Milliyetçilik, her ne kadar siyasetin ve içtimai hayatın bir parçası olsa da bazı ailelerde mesafeli durulan bir konudur. Geçmişte yaşanan siyasi olaylar neticesinde, desteklenir ama içine girilmez. Özellikle de çocuklar siyasetle uğraşmasın diye. Türkiye’de pek çok insan gibi, milliyetçiliğe gönülden bağlı olup siyasetten uzak durmayı tercih eden aileler oldu; ben de böyle bir ailede büyüdüm. Bu ortamda yetişen çocuklar için milliyetçilik, bir duygu olarak vardır ama doğrudan tecrübe edilmez, hayatın içinde deneyimlenmez.
Dijital çağın içine doğan Z kuşağı için ise birçok kavram, ilk kez internetle, oyunlarla veya popüler kültürle şekillendi. Ben de ortaokulda ilk defa milliyetçilikle ilgili -dijital de olsa- “somut” bir örneğe Skyrim’de rastladım. The Elder Scrolls V: Skyrim, ejderhalar, Elfler (Elfçe: altmer,aldmeri), insanlar, farklı görünümlü ırklar, büyüler ve savaşlarla dolu, pek çok tarihi olayı olan, ırkların siyasi çatışmalarının ve savaşlarının yer aldığı, seçilebilen ırklar arasında istediğinizi seçip rol yapmaya başlayabileceğiniz bir RPG (role playing game) oyun serisi.
Nirn adlı gezegenin Tamriel kıtasının kuzeyinde yer alan Skyrim bölgesinde de bir milletin uzun yıllar süren bir siyasi durumu mevcut. Ben de binlerce yıl önce Atmora adasından Skyrim’e göç eden Nordların hikayesini, günümüzde yaşadıklarımızla irdeleyeceğim. Dediğim gibi siyasetten uzak yetiştirildim ve milliyetçilik ”hikayesini” deneyimlediğim ilk yer bu video oyunuydu. Oyun deyip geçmeyin, zira 90'lardan beri var olan ve her adımda üstüne koyarak büyüttükleri güzel bir külliyat bu. Binlerce yıl süren ve birçok ırkın yanı sıra farklı kıtaların da dahil olduğu bu geniş ve destansı hikâyeyi tüm detaylarıyla anlatmam mümkün değil. Üstelik, bu yazıyı okumasını istediğim yaşıtlarımın dikkat süresinin ortalama üç saniye olduğu düşünüldüğünde, büyük ihtimalle önceki paragrafta yazıya çoktan veda ettiler. Bu yüzden, önce Nordların tarihini ve dinlerini kısaca anlatıp sonra son oyun Skyrim’in geçtiği döneme, yani yaklaşık beş bin yıllık tarihin son dönemine odaklanacağım. Anlatacağım büyük değişimlerin, özellikle göç gibi olguların, kısa sürelerde değil yüzlerce yıl içinde gerçekleştiğini unutmamak gerekir.
Nordlar sert, soğuk iklime alışkın, savaşçı bir halk. Skyrim’e yerleşmeden önce ana vatanları olan Atmora’da yaşıyorlar. Atmora kıtasındaki Nordların Skyrim’in kuzey sahillerine gidip geldiği ticaret yaptığı, hatta Tamriel kıtasına yayılmış oldukları biliniyor. Atmora’daki beylerin birbirleri arasındaki savaşlardan sıkılan Ysgramor ve takipçileri, daha elverişli iklime sahip olan Tamriel’in Skyrim kıyılarına gelir ve yerleşmeye karar verirler. Nüfus artışından rahatsız olan Skyrim’in ilk sahibi kar Elfleri bundan rahatsız olarak Ysgramor’un kurduğu şehre bir gece vakti saldırı düzenlerler. Elflere göre Nordlar onları kışkırtmış, artık Skyrim topraklarından sürülme vakitleri gelmiştir; Nordlara göreyse çoğalan nüfustan ürken Elfler korkuya yenik düşüp saldırıya geçmiştir. Kar Elflerinin bu saldırısından sonra Atmora’ya geri kaçan Ysgramor ve oğlu yaşadıkları katliamı Atmora’ya anlatarak yeni bir ordu kurmaya başlar. Ardından daha güçlü bir sefer düzenleyerek Skyrim’e adım atarlar. Zafer sonrası Ysgramor’un attığı bir savaş çığlığı Atmora kıtasından duyulur, bu çığlığı duyan Atmoralılar zaman içinde sıfırdan inşa edilen Nord şehri Windhelm’e göç etmeye başlarlar. Bu noktadan sonra Nordlar resmen Skyrim’e yerleşmiş, yüzyıllar sürecek savaşlarla kar Elflerinin soyunu kırmış, Skyrim’in yeni sahipleri olmuşlardır.
Bu göçün parçası olan göçmenlerin arasında sadece alelade vatandaşlar değil, aynı zamanda ejder rahibi denilen din adamları da vardır; “Gidenleri dinsiz bırakmayalım.” diyerek bazıları Skyrim’e göç etmeye başlar.
İlk çağlarda ejderhalar çok güçlü hatta neredeyse tanrısal varlıklardır. Nordlar ejder rahipleri aracılığıyla ejderhalara taparlar ki başlarına kötülük gelmesin. Bu durumdan hem ejder rahipleri memnun hem de ejderhalar. Bir zaman sonra ejderhalar ve ejder rahipleri insanlara zulüm etmeye başlarlar, insanlar bu durumdan rahatsız olup isyan ederler ve ibadet ettikleri varlıklara karşı uzun yıllar süren bir savaşa tutuşurlar. Yeterince doğru bir teşbih olmasa da bunu kağanlık ve kamlık kurumu arasındaki çekişmeler gibi düşünebilirsiniz. Kısaca bu Nordlar ne tanrı dinler ne Elf. Kim Nordlara kötülük yaparsa baş kaldırır savaş çıkarırlar. Hatta başka saldıracak şeyler kalmadığında kendileriyle de savaştıklarını biliyoruz.
Bu uzun girişten sonra 5000 yıl sonrasına günümüze gelelim: İmparatorluğun yönetimi Thalmor dediğimiz Elflerin baskısı altındadır. (Bunu High Elf’lerin bir boyu gibi düşünebilirsiniz.) İmparatorluk, Cyrodiil merkezli (Skyrim’in güneyindeki diğer bölge), birçok farklı ırk ve kültürü bünyesinde barındıran, ancak Aldmeri Dominyonu’nun (Thalmor aşiretinin kurduğu yapı) baskısı altında zayıflamış, merkeziyetçi bir yönetim sistemine sahip çok uluslu bir devlet hüviyetine sahiptir. Bir zamanlar İmparatorluğa bağlılık yemini eden Nordlar, Elflerin İmparatorlukla yaptığı anlaşmalar ve ırkçı baskılar yüzünden güçsüz ve fakir hale düşmüş, hatta Nordların çağ kapatıp çağ başlatan, bütün bir kıtayı hakimiyetine almış, ölümünden sonra tanrı kabul edilen efsanevi kralları Tiber Septim’e tapınmaları yasaklamışlardır. Böyle bir ortamda, Nord halkı yoksulluktan ziyan olurken ilan edilen ibadet yasağı bardağı taşıran son damla olmuştur. Nordların içinden gelen ve köklü geçmişi olan Stormcloak ailesinden Ulfric Stormcloak Windhelm mevkibeyi babası ölünce Windhelm’in mevkibeyi olur. Milliyetçi Ulfric, Thalmor’un ve İmparatorluğun bu işbirliğine isyan ederek, imparatora geleneklere uygun bir düello teklif eder. Kadim zamanlarda Nordların kullandığı ancak günümüzde artık sıkı eğitimden geçen Nordların öğrenebildiği, çok az Nord’un bildiği seda sanatı (bir çeşit büyülü güç) becerisini kullanarak imparatoru öldürür. Bu noktadan sonra iç savaş başlar ve Skyrim ikiye bölünür. Windhelm ve çevre şehirler Ulfric’i haklı bulup destek verirken Batı tarafı düelloda seda sanatını kullandığı için haksız bulup imparatorluğu desteklemeye devam eder.
Batının kendisinden “Nordum, özür dilerim!” şeklinde bir davranış beklediğini gören Ulfric, yaverinin sorduğu “Bu savaşı neden veriyorsun?” sorusuna şu cevabı verir;
"We're fighting because we're done bleeding for an Empire that won't bleed for us. Untold numbers of Nords died defending the Empire against the Dominion. And for what? Skyrim being sold to the Thalmor so the Emperor could keep his throne! We're fighting because our own Jarls, once strong, wise men, have become fearful and blind to their people's suffering. We're fighting because Skyrim needs heroes, and there's no one else but us."
“Savaşıyoruz çünkü artık bizim için kan dökmeyecek bir imparatorluk uğruna kan dökmekten bıktık. Sayısız Nord, İmparatorluğu Dominion’a karşı savunurken hayatını kaybetti. Peki ne için? Skyrim'in, İmparator tahtını koruyabilsin diye Thalmor’a satılması için mi? Savaşıyoruz çünkü bir zamanlar güçlü ve bilge olan kendi Jarllarımız, artık halklarının çektiği acılara karşı kör ve korkak hale geldiler. Savaşıyoruz çünkü Skyrim’in kahramanlara ihtiyacı var — ve başka kimse yok, yalnızca biz varız.”
Bu noktada oyunda seçtiğiniz ırka ve role göre ister Stormcloak isyanına destek verebilirsiniz ister imparatorluğa. Kime katılmaya karar verirseniz iç savaşı kazananlar katıldığınız taraf oluyor. Ben Nord karakter oynadığımda Nord milliyetçisi olarak isyana katılırım çünkü Nordlar bu memlekete yaklaşık beş bin yıl önce yerleşmiştir ve “Skyrim, Nordlarındır.”
Gelelim Nordların nasıl bu hale düştüğüne ve bunların günümüzle olan ilgisine. Nordlar gerçek hayattan örnek verilecekse yaşam koşulları sert ve zorlu olan bölgelerde yaşayan insanların kültürü ve davranışları ne yönde değişiyor ise oyunda da buna yakın yaratılmışlar, dolayısıyla Vikinglere ve Türklere benzerlik gösterdiklerini söyleyebiliriz. Nordların yaşadıkları ve yaptıklarını günümüzde tam şu sıralar yaşanan olaylara benzetiyorum. Çok büyük bir coğrafyayı yönetebilecek güce eriştiler, savaşacak kimse kalmayınca birbirleriyle savaştılar, yeri geldi kaybettiler yeri geldi Skyrim’in tamamen sahibi oldular. Bu son dönemde Nordlar kültürlerini ve yaşamlarını tehlikeye atacak bir siyasi ortam görmediklerinden imparatorluğa bağlılık yemini ettiler ve uzun yıllar boyunca zora düşmeyip rahata alıştılar. İmparatorluğun içindeki çok ırklı yapının getirdiği kültür emperyalizmi, güney bölgelerinde çıkan savaşlar yüzünden Skyrim’e gelen mülteci dalgası Nordları fakirleştirdi ve yabancı nefreti doğurdu. Kültürünü ve geçmişini unutmamış Nordlar da tabii ki varlıkları için Stormcloak isyanını başlattı ve destek verdi. Millet bilincini ortadan kaldırmaya çalışan Elfler sandılar ki “Artık bunları kırdık geri dönemezler". Ancak millet hüviyetine sahip topluluklar aidiyetlerini kolayca bırakmayacak kuvvetli bağlarla teşekkül etmiştir. Güçsüz düşseler de savaş çıktığında kim için ne için savaşacaklarını unutmazlar.
"I fight for the men I've held in my arms, dying on foreign soil. I fight for their wives and children, who's names I heard whispered in their last breaths. I fight for we few who did come home, only to find our country full of strangers wearing familiar faces. I fight for my people impoverished to pay the debts of an Empire too weak to rule them, yet brands them criminals for wanting to rule themselves! I fight so that all the fighting I've already done hasn't been for nothing. I fight... because I must."
“Kollarımda can verirken tuttuğum, yabancı topraklarda ölen adamlar için savaşıyorum. Son nefeslerinde fısıldadıkları eşleri ve çocukları için savaşıyorum. Evine dönebilen az sayıdaki kişi için savaşıyorum — ki döndüğümüzde, ülkemizi tanıyamadık; tanıdık yüzler taşıyan yabancılarla dolmuştu. Halkım için savaşıyorum — kendi kendini yönetmek isteyen ama bunun için suçlu ilan edilen, imparatorluğun zayıflığı yüzünden borç batağına sürüklenen halkım için. Daha önce verdiğim tüm mücadelelerin boşa gitmemesi için savaşıyorum.Savaşıyorum… çünkü zorundayım.”
Milliyetçiliği tecrübe etmek ve hayatın içinde deneyimlemek için ne yapmak gerekir sorusuna da bu hikayeyle cevap veriyoruz. Nordlar ve oluşturduğumuz karakter nasıl Nord milliyetçilerinin yaptığı gibi gidip bu isyana katılmayı seçiyorsa bir milliyetçi de parçası olduğu millete karşı yükümlülüklerini yerine getirmeli, dönemimizin bir sorunu olan mefkûre bulamayan gençlik, mefkuresini bulmalı, azim ve gayretle çalışmalıdır.
Hülasa, Yapımcıların evreni yaratırken bu işi oldukça ciddiye alarak çalıştıklarını net şekilde görebilirsiniz. 13 yıllık olmasına bakmayın The Elder Scrolls V: Skyrim oynayın. Benim 800 saatin üzerinde oynadığım ve rahatlıkla sanat eseri olarak gördüğüm bir oyundur. Hala açar o güzel manzaralarda at sürerim. Oyunun açılış sekansında idama götürüldüğümüz esnada at arabasında üç kişi ile birlikte oturuyoruz. Bunlardan biri Ulfric Stormcloak, biri onun fedaisi Ralof ve üçüncüsü: Tanrıların ve devletin olmadığı bir köyde yaşayan Lokir adında bir at hırsızı Nord. Bu at hırsızının hangi Nord boyundan olduğunu sizin tahminlerinize bırakıyorum.
Bu hikaye tıpkı bize benzer, görebilene.. Yıllardır oynuyorum ve hala oynuyorum.
Üzerinden çok zaman geçtiği için diyaloğu detaylarıyla hatırlayamıyorum. Ancak Nord olmayan bir ırkla Ulfric’e destek vermeye gittiğimde aramızda geçen bir konuşma vardı. Nord olmadığım hâlde neden destek verdiğimi sormuştu. Ben de Nord toprağında yaşayan, kendini Nord hisseden ve onlardan biri olduğunu düşünen biri olarak açıklama yapmıştım. Bu sözün üzerine ‘Ne mutlu Nord’um diyene’ minvalinde bir hava oluşmuştu özetle. Beni samimiyetle cephelerine almışlardı. Dediğim gibi, diyaloğu çok az hatırlıyorum ama bu sahne gençliğimde beni etkilemişti.
elinize sağlık