Batı Cephesi'nin oluşturulmasına Balıkesir ve Alaşehir kongrelerinde karar verilmişti. Ayvalık, Bergama, Soma, Akhisar, Salihli, Aydın, Ödemiş, Nazilli hattı Batı Cephesi'ni oluşturuyordu. Bölgede ilk silahlı direniş 15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgal edilmesiyle başladı. İzmir halkı “Maşatlık Mitingi" yapıp işgali önlemeye çalışmıştı. Mitingin bitişiyle Yunanların İzmir'e girişi aynı saatlere denk gelmişti. İzmir Rum Metropoliti Hristostomos Yunan askerlerini kutsarken Rumlar Yunan kuvvetlerini sevinç gösterileriyle karşılamıştı. İşgale tepki gösterenler ya tutuklanmış ya da öldürülmüştü. Askeri Otel adlı binadan Hasan Tahsin (Osman Nevres) ilk kurşunu atmış ve anında şehit edilmişti. Subaylarımız tutuklanmış ve “Zito (Yaşasın) Venizelos" diye bağırmadığı için Albay Süleyman Fethi Bey de şehit edilmişti. İzmir'in işgali ilk resmi işgal oldu. 2 günde 2000 civarında Türk katledildi. Bu durum halkta çok büyük tepki yarattı. Mustafa Kemal “Ahmak düşman İzmir'e gelmeseydi, belki de bütün ülke gerçekleri göremez halde kalırdı.” sözleriyle vaziyeti açıklamıştır. Alaşehir Milli Kongresi Başkanı Hacim Muhittin Bey 21 Ağustos 1919’da “Eğer işgal, askeri zorunluluklar nedeniyle olsaydı ya da öyle sayılsaydı ve bu işgal İngiliz, Fransız ya da Amerikalılar tarafından yapılsaydı, kimse ses çıkaramazdı. İşin içine Yunanlılık girince, buna kamu vicdanı susamazdı. Milli coşkunluk bu sebeple ortaya çıktı.” diyerek bir gerçeği vurgulamıştır. İzmir işgal edilirken padişah Vahdettin'in gönderdiği Saray Kurulu işgalin geçici olacağını, kan dökülmesine sebep olacak tavırlardan kaçınılmasını söylüyordu. O kadar öngörülü (!) bir kurul ki geçici olacak dedikleri işgal 3.5 yıl sürmüştür!
16 Mayıs 1919 itibariyle neredeyse bütün ülke ayaklanmıştı. 29 Mayıs’ta Ayvalık'ta, askeri bir mukavemetin ilk kurşunu atıldı. Yunan müfrezesiyle 172. Alay Kumandanı Yarbay Ali Bey (Çetinkaya) güçleri çarpıştı. İlk ateşin açıldığı yere “İlk Kurşun" adı verildi. Ayvalık ve Ödemiş'te ilk direnişler gerçekleşti. 30 Mayıs 1919’da Fatih, 6 Haziran 1919’da Sultanahmet mitingleri yapıldı. Bu iki mitingde de Halide Edip konuşmuştu. Fatih mitinginde ilk cümlesi “Gecenin en karanlık ve ebedi göründüğü zaman, gün ışığının en yakın olduğu andır.” oldu. Sultanahmet mitinginde “Kardeşlerim; ben görünmeyen fakat yenilmez ruhlara hitap ediyorum. Kardeşler, evlatlar, size dünyanın verdiği hükmü dinleyiniz. Avrupa devletlerinin saldırı siyaseti hıyanetle ve haksızca Türkiye’ye çevrilmiştir. Eğer ayda ve yıldızlarda da Türk ve Müslüman olduğunu bilseler, istila ordularını oralara da gönderirler.” sözlerini söyledi. Fatih mitinginden sonra Halide Edip’in ulusun isteğini padişaha iletmek için iki üniversite öğrencisini yanına alıp saraya gittiğini ama “Zat-ı şahaneleri rahatsızdırlar, sizleri kabul edemeyecektir.” cevabıyla karşılaştığını da aklımızdan hiç çıkarmayalım!
Türk milleti işgallere karşı cemiyetler kurarak, Kuvayı Milliye birlikleri oluşturarak ve kongreler düzenleyerek direniyordu. 24 Aralık 1919’da Kırşehir Gençlik Derneği'nde Mustafa Kemal “En önemli kurtuluş ilkesi; halkın örgütlenmesidir. Örgütlenmeyen bir halk saray karşısında, sömürgeciler karşısında yenilir, ezilir. Öyle ise genç aydınlar! Halkın önüne düşeceksiniz. Ulusal bilincin ateşini yakacak ve Türk halkını bağımsızlık savaşımızın halkasında örgütleyip birleştireceksiniz. Bu örgütlenmeden nereye çıkacağız? Bu örgütlenmeden halkın yüzyıllardan beri özlediği, halk devleti yoluna çıkacağız. Bu halk hareketini, bir ulusal devlet haline getireceğiz.” diyordu. Halk vatanını kurtarmak için örgütleniyor, kuvayı milliye kahramanları birer birer ortaya çıkıyordu. Kimi zaman Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi hoca önderliğinde Reddi İlhak cemiyeti kuruluyor, kimi zaman Isparta Fatih Camii hocası Hafız İbrahim (Demiralay) öncülüğünde Ispartalı gönüllülerden oluşan bin kişilik Demiralay Müfrezesi oluşturuluyordu. “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır.” ilkesinden hareketle herkes elini, kolunu, gövdesini taşın altına sokuyordu. Batı cephemizdeki bu Kuvayı Milliye kahramanlarımızın bazılarını tanıyalım.
Yörük Ali Efe
Bölgede halk tarafından sevilen, hürmet edilen en önemli efelerden biriydi. Aydın'da onun milis güçleri Malkoç (Malgaç) köprüsü yakınındaki Yunan karakoluna baskın yapıp onları bozguna uğrattı, silah ve cephaneleri ele geçirdi. Önemli mücadeleler verdikten sonra Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa'ya bağlandılar ve düzenli orduya katıldılar. Çok sevdiğim Utku Erişik abimin KALPAK TV youtube kanalında herkesin mutlaka izlemesini tavsiye ettiğim 5 bölümlük “O Görkemli Kalpak Ruhu" belgeselinde Yörük Ali Efe'nin torunu, Yenipazar Belediye Başkanı Yüsran Erden'in “Yörük Ali Efe bir resim değil, duvarda asılı bir fotoğraf değil, onun hayatı bir hatıra değil. Bizim büyüklerimizi anmanın, bugün için önümüze koyduğu görev onların hayatlarını ve mücadelelerini kendimize rehber almak. Yörük Ali Efe diz çökerek sağ kalmayı değil ayakta ölmeyi seçen kahramanlardan biridir. Yörük Ali Efe, Türk milletinin genlerinde kaydı olanlardır. Milletlerin vicdanlarını, akıllarını, güzelliklerini çağlardan çağlara taşıyan insanlar vardır. Yörük Ali Efe onlardan biridir. Onlar tohumlarını bırakıp gitmişlerdir. Bizim en büyük yeraltı zenginliğimiz uranyum değil, krom değil, boraks değil. Aksine şehitlerimizin yeraltındaki kemikleri. Onlar bu tohumları bıraktılar, gittiler. Bu tohumlar tekrar çimlenecek, fide olacak, büyüyecek, meyve verecek ve tekrar tohum olacak. Biz o tohumların tekrar büyüyen, gelişen, meyve veren kısmıyız. Tarih tekrar Türk milletinin insanlarını kahraman olmaya zorluyor." sözlerini hafızamızdan hiç çıkarmayalım ve kulaklarımıza küpe yapalım. Yörük Ali Efe'nin aziz ruhu şad olsun.
Demirci Mehmet Efe
Ege bölgesinde önde gelen efelerden birisiydi. Hatta bir ara Ege bölgesindeki bütün Kuvayı Milliye komutanlığını üzerine aldı. Askeri birlikler üzerinde nüfuz sahibi olmuş, bazı subaylara karışacak kadar otoritesini arttırmıştı. Düzenli orduya geçmekte tereddüt yaşamış ve bir ara isyan etmişti. O sıralar Temsil Heyeti başkanı olan Mustafa Kemal'e “Biraderim Mustafa Kemal Paşa, evvela selamlarla gözlerinden öperim.” sözleriyle mektup bile yazmıştı. Aziz ruhu şad olsun.
Çerkez Ethem
Önemli bir Kuvayı Milliyeci idi. Bazı iç isyanları bastırmakla Milli Mücadele'ye katkı sağladı. Asi bir ruhu vardı. Sonraları düzenli orduya katılmayarak isyan etse de bu isyanı bastırıldı. Kardeşleriyle birlikte daha sonra Yunanistan’a sığındı. Milli Mücadele devam ederken Mustafa Kemal, Çerkez Ethem'i ikna etmek için çok uğraştı. Onunla özel olarak görüşmeleri için araya bazı insanları soktu ama ne kadar istese de başarılı olamadı.
Diğer Kahramanlarımız
Batı Cephesindeki Kuvayı Milliye kahramanlarımızın isimleri saymakla bitmez, hikayelerini anlatmaya kelimeler yetmez. İzmir'in işgaline karşı silahlı mücadeleye giren, rütbeli olarak orduya katılan ilk kadın olan Binbaşı Ayşe; 70. Alay Komutanı Hafız Halit Bey'in kızı olan ve babasının yanında Geyve, Sakarya, Gediz, 1. ve 2. İnönü savaşlarıyla Konya isyanında yer alıp 12 yaşındayken “Onbaşı" rütbesi verilen Nezahat Onbaşı; silah arkadaşlarına cesaret vermek için öne atılıp şehit düşen Gördesli Makbule; Osmaniye'de Fransız askerlerinin ele geçirdiği demiryolu trenini patlatan Tayyar Rahmiye; Kuvayı Milliye’ye erkek kılığında katılan Halime Çavuş; 300 kişilik müfrezeyi yöneten Kara Fatma; cephanelerin ıslanmaması için onların üstüne kazağını örten, bebeği soğuktan ölmesin diye onu korurken ölen Şerife Bacı ve daha nice kahraman kadınlarımız... Aziz ruhları şad olsun, onlara her zaman minnettarız.
(Milli Mücadele yıllarını anlattığım Türk'ün Ateşle İmtihanı serisini 5. yazıda bitirmek istiyorum. Ortaya nasıl bir yazı çıkacak şimdilik ben de bilmiyorum. Serinin son yazısında görüşmemiz ve bu yazıları sosyal medya hesaplarınızda paylaşmanız dileğiyle...)
Her Türk mutlaka okumalı. O günleri unutmamalı.
Yazılarımı okuyup paylaşırsanız sevinirim.
Milli Mücadele ile ilgili çok güzel bir seri.
Bu yazıları herkes mutlaka okumalı.