fotoğrafı (Kaynak: Finlandiya Buz Hokeyi Müzesi arşivi)
Lotfi Nasib, 1946’da Tampere’nin Ilves (Fincede vaşak demek) takımının formasında (Kaynak: Finlandiya Buz Hokeyi Müzesi arşivi)
İkiye böldüğüm bu peremeçin son anları (Fotoğraf: Çağrı Yalgın)
Mähällä Häbärläre dergisinden peremeç tarifi (Kaynak: Mähällä Häbärläre, sayı 2/2013, s. 35)