1914 yılında başlayan 1. Dünya Savaşı'nda İtilaf ve İttifak devletleri savaşın iki bloğunu oluşturmuştur. Savaşın başlarında tarafsızlığını ilan eden Osmanlı'da İttihat ve Terakki yönetimi 2 Ağustos 1914'te yaptığı gizli bir antlaşma ile işi oldu bittiye getirip Almanya'nın yanında yer almıştır. Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesiyle birçok yeni cephe açılmış, harp daha geniş bir alana yayılmıştır. Cephe komutanlığını Alman Liman Von Sanders’ın yaptığı Çanakkale, en önemli ve en hayati cephemiz olmuştur. Çanakkale aynı zamanda savaşın en az 2 yıl uzamasına yol açan, ilk kapanan ve kazanılan tek cephemiz olmuştur. İtilaf Devletleri’nin önce denizden sonra karadan saldırıları karşısında Türk Ordusu başarılı bir savunma savaşı yapmıştır. 8.5 ay süren Çanakkale Savaşları’nın sonuçları Türk ve dünya tarihi açısından çok önemlidir. Yarım milyon kişi ölmüştür. Osmanlı’nın eğitimli insan kaybı çok fazla olmuştur. Mustafa Kemal “Biz orada bir Darülfünun (üniversite) kaybettik.” diyerek bu durumu acı biçimde açıklamıştır. Çarlık Rusya yıkılmış, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kurulmuştur. Genel savaş 2 yıl uzamıştır. İngiltere ve Fransa itibar kaybetmiş, hem ülkeleri hem sömürgeleri karışmıştır. Arıburnu, Conkbayırı ve Anafartalar’da savaşan Mustafa Kemal “İstanbul’un kurtarıcısı” olarak ün kazanmış, “Anafartalar Kahramanı” unvanını alarak kahramanlık hikayesi bütün ülkeye yayılmıştır. Böylece 3-4 yıl sonra başlayacak Milli Mücadele'nin doğal lideri haline gelmiştir. Conkbayırı savunmasında göğsüne şarapnel parçası isabet eden Mustafa Kemal yaralanmış, göğsündeki saat onu koruyup hayatta tutmuştur. Daha sonra, o günkü başarısının hatırına Liman Von Sanders’a hediye ettiği o saat Türk milletinin kaderini değiştirmiştir. İngiliz devlet adamı Churchill’in Mustafa Kemal’i “Kaderin Adamı” diye nitelendirmesi boşuna değildir.
Çanakkale cephesinde birçok komutanımız da fedakarca savaşmıştır. Deniz savaşlarındaki başarısından dolayı Cevat Paşa “18 Mart Kahramanı”, Kazım Karabekir ise “Alçıtepe Kahramanı” unvanını almıştır. Mustafa Kemal ve Cevat Paşa’nın fotoğrafları Tasvir-i Efkar gazetesinde yayımlanmıştır. Albay rütbesine yükselen M. Kemal’e Alman hükümeti tarafından “Demir Saip Nişanı” verilmiştir.
Çanakkale cephesiyle ilgili belki binlerce kitap yazılmış, birçok belgesel ve film çekilmiştir. Bu savaşlarla ilgili çok şey söylenmiştir. Cephede askerler arasında onlarca insan hikayesi ortaya çıkmıştır. Türk askerleriyle düşman askerlerinin savaşa ara verildiği sıralarda birbirleriyle yemek ve sigara değiş tokuşu yaptığı bilinmektedir. Ezineli Yahya Çavuş’un ve arkadaşlarının kahramanlıklarını, 207 kiloluk top mermisini kaldıran ve 3 İngiliz gemisinin boğazın derin sularına gömülmesini sağlayan Seyit Onbaşı’nın hikayesini hepimiz iyi biliriz. İngiliz gazetesi Times’ın Çanakkale cephesindeki savaş muhabiri Aşlet Bertlet, gazetesindeki mektubunda “Bu savaş, devler ülkesinde bir devler savaşıydı.” diye yazmıştı. İngiliz kumandanı Hamilton, Conkbayırı muharebeleri için “Bu muharebeyi yazı ile tarif etmek mümkün değildir.” demiştir. Churchill, “Türkler öyle bir savunmaya girişmişlerdi ki, canlarını veriyorlar ama vatan topraklarından bir karış yer bile vermiyorlar.” demiştir. İngiliz yazar Alan Moorehear, “O genç ve dahi Türk şefinin o esnada orada bulunması, müttefikler bakımından talihin en acı darbelerinden birisidir.” diye yazarak M. Kemal’e hak ettiği payeyi vermiştir. Elin ecnebilerinin hak ettiği değeri verdiği, komutanlığına ve insanlığına büyük saygı duyduğu M. Kemal için ne yazık ki bu ülkede bazıları onun Çanakkale Savaşları’ndaki devasa rolünü küçük göstermeye, onun başarısına gölge düşürmeye çalışmaktadır. Belki de utanmasalar “Mustafa Kemal Çanakkale’de hiç bulunmamıştır.” bile diyeceklerdir. Bu son derece tehlikeli, yanlış ve aşağılık bir tavırdır. Ancak güneş balçıkla sıvanmamaktadır.
Üniversite 1. sınıf öğrencisiyken ilk kez 2005 yılında günübirlik düzenlenen bir gezi sayesinde, 20 yaşımda gezip görmüştüm Çanakkale Şehitliklerini. Pedagojik formasyon eğitimim için 2012-2013 arasında 8 aya yakın kaldığım Çanakkale’de birgün vapurla karşıya geçip bisikletle gün boyu saatlerce karış karış gezmiştim o vatan topraklarını, ÇANAKKALE RUHU’nu daha iyi anlayabilmek için. Orada meşhur 57. Alayı gördüm. Savaş bitince, bir Anzak askeri tarafından Gelibolu Yarımadası’ndan Avustralya’ya götürülen Türk askerine ait kafatasının 10 Mart 2003’te Türk makamlarına teslim edilip 18 Mart 2003’te şehitliğe defnedildiği “Meçhul Asker” anıtını gördüm. Bir bankta oturup Çanakkale Boğazı’na duygu dolu gözlerle dakikalarca yukarıdan bakıp 1915’te emperyalizme bu topraklarda nasıl hiç unutamayacağı bir ders verdiğimizi, yüzbinlerce şehidimizi, Mustafa Kemalimizi ve diğer kahramanlarımızı düşündüm. Hem Türk hem dünya tarihinin gidişatını değiştiren, bu coğrafyayı “vatan” yapan Mustafa Kemal ve şehitlerimize, gazilerimize yeniden büyük bir minnet duymuştum. Bu toprakların insanı hayatında en az 1 kere, mümkünse birçok kere Çanakkale Şehitliklerini gezmeli, o anlatılmaz ve inanılmaz duyguları mutlaka yaşamalıdır. Kurtuluşumuzun ve yeniden doğuşumuzun reçetesi yine “ÇANAKKALE RUHU"ndadır.
ECDADA LAYIK VE TARİHE SAYGILI MIYIZ?
Geçtiğimiz yıl Nisan ayında okul gezisi için öğrencilerimizle birlikte İzmir, Balıkesir, Çanakkale ve Bursa’ya gitmiştik. Yıllar sonra 3. kez Çanakkale’ye geldiğim için çok mutluydum, adeta içim içime sığmıyordu. Akşam otele geldikten hemen sonra caddeleri sokakları gezdim, anılarımı tazeledim. Ertesi gün işini layıkıyla yapan muhteşem tur rehberlerimiz öncülüğünde Çanakkale Şehitliklerini gün boyu gezmiştik. Öğrencilerimiz çok şey öğrendi, ben de bilgilerimi yeniledim ve sanki ilk kez gelmişim gibi heyecanlıydım. Yine duygu dolu anlar yaşadım. Ancak bazı konularda moralim de çok bozuldu. Şehitler Abidesi'ni gezerken bazı noktalarda yerlere atılmış yüzlerce sigara izmariti, boş sigara kutuları, su şişeleri gördüm. Kendi insanımıza yine çok öfkelendim. Mesela tabyaları gezerken içine girdiğimizde duvarların çizildiğini, üstüne yazılar yazıldığını gördüm ve çok üzüldüm. İlkokul, ortaokul, lise öğrencileri buralara giriyor ve muhtemelen onlar yapmıştır. Bu çocuklarımızı yeterince eğitemediğimizi, onlara tarih bilinci ve kültürel eserlerimizi koruma duygusunu veremediğimizi gördüm ve kahroldum. Buradan özellikle ilkokul sınıf öğretmenleri, ortaokul sosyal bilgiler öğretmenleri ve lise tarih öğretmenleri meslektaşlarıma çocuklarımıza daha fazla tarih bilinci ve çevreye, kültürel mirasımıza saygıyı daha çok öğretmenlerini rica ediyorum. Akademik bilgilerin yanında bu konular aslında çok daha önem arz ediyor. Bin yıldır bu coğrafyada yaşayan milletimize de artık çevreyi ve doğayı kirletmemesini, tarihi ve kültürel varlıklarımızı korumasını, hiçbir şeye saygıları yoksa bile en azından toprağın altında yatan yüzbinlerce şehidimizden utanmalarını tavsiye ediyorum.
Yazı için teşekkkür ederiz.
Kalemine, yüreğine sağlık
Çanakkale ruhuna sahip olmalıyız.
Her Türk'ün okuması gereken bir yazı
Eline, kalemine sağlık hocam.
Yazımda da belirttiğim gibi: Bu toprakların insanı hayatında en az 1 kere, mümkünse birçok kere Çanakkale Şehitliklerini gezmeli, o anlatılmaz ve inanılmaz duyguları mutlaka yaşamalıdır. Kurtuluşumuzun ve yeniden doğuşumuzun reçetesi yine “ÇANAKKALE RUHU"ndadır.