2 Nisan 2016’da sosyal medya hesaplarım Instagram ve Facebook'ta “Sevgili Özlem Kumrular hocamızın yeni çıkan “Kösem Sultan” kitabını 10. sınıflara okutuyorum. Özlem hoca hiç üşenmeden öğrencilerimizin adını kağıtlara tek tek yazmış, çiçek resmi çizmiş, önsözünü Halil İnalcık’ın yazdığı “Türk Korkusu” kitabını “Sevgili Salih Şenöz’e sevgilerimle.” diye göndermiş. Okuyucularına değer veren böyle güzel insanları sevin, onların kitaplarını hep okuyun, okutun.” cümlelerini paylaşmıştım, Özlem hocanın çiçek resmi çizdiği kağıtlar ve kitaplarının olduğu fotoğrafla beraber. Geçirdiği trafik kazası sebebiyle yaklaşık 1 yıldır komada olan Özlem hocamızı 29 Mayıs 2024 itibariyle kaybettik. Türk tarihçiliğinin ve sevdiklerinin başı sağ olsun.
Yıllar önce sosyal medyada (Facebook) Özlem hocayla arkadaş olmuştuk. Kendisini biraz geç tanımıştım. Renkli ve nevi şahsına münhasır bir kişiliği vardı. Kızıl saçlıydı, kolunda bir dövmesi vardı. Tarihçiler genelde sakin ve olgun hatta biraz sıkıcı olurlar ama Özlem hoca hiç de öyle değildi. Blogunda paylaştığı ilginç ve güzel yazıları okuyordum zaman zaman. Mizahi bir yönü de vardı. Kendisiyle dalga geçebilen, kendiyle barışık birisiydi. Bazı aydınlarda görülen “ego” onda yoktu. Birçok dil bilen, araştırmayı çok seven bir akademisyendi. Halil İnalcık’ın “Sen yaz Kösem’i. Bu kitabı yazarken de sakın gözünü Boğaz’dan ayırma, olur mu?” demesi üzerine yazdığı Kösem Sultan kitabında “Venedik Devlet Arşivi’nden yeni gün yüzüne çıkardığım bir belgeyle bugün artık Kösem’in Ahmed’in nikahlı eşi olduğunu ispatlayabiliyoruz.” derken yabancı dil bilmesinin faydasını ve araştırmacı yönünü çok net görebiliyorduk. Mesela 4. Murat’ın şarabı su karıştırmadan, büyük kadehlerde içtiğini; yine 4. Murat’ın Machiavelli’nin Türkçeye çevrilen “Prens” kitabını okuduğunu; onun çoğu zaman tebdil-i kıyafet çıktığı bazı teftişlerde meyhanelerde bulduğu şarapların küplerini kırdırıp şarapları döktürdüğünü; şarap içerken yakaladıkları arasında öldürttüğü insanlar bile olduğunu; gayrı ciddi hareketleri hoşuna gitmeyen ve dans eden kadınları suda boğdurttuğunu; bazı kadınların çarşıda pazarlık yaptığını görünce kadınların çarşıya çıkmalarını yasakladığını; Kösem’in dindarlığını abartılı biçimde hep ön plana çıkardığını bu kitabından öğrenmiştim. “Türk Korkusu” kitabından bazı alıntılar yapmak istiyorum. “Köyleri yakan, talan eden, esir alan, ‘Acımasız ve korkusuz Türk askeri’ imajı, Osmanlı’nın ilerlemesini kolaylaştırıyordu.” (41) “Hıristiyan kültüründe, Müslüman dünyada da olduğu gibi ‘öteki’ için hayvan benzetmeleri kullanma geleneği özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda doruğa ulaşmıştır.” (55) “Türklerin özellikle Kıta Avrupası’nda uyguladıkları şiddet, yayılmacı politikanın en başarılı bileşkelerinden biridir. Düşmanlarını şoke etmek, sinir savaşı başlatmak ve psikolojik avantaj elde etmek ise bu politikanın önde gelen hedeflerindendir. Yaratılmaya çalışılan bu ürpertici imajın verdiği meyvelerin başını ise pek çok kalenin ‘vire’ yoluyla, yani anahtar teslim ederek, savaşmaksızın verilmesi çeker. Böylece ordu, yol üzerinde asker, cephane ve zaman kaybetmeden hedefe doğru ilerlerken, bir taraftan da izlediği rota üzerindeki kaleleri ve noktaları ele geçirme şansına sahip olmaktadır.” (178) “Osmanlı topraklarına gelen seyyahları en çok hayrete düşüren şey kiliselerin çanlarının olmamasıdır. Kilise çanlarının müezzin sesini bastırdığını düşünen Osmanlı bunları kaldırmıştır. Osmanlı vakanüvis ve tarih yazarlarının figüratif olarak sık sık kullandığı özellikle nesir yerine nazımı tercih eden yazarların fetih anlatılarında bir klişe haline gelen ‘çanına ot tıkma’ tabiri de çanların kaldırılmasının aynı zamanda dramatik bir etkisi olduğunu gösterir. Kilise camiye çevrilse de, kilise olarak bırakılsa da çanları sökülüyordu. Mohaç Savaşı’ndan sonra pek çok bronz çanın eritilerek top yapılmak üzere gemilerle Tuna üzerinden taşındığını biliyoruz.” (239) Biraz fazla alıntı yaptığımın farkındayım. Bu bilgileri sizlerin de bilmesi ve hocamızı biraz da bu şekilde anmak istedim.
3 yıl önce katıldığı bir YouTube kanalında “Özlem Kumrular kim?” sorusuna “Özlem Kumrular bir tarihçi, romancı, müzik yazarı, onun dışında bir mizah yazarı. Öyle karışık bir insan, tam çözülemedi.” diye cevaplamıştı. Kendisini böyle anlatmıştı. Ölümünün ardından #ÖzlemKumrular etiketiyle onu anan bir tweet attım. Atılan bazı tweetlerde yıllar önce “Çıtır” adlı bir köpeğin ölümünden sorumlu olduğu iddiaları vardı. Bir ölünün arkasından çok iğrenç ve haddinden fazla eleştirel yorumlara da denk geldim. Hatta listemdeki bir “hayvansever(!)" tweetimin altına olumsuz bir yorum yaptı. Kimseyle polemiğe girmemek adına gönderiyi yeniden paylaştım ve yorumlara kapattım. Bugünlerde yine başıboş köpekler konusu gündemde ve biz bazı hayvan severlerden ya da siz isterseniz “köpek lobisinden” deyin çok sert ve çok rezil yorumlar okuyoruz, çok agresif tavırlar görüyoruz. Bu tip kişilerin insanlıklarını nerede kaybettiklerini çok merak ediyoruz. Kendisini yıllardır büyük ilgiyle ve beğeniyle sosyal medyada takip ettiğim kıymetli tarihçimiz Sinan Çuluk Facebook hesabında “Özlem Kumrular’ın ölümünün ardından zil takıp oynayan, hayvan sever kılıklı nice cani ruhlu psikopatla iç içe yaşadığımızı ancak şimdi anlayabildim. Hayır yani olamaz diyorum ama kendimi inandıramıyorum. Ben bu aktif militanların hayvanları sevdikleri kadar insanları da sevdiğini zannederdim, meğer öyle değilmiş. Hakikaten bu toplum acayip yerlere savruldu.” cümlesini okudum ve kendisine katıldığımı belirttim. Başıboş köpekler konusunda, 2 tane kız çocuğuna sahip bir baba olarak elbette tarafım insanlardan ve insanlıktan yana. Bu ülkenin hiçbir çocuğunun, bireyinin pisi pisine ölmesini veya yaralanmasını istemiyorum. Köpek veya hayvan düşmanı değilim. Hatta birkaç gün önce evimize bir kuş aldık, çocuklarım da onu çok sevdi. Kızlarımın ve eşimin baskısına ilerde daha fazla dayanamazsam belki evimizde kedi bile besleyebiliriz. Bu yazdıklarımdan dolayı beni hayvan (köpek) düşmanı olarak suçlamayı düşünenler varsa bir kez daha düşünsün! Konuyu çok dağıtmayayım. Özlem hocamıza Tanrı'dan rahmet diliyorum. Çok genç bir yaşta kaybetmeseydik Türk tarihçiliği için daha nice kitaplarını keyifle ve yine çok şey öğrenerek okuyacaktık. Ruhu şad olsun.
Çok değerli bir tarihçiydi Özlem hoca.
Kaleminize saglık.
Kıymetli Özlem Kumrular hocamıza Allah'tan rahmet diliyorum. Türk tarihçiliğinin ve sevdiklerinin başı sağolsun. Kendisini bu yazımla anmak istedim. Ruhu şad olsun.
Özlem hocanın ruhu şad olsun.