Suriyeli sığınmacılar konusunda zaman zaman konunun esasına dikkat çekmek amacıyla "bu sığınmacıların bir kısmının Rusya'ya gönderilmesi" halinde Suriye meselesinin çözüleceğine dair sloganvari de olsa sosyal medyada yazdık. Konunun ayrıntısını biraz daha açacak olursak meseleye ilave bir bakış açısı gelebileceğini umuyorum. Suriye'de devam edegelen iç savaş nedeniyle yıllardır süren sığınmacı dalgalarının en büyük mağduru Türkiye ve ödediği vergilerle hatta zaman zaman yardım kampanyalarıyla sığınmacıların malî faturasına katlanmak zorunda kalan Türk vatandaşlarıdır. Korkutucu ve gelecekten kaygı sonucunu da doğuran bu sığınmacı dalgaları Türkiye için sadece ekonomik değil sosyolojik felaket boyutlarına da varmıştır. Türkiye, haklı olarak iç savaş nedeniyle topraklarına sığınan Suriyeli sığınmacıların sebep olduğu ekonomik yüke Batılı ülkelerin de ortak olmasını talep etmektedir. Türkiye'nin kapıları açmasından ürken Batılı ülkeler de zaten boğuşmakta zorluk çektiği göçmen sorununu dikkate alarak ekonomik desteğini kerhen de olsa vermek zorunda kalmıştır. Ne yazık ki sayıları neredeyse beş milyona ulaşan Suriyeli sığınmacıların Türkiye'ye çıkardığı malî faturanın ne kadarının karşılandığı, sığınmacı sorununun doğuracağı sosyolojik felaket riski dikkate alındığında çok ehemmiyetsiz kalmaktadır. Bununla birlikte şu gerçeği de dikkate alıp buna göre yeni bir söylem ve siyaset geliştirilmesi gerekmektedir. Suriye'deki Şam rejiminin silahlı ve zalimane saldırıları, sivillere yönelik acımasız eylemleri, bombalamaları sığınmacı sorununun ana sebebidir. Yıllardır devam edegelen bu insanî felaket ve insanlık suçlarının aslî faili Suriye rejimi ve sivil halka yönelik saldırılar gerçekleştiren diğer unsurlar olarak belirli ve açıktır. Ancak, şu unutulmamalıdır ki iç savaşın başladığı günden bu yana önce siyaset ve diplomasi alanında daha sonra da somut olarak ülkeye asker ve silah göndererek Şam rejimine ve Şam rejimi yanlısı diğer unsurlara destek sağlayan Rusya Federasyonu, 2015 yılına kadar ülkede Şam rejimi tarafından işlenen insanlık suçlarının önce yardım ve yatakçısı iken 2015 yılından itibaren bizatihi suça iştirak etmiş ve birlikte fail haline gelmiştir. Yani daha açıkçası, bugün Türkiye'ye beş milyon civarında sığınmacı gelmesi ve bunun neticesinde ortaya çıkan ekonomik ve sosyal felaket riskinin de müsebbiblerinden birisi ve belki de ana sorumlusu Rusya Federasyonudur. Rejim ve Rus silahlı güçleri sivillere yönelik saldırılar yaptıkça Türkiye sınırlarının hemen dışı ve daha önemlisi sınırlarımızın içi Suriyeli sığınmacılar ile dolup taşmaktadır. "Her kim ki başkasına zarar veriyorsa o zararı tazminle yükümlüdür" ilkesi hukukun temel ilkelerinden biridir. O halde, Rusya Federasyonunun da sebep olduğu sığınmacı sorunları nedeniyle Türkiye'nin ve Türk vatandaşlarının uğramış olduğu zararları tazminle yükümlü olduğu açıktır. Türkiye, maddî karşılığı hesaplanamaz nitelikte olan sosyolojik sorunları ayrı bir haneye kaydederek, bugüne kadar ve bundan sonra katlanmak zorunda kaldığı ve kalacağı ekonomik yani malî külfeti Rusya Federasyonu ve Suriye'nin hesaplarına borç yazarak bu ülkelerden alacaklarını isteyecek bir siyaset ve söylem geliştirmek zorundadır. Tıpkı Batılı ülkeler gibi Rusya Federasyonu da Suriyeli sığınmacılar nedeniyle zarar gören Türkiye ve diğer ülkelerin katlanmak zorunda kaldığı ekonomik, maddi külfeti paylaşmak ve hatta "haksız fiili ile zarar veren" sıfatıyla tazmin etmek zorundadır. Türkiye'nin bu meseleyi enine boyuna hukukî ve malî boyutlarıyla çalışıp talep etmesi, gerekirse Birleşmiş Milletler Adalet Divanında Suriye ve Rusya Federasyonuna karşı açacağı davalarla tazminat istemesi gerekmektedir.
Namık Kemal Bayar