Siyasi hayatı boyunca genel başkanlığını yaptığı parti en fazla %8,2 oy almış, en fazla 19 milletvekiliyle parlamentoda bulunmuş olan Alparslan Türkeş, devletini ve milletini her yerde savunmuş, devletin menfaatlerini her şeyden ve herkesten üstün tutmuştur.
Alparslan Türkeş sadece siyasi bir parti lideri değildi. O, devleti ve milleti için gözünü budaktan sakınmayan gerçek bir devlet adamıydı. Türkeş, "Başbuğ" kelimesini layıkıyla hak etmiş, nerede bir Türk varsa onun yardımına koşmuş gerçek bir devlet adamı idi.
Başbuğ Türkeş’in devlet adamlığı ile ilgili konulardaki davranışlarını daha iyi anlayabilmek için dinlediğim birkaç anekdotu sizlerle paylaşacağım.
Birincisi;
Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı İbrahim Doğan anlatıyor:
"Şam’da bir miting olacaktı. Bu miting Hatay, Suriye’ye katılsın diye yapılıyordu. Bütün dünyanın gözü bu mitingdeydi, neler konuşulacaktı, herkes merak ediyordu. O yıllarda ise üniversitelerde sürekli kavgalar oluyor, arkadaşlarımız okullara alınmıyordu. Bir gün Başbuğ beni çağırdı. 'Evladım, okullarda kavga etmeyin. Süleyman Demirel Bey ile konuştum.' dedi. Ben ise 'Efendim biz okullarda kavga etmiyoruz, onlar arkadaşlarımızı okullara almıyor, biz sadece kendimizi savunuyoruz.' dedim. 'Gerekirse çocuklar birkaç gün okula gitmesinler, Şam’da bir miting olacak, o mitingde Hatay’ın kaderi konuşulacak, böyle bir mesele ile devletimiz uğraşırken gündemi meşgul etmeyelim.' dedi. Alparslan Türkeş, devletimiz ile ilgili bir mesele olduğu zaman oldukça hassas davranırdı."
İkincisi;
Emekli Büyükelçi Tanşuğ Bleda anlatıyor:
"Alparslan Türkeş, 1993 yılında Paris’e geldi. O sırada bende Paris Büyükelçisi idim. Özel bir misyonla gelmiş olduğunu ancak konuta yerleştikten sonra öğrendim. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ricası üzerine Ermeni Lider Petrosyan ile Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaşın yarattığı ıstıraba son verilsin diye görüşmeleri yürütmeye geldiğini öğrendim. Ermeniler kişiliğinden dolayı Türkeş’in dediklerini dikkatle dinlemişler ve geniş ölçüde de paylaşmışlardı. O görüşmede sadece Karabağ sorunu değil Türk-Ermeni ilişkileri de ele alınmıştı. Ancak bu buluşmanın yarattığı olumlu hava ve sürecin sonu gelmedi. Türkeş, Paris’ten henüz ayrılmıştı ki Petrosyan’ın kontrol edemediği Taşnak güçleri Laçin Koridoru’na karşı saldırıya geçerek alınan tüm kararları geçersiz saydılar. Türkeş’i bu vesileyle ilk defa bu kadar yakın tanımıştım. Türkeş’in alçak gönüllülüğünden, olgunluğundan ve devlet adamlığı vasıflarından etkilendiğimi söyleyebilirim."
(Türkeş-Bleda-Petrosyan)
Üçüncüsünü kimden dinlediğimi hatırlamıyorum ama hatırayı çok iyi hatırlıyorum:
"Başbuğ, Hindistan-Yeni Delhi’de sürgünde iken oradaki büyükelçimizi ziyarete gidiyor, sohbet esnasında konu Ermenilere gelince büyükelçimiz, 'Türkeş Bey, Ermenilere iyi yaptık, onlara iyi ki zulmettik, sürgün ettik' diyor. Bunun üzerine Başbuğ sinirleniyor, 'Beyefendi bir Türk diplomatına bu sözler yakışmıyor, bir diplomat bu üslup ile konuşamaz, lütfen konuşmalarınıza dikkat edin' diyerek, çıkıp gidiyor."
Dördüncüsü;
"Bana 'Hayalperest' Dediler"
Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın anlatıyor:
"Benim yeni Diyanet İşleri Başkanı olduğum zamanlarda Türk devletleri özgürlüklerine kavuşuyordu. Kendisinin ve Demirel’in olduğu bir heyetle birlikte yaklaşık 15 gün birlikte vakit geçirdik. Türk cumhuriyetlerini ziyaretlerde bulunduk, otellerde birlikte konakladık.
Akşamları oturur sohbet ederdik, o topraklarda yüzü çok güleçti, keyfi yerindeydi. Bana, 'Mehmet Bey ben soydaşlarımızın özgürlüğünü istediğimi söylediğimde bana Turancı, hayalperest dediler. Şimdi dediklerim çıktı, çok mutluyum.' demişti. Sanki 15 yaşında genç çocuk gibi havalara uçuyordu.
En büyük itibarı da Azerbaycan’da görmüştü, uçaktan indiğimizde her tarafta onun resimleri asılı idi. Demirel’in resmi yok, Türkeş Bey’in resmi vardı. Türkeş Bey orada Elçibey’e çok ciddi destekte bulundu. Demirel de Elçibey’i destekliyordu ama Türkeş Bey onu desteklemek için ayrıyeten mitingler düzenledi. Artık yolculuğumuz da yavaş yavaş son buluyordu. Havalimanına geldik bir de baktık Türkeş Bey yok, biraz bekledik sonra baktık ki Azerbaycanlılar onu omuzlarına almış öyle getiriyorlar. Türk dünyası için çok önemli bir insandı kendisi…"
(Türkeş ve Elçibey / Azadlık Meydanı)
Buna benzer anlatılması gereken, yeni nesillere aktarılması gereken daha sayısız hatıra var. Zamanla onları da aktaracağım.
Alparslan Türkeş’in, devlette, Türk Milleti’nde bir ağırlığı vardı. O Türkeş’ti, milli olmayan hiçbir işe girmezdi. Özlüyoruz ve saygıyla anıyoruz Başbuğ’um, ruhun şad olsun.
Erkan Özben