Ben bir tarih öğretmeniyim. Yıllarca bu işin eğitimini aldım. Alanımla ilgili yüzlerce, binlerce kitap makale okudum. Tam rakam tabi ki veremem ama halkın en az yüzde 90'ından tarihi olayları daha iyi bildiğimi iddia edebilirim. Bu yüzden günümüzde yaşanan birçok meseleye tarihin geniş perspektifinden rahatlıkla bakabilirim. Normal yaşantımda mütevaziyimdir ama bu konuda mütevazi olamayacağım. Konuya böyle bir giriş yapma sebebim ülkemizde yaşanan ve çok büyük bir sorun haline gelen mülteci-kaçak sığınmacı meselesidir. Hatay’ın İskenderun ilçesinde doğup büyüyen ve özellikle 2011’den itibaren Suriyelilere en yakından maruz kalanlardan biriyim. Yıllar içinde şehrimize gelen bu insanların bizim hayatımızı birçok hususta nasıl olumsuz etkilediğine yakından şahidim. Kaçak sığınmacı sorunu ülke geneline bu kadar yayılmamışken dili, kültürü, örf ve gelenekleri bize hiçbir şekilde uymayan bu insanlarla muhatap olmanın gereksizliğini ve zorluklarını bizzat yaşadım. Ülkedeki milyonlarca kişi vahametin henüz farkında değilken bu sığınmacıların başımıza bela olacağını çok önceden biliyordum. Hayır kahin olduğumdan değil, tarih okuduğumdan ve tarih bilincine sahip olduğumdan.
Gustave Le Bon, Tarih Felsefesi kitabında “Bir ulusun başına gelebilecek en büyük felaket ulusal ruhunu yitirmesidir. Roma’nın saygınlık ve büyüklüğünü yıkan Asyalıların istilası değil, Romalıların yabancılarla uzun zaman süren karışmasıdır. Son yüzyılda Kuzey Amerika da değişik halkların etkilerinin derece derece istilası yüzünden böyle bir tehlikeye kurban olacaktı. Tehlikeyi zamanında gördüler ve ülkenin kapılarını hemen bütün dünya göçmenlerine karşı sımsıkı kapadılar.” diye yazar. Türk milleti olarak tam da yazdığı şeyleri yaşıyoruz. Çok uzun zamandır milli ruhumuzu kaybettik sayılır. Hiçbir bağımız olmayan yabancılarla (Ortadoğulular) uzun zamandır karıştık. Değişik halkların istilası (Arap, İranlı, Afgan, Pakistanlı, Rus, Ukraynalı, Afrikalı) yüzünden tehlike kapımızı çaldı hatta kapımızı çalmakla kalmadı, doğrudan kapımızı kırıp evlerimizin içine girdiler! Dünya göçmenlerine karşı sınırlarımızı kapatmadık ve tam aksine ardına kadar açtık. “Hudut namustur!” diye övündüğümüz şey nostaljik bir söz oldu, ülke yolgeçen hanına döndü resmen. Ülkeye kimlerin girip çıktığını bilmiyoruz. Girenlerin büyük kısmının kaydı olmadığı söyleniyor. Sokaklarımızda, caddelerimizde, mahallelerimizde daha önce hiç görmediğimiz tipler (çoğunlukla da suça meyilli erkekler) görüyoruz. Kadınlarımıza ve çocuklarımıza taciz olayları bu sığıntılar yüzünden epey arttı. Türk’ün kendi vatanında özgürce ve keyfince dolaşma hakkı elinden alındı. Sonu ölüme varan birçok acı hadise yaşandı. Türk çocukları pisi pisine hayatını kaybetti, nice ailenin evine ateş düştü. İçimizdeki birtakım beyinsiz ümmetçiler, pembe g.tlü ve foncu liberaller, Nişantaşı ve Cihangir solcuları, vatansız komünistler ve ahmak kürtçüler halkımızın yaşadığı bu acılardan pek rahatsız gibi görünmüyor. Vatan ve millet hassasiyeti olan bizlere kulak vermiyorlar. Her fırsatta Türk’ün ve onun değerlerinin üstüne çıkıp tepiniyorlar. Böyle yaptıkça “aydın ve ilerici” olduklarını zannediyorlar. Birilerinin bu arkadaşlara Türk tarihini anlatmasına ve 1820’lerdeki Yunan isyanında, 93 Harbi’nde, 1912-13 Balkan savaşlarında, Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşadığımız acıları aktarmasına ihtiyaç var. Ben biraz anlatayım, belki o kalın kafalarından içeri girer.
Yazımın başlığını Amerikalı tarihçi Justin McCarthy'nin “Ölüm ve Sürgün (Osmanlı Müslümanlarının Etnik Kıyımı) kitabından ilham alarak koydum. Bu aralar okuyup bitirdiğim kitaptan çok önemli ayrıntılar öğrendim. “Anlatılanlar, korkunç boyuttaki can kaybının ve tarihin en büyük göçlerinden birinin hikayesidir.” diyordu McCarthy, kitabın girişinde. Okudukça nelerle karşılaşacağımıza dair ipucu veriyordu. Daha kitabın 8. sayfasında “Uzun yıllar süren ve kendilerine has geleneksel dinî hoşgörülerinden dolayı Osmanlılar çok az takdir edildiler. Kaderin cilvesine bakınız ki, bu hoşgörünün bedelini ağır ödediler.” derken sanki günümüzde yaşadığımız süreç aklımıza geliyor. Milyonlarca sığınmacı ülkemizdeler ama Türk devletini ve Türk halkını çok az takdir ediyorlar. Adeta “nankör” kelimesinin hakkını veriyorlar. Umarım bu hoşgörümüzün bedelini atalarımızın ödediği gibi ağır ödemeyiz. Kitabın 15. sayfasında “15. yüzyıl Türkleri hoşgörülü olmasaydı, 19. yüzyıl Türkleri yurtlarında kalmaya devam edebilirlerdi.” cümleleriyle acı bir gerçeği yüzümüze bir tokat gibi çarpmıştır. Umarım ileride tarih kitapları Anadolu Türkleri için “21. yüzyıl Türkleri bu kadar hoşgörülü olmasaydı ve ensar-muhacir safsatasına, din kardeşliği masallarına kanmasaydı, 23. yüzyıl Türkleri kendi yurtlarında kalmaya devam edebilirlerdi. Anadolu, bir Türk yurdu olmayı sürdürebilirdi.” diye yazmazlar. Bakın bu ne yazık ki ihtimal dahilindedir. “Bize hiçbir şey olmaz yaa!” kafasından çıkmak gerekir. Çünkü Türk zayıf düştüğü an çakallar ve akbabalar sinsice harekete geçecektir. Bunu Balkanlarda gördük, Milli Mücadele yıllarında gördük. Düşman Polatlı’ya gelene kadar, Türk köylerini basıp insanımızı vahşice öldürene kadar, kadınlarımıza tecavüz edilinceye kadar anlamayanlarımız vardı. Mesela Balkan Savaşları sırasında Kırkkilise’de (Kırklareli) yaşayan Müslümanlar Bulgarları zorla sırtlarında taşıyıp sokaklarda dolaştırmaya mecbur edileceklerini hiç düşünmemişlerdi. Umarım bu yüzyılda veya gelecek yüzyıllarda Anadolu’daki hiçbir Türk sırtında düşmanını taşımak zorunda kalmaz, böyle utanç verici duruma düşmez. Umarız hiçbir Türk 1. Dünya Savaşı yıllarında Ermenilerin yaptığı gibi insanlık dışı işkence ve katliamlara maruz kalmaz. Umarız gelecekte hiçbir Türk kadını 1920’lerde Çukurviran köyünde fırında ekmek pişirirken işgalci Yunan’ın tecavüzünden kurtulmak isteyip kendisini fırına, ateşe atmak gibi benzer bir dramı yaşamaz. Bütün mücadelemiz bunun için. Biz ırkçı ve faşist değiliz. Sadece Türk’üz ve bu toprakların yine bize ait kalması için tarihten ibret almak ve ders çıkarmak zorundayız.
Uyan artık Türk milleti!
Her şey göz göre göre, bile bile aynı yanlşa koşuyor…. Çarpıcı saptamalarunıza katılmamak olası değil de etkin karşı duramamanın, toplumsal aymazlığın acısı içimde…Sevgiler saygılar sunuyorum.
Kaleminize o güzel gönlünüze yüreğinize sağlık hocam , emeğiniz değer görsün inş. Saygılar..!
Kalemine, yüreğine sağlık kardeşim
Yüreginize saglık Türk genci
Hocam kalemine sağlık Tarih bilginden etkilendim doğruları öğrenmek gerek sagol hocam
Ağzina yüreğine sağlık hocam çok güzel yazmış ve anlatmışsınız Rabbim bizleri Müslüman Türk Milletini korktuğu yere uğratmasın bu günkü yöneticilerden kurtarsın.
Kalemine,yüreğine sağlık kardeşim
☑️
Arkadaş yazını okudum hangi dine mensup bilmiyorum sen Ensar ve muhacir duydunmu duymadı san oku sonra yazını birdaha düşün bu Müslüman ve Türk geleneksel yaşamı dır falan filan demiş deyil
Kes ulan sesini rezil trol!
İbretle okudum.
Salih bey; Çok güzel tespitler yapmışsınız. Önerileriniz ve ongoruleriniz çok doğru. Bu işler bilinçli yapılıyor. BOP eş başkanı görevini yapıyor. Ümmetcilik ile milletin gözünü kör ettiler. Projelerinde baş unsur dini duygular. Merhamet edersen merhamet edilen duruma gelirsiniz sözü bizim için biçilmiş kaftan. Kardeş kavgası çıkarmaya çalışılıyor. Bitlik ve bütünlüğümüzü büyük tehdit altındadır. Arap dünyası yaptığı ihanetin bedelini ödüyor. Aralarında birlik saglayamadiklari için bu haldeler. Bizim için de aynı sorun geçerli. Bölgemizde güçlü bir Türkiye istemeyen kapitalistler değişik politikalarla ülkemizi zayıflamaya çalışıyorlar. Bayağı da etkili olYazınızın okunmasını sağlayacağım. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Yazınızı okudum, emeginize sağlık, tarih tecrübedir yazınızdan sağlam bilgi sahibi oldum, ülkemizin üzerinde büyük oyunlar var, bu oyunlardan biri de sessiz istila; göç, insan taş toprak değil hareketli varlık, sınırlı ömrüne sınırsız ihtiyaç üretiyor, bu işi salt ensar muhacir üzerinden yorumlamak doğru değildir. Suriyeli bilinçli olarak yurdundan edildi, bop operasyonları bölgenin lehine değil aleyhine oldu. Allah ülkemizi korusun
Teşekkür ederim emeğinize çok saygı duydum ve bu anlattıklarınıza bütün kalbimle katılıyorum bu bizim için artık kaçınılmaz bir gerçek gibi duruyor Allah yardımcımız olsun
Tarih tekerrürden ibarettir diyerek gelecekte öngörülen tespitlerinizin bu coğrafyada yaşanacağı muhakkaktır. Zira vatan, özgürlük, cumhuriyet, insan hakları kavramlarından, ifade etmiş olduğunuz üzere tarih bilgisi ve bilincinden yoksun insanların ümmetin birliği safsata ideolojisi ile uyutulup felakete sürüklenmelerini görmemek , görememek aklı selim insanlar için zor olmada gerek. Kaleminize ve kelamınıza sağlık üstadım. İlim, kültür ve alimler şehri Of’tan selam, sağlık ve dua ile.
Teşekkürler. Saygılar.
Çok teşekkür ederim aydınlatıcı tarihten bir kesit vermişsin ve Tarihin tekerrür etmemesi için çaba harcayan değerli bir öğretmenimizsin çok değerli sözlerini bende beni tanıyan ve sevenlere aktarıcam tekrar teşekkür ediyorum
Bir yüz elli yıl öncesine gitsek. Şu anki Türkiye'yi ile o zamanki Türkiye'yi karşılaştırsak. Günümüzdeki Türkleri ne kadarı batıdan gelip, arsa arazi alıp, Türk soy ismi alıp Türk oldu. Onu da anlatır mısınız? Yoksa siz sadece savaş mağdurlarına mı saldırmayı bilirsiniz?
Kes ulan sesini rezil trol!
Kitabı okumuştum. Aynı yazarın Müslümanlar ve Azınlıklar eseri de tamamlayıcıdır Yaşananları anlamaya katkısı olsun diye Prof. Dr. İlhan Arsel'in Arap Milliyetçiliği ve Türkler adlı eserinin de okunması/okutulması gerekiyor. Tarihsel süreç içinde Türk'ün nasıl kimliksizleştirildiğine dair sağlam bir altyapısı olan kitaptır
Mhp bişeyler yapmalı başka türlü olmayacak
Nerede tarih öğretmenisiniz acaba?? Oraya asla çocuklarımızı göndermeyelim.. Yazınız ahlaksızca. Araplar yüzyıllarca Osmalı İmparatorluğu’na bağlı kaldı. Din kardeşlerimizdir. Sizin dininiz galiba yahudilik. Ancak bir siyonist yahudi bu yazıyı sinsice yazar ve yayınlar.! Amerika ve Canada halen çılgınca mülteci ALIYOR. Amerika yeryüzündeki tüm ırklardan insana sahip. Dünyanın da en güçlü ülkesi. İşte OSMANLI İmparatorluğu da aynı şekilde ve daha fazla GÜÇLÜ OLDUĞU İÇİN 650 yıl dünyanın SÜPER GÜCÜYDÜ. OSMANLI İmparatorluğu’nu sinsi siyonist yahudi ve İNGİLİZLER yıprattı, yıktı. Gerçek düşman sinsi siyonist yahudi ve İngiliz’dir. Halen de siyasileri kandırmaktadır.. İstanbul kar altında kitlenmişken, umursamaz belediye başkanı, o gününü İngiliz büyükelçisi ile geçirmiştir.! Asıl gözden kaçanlar, olimpiyat bahanesi ile üst CHP yönetiminin Paris’te günlerce kalmasıdır.! Sorgulanması gereken budur. Porovokatif yazınıza gelen yorumlarda iç savaş isteyenler var.! Amacınızı aşikar.!
Emeğine sağlık .Meselelere ancak tarihsel perspektiften bakarak mülteci problemi çözülür.Nitekim bu yazı tamamen bu nazariyeden meseleye bakarak çözüm yolu göstermiştir.
Artık gidecek yer kalmadığına göre, bu savaşı burada verip, bu işi sonsuza kadar bitirmek gerekiyor.
Tarsus'ta yaşayan bir Antakyalı ve bir Tarih öğretmeni olarak, yazılanlara tamamen katılmakla beraber az bile buluyorum, ülkemizin en öncelikli sorunlarının başında geliyor, vakit geç olmadan tedbir almak gerek, ülkeler sadece topla tüfekle istila edilmez..
Bu yönetim Türk halkını araplaştırmaya çalışıyorlar ama bunu başaramıyacaklar.
Değerli kardeşim Salih, ellerine, emeğine, yüreğine sağlık, bir şeyler yapmak zorundayız millet olarak uyuyoruz!! Uyanmak gerek ayağa kalkmak gerek, bir kıvılcım gerek, bir korkum var; önümüzdeki 5 yıl içerisinde bir kıvılcım olmazsa o zaman 23. yy Anadolu Türkleri bizlerin kulaklarını çok güzel çınlatır
Herkesin mutlaka okuması gereken bir yazı.
Herkesin okuması gereken bir yazı.
Okuyanlardan rica ediyorum. Bu yazımı sosyal medyada her platformda paylaşın. Eşinize, dostunuza, arkadaşlarınıza, akrabalarınıza, kimleri tanıyorsanız onlara okutun.