Tarih: 20 Mayıs 1617
Yer: Yedikule Zindanları
Sultan Mustafa kanlı tahta kurulurken Yedikule Zindanları çığlıklarla inliyordu. Halime Sultan, Kara Davut Paşa’yı oraya gönderirken ondan iki şey istedi. Padişahın öldüğünden emin olmak için kulağının ve burnunun kesilmesini emretti. Davut Paşa da bu emri yerine getirdi. Henüz yeni boğulmuş padişahın cenazesine yaklaştı cebinden çıkardığı hançer ile önce sağ kulağını sonra da burnunu kesip bir tülbentin içine koydu. Bugün hangi kule olduğunu bilmediğimiz mevkiden çıktı, hızlıca Topkapı Sarayı’na gitti. Kendisini bekleyen yeni Valide Sultan merakla istediklerini sordu. Tülbent açıldığında derin bir oh çekti. Sonunda amacına ulaşmıştı. Oğlunun üç ay sonra tahttan inmesine neden olan en büyük düşmanı artık yoktu. Kösem Sultan’ın en büyük çocuğu da henüz 10 yaşındaydı. Sultan Osman’ın cenazesi Yedikule Zindanları’ndan gizlice alındı. Halkın bir bölümü padişahın tarafındaydı. Öfkenin iyice kabarmaması için Topkapı Sarayı’na getirilen cenaze gece vakti gasilhanede yıkandı. Sabah vakti kılınan cenaze namazından sonra alelacele babası Sultan Ahmed’in yanına defnedildi.
Genç Osman’ı bu ölüme götüren süreç aslında bir ağ gibi örülmüştü. Tahta geçmesi epey zorlu olmuştu. Sultan Ahmed vefat ettiğinde Şehzade Osman henüz 13 yaşındaydı. Ancak amcası 16 yaşlarına yakındı. Devlet ricali oturup düşündü ve en azından birkaç yaş büyük olan şehzadenin daha akıllı olacağı kanısıyla tahta çıkmasını uygun buldu. Şehzade Mustafa’nın çocuğu yoktu. Bu yüzden diğer şehzadeleri öldüremezdi. Şehzade Mustafa’nın annesi Halime Sultan ise yıllar sonra eline geçen fırsatı kaçırmayı ise hiç istemiyordu. Sultan Mustafa tahta geçtiğinde Şehzade Osman kendisine yapılan bu ayrımcılığa epey öfkelendi. Çünkü bilinenin aksine Sultan Ahmed ölürken ekber ve erşed sistemini getirmemişti. Veraset yine babadan oğula geçiyordu. Lakin taht adaylarının hiçbiri sancağa çıkmadığı ve çocuğu olmadığı için devlet aklı böyle bir karar almıştı. Sultan Mustafa’nın aklî melekeleri epey zayıftı. Bir gün balıklara para atar, canı sıkılır saray içinde koşmaya başlar, önünde eğilen vezirin kavuğuna tekme atar, selamlamak için çıktığı halka dil çıkarır, atlarla tartışır. Bu vaziyetin böyle gitmeyeceğini anlayanlar Sultan Mustafa’yı Şeyhülislam’ın da fetvasıyla tahttan indirirler. Sultan Osman tahta kurulur ancak intikam alması gereken çok insan vardır, en başta da yeniçeriler.
Osman Han tahta çıktıktan sonra sefer düzenlemeye karar verir ama içi hiç rahat değildir. Bu nedenle sefere çıkmadan önce kardeşi Şehzade Mehmed’in öldürülmesini emreder. Şehzade boynuna ip geçmeden öyle beddualar eder ki neredeyse her biri sultanın başına gelir. Bu idam halk nezdinde hiç hoş karşılanmadığı gibi Sultan Osman’a öfke doğurur. Ancak eşi Meylişah Sultan’ın hamile olduğu haberi bir nebze de olsa öfkeyi kırar. Sultan Osman’ın iki çocuğu olur. Bunlardan birisi erkekti yani soy ondan yürüyebilecekti. Şehzade Ömer doğduğunda Sultan Osman Lehistan Seferi’ndeydi. Uzun zaman sonra ilk defa bir padişah savaşa ordusunun başında gidiyordu. Fakat bu bile yeniçeriyi hizaya sokamamıştı. Yeniçerilerin bu isteksiz hâli sebebiyle Hotin Kalesi fethedilemedi. En çok güvendiği sadrazamını da yeniçerilerin baskısı nedeniyle azletmek zorunda kaldı. Lehistan anlaşmaya yanaşınca istemeyerek de olsa barış anlaşması yaptı. Bu gibi etkenler Sultan Osman’ı başka bir ordu kurmaya itmişti. Payitahta döndükleri sene kutlamalar esnasında kaza kurşunuyla Şehzade Ömer öldü. Üstüne bir de 15 gün kar yağıp tüm yolları kapayınca öyle bir kış geçti ki insanlar adeta kırıldılar. Haliç ve Boğaz’ın donduğu bu kıtlığı Şehzade Mehmed’in öldürülmesine yoranların sayısı da az değildi. Kış geçti ama öfke dinmedi. Hele bir de padişah bizzat meyhane basmaya gidince öfke yükseldi. Sultan Osman bu defa da hacca gideceğini söyledi ama Şeyhülislam fetva vermedi. Padişah ısrarcı olunca onun da eli kolu bağlandı. Sultanın asıl amacı saraydan hazinenin çıkmasıyla anlaşıldı. Kararını gizlemeyi bilemeyen yeni padişah birkaç kişiye de planını anlatmıştı. Anadolu’ya çıkacak, Mısır’a kadar gidecek, yeni bir ordu kurup yeniçeri ocağını kaldıracaktı. Bu haberle birlikte isyancılar adeta ateş püskürdüler. Onu doldurduğunu düşündükleri birkaç kişinin kellesini istediler. Lakin padişah bunu yapmamakta ısrar etti.
İşte tüm bu sebeplerle Sultan Osman türlü hakarete uğramış, saraydan zorbalıkla alınmıştı. Çocuklar, gençler ve yeniçeriler at arabasına bindirdikleri padişaha ellerine ne geçerse fırlatıyorlardı. Genç padişah ağlıyor, yalvarıyor, aman diliyor ama kimse umursamıyordu. Sadece bir tane yeniçeri padişaha acıyıp başındaki sarığı vermişti. Halk sultana "Osman Çelebi" diye bağırıyordu. Henüz 17 yaşındaki Sultan Osman Yedikule Zindanları’na götürüldü. Eline kemendi alan 11 kişi padişahın boynuna saldırıyordu. Fakat öyle bir boğuşma olmuştu ki sabık padişahı bir türlü yakalayamıyorlardı. Zira Genç Osman epey kuvvetliydi, sinirli olduğu zaman iki levendi belinden tutup kaldırdığı bilinirdi. En sonunda mücadele edemeyeceklerini anlayınca orada bulunan bir yeniçeri önce baltayı adamın omzuna vurdu. Bu da etkisiz hâle getiremeyince bir subaşı (Kilindir Uğrusu) padişahın testislerini sıkıştırarak düşmesine sebep oldu. O esnada Genç Osman’ı yakalayan yeniçeri öldürmeyi başardı. Kara Davut Paşa tüm bu yaşananları bir köşeden seyrediyordu. Sultanın cenazesi yere düşünce yanına usulca yaklaştı. Hançeri çıkarıp emri yerine getirdikten sonra koşturarak Topkapı Sarayı’na gitti. Sultan Osman’ın kulak ve burnunun kesilmesini isteyen Halime Sultan bunu intikam için ya da keyfî olarak yapmadı. Sultan Mustafa eski padişahın her an gelebileceğinden korktuğu için ancak bu şekilde oğlunu teskin edebileceğini düşündü lakin nafile. Sultan Osman’ın düşmanı olduğu kadar taraftarı da vardı. Sırf bu sebeple 65. Orta’ya öyle bir nefret uyanmıştı ki, ordu savaşa giderken nara atan (Gülbank, Gülbang-ı Muhammedî) birlikler sırayla bağırdığında 65. Orta sessiz kalır sıra diğer tümene geçerdi.
Aslında Sultan Osman’ın neredeyse ana rahmine düştüğü dönemde bile Osmanlı Devleti’nin dört bir yanından adeta kan akıyordu. Celali isyanları had safhaya ulaşmıştı. Hazine neredeyse tamtakırdı. Daha bir sene önce çıkan isyan zorlukla bastırılmış, haremin en kudretli ağası olan Gazanfer Ağa padişahın gözleri önünde lime lime edilmişti. Sultan Ahmed ve Şehzade Mustafa aynı anda çiçek hastalığına yakalanmış hanedan adeta inkırazın eşiğine gelmişti. Sultan Ahmed daha 14 yaşındaydı. Sultan III. Mehmed’in 19 kardeşini aynı gece boğdurmasının etkileri henüz bitmemişti. Sultan Ahmed’in çocuğu olmadığı için devlet ricali araya girdi, Valide Sultan’ı güç bela ikna ettiler. En azından çocuğu olana kadar Şehzade Mustafa’nın yaşamasını talep ettiler. Valide Sultan istemeyerek de olsa durumu kabullenmiş ve şehzadeyi kolları altına almıştı. Hatta Balyos raporlarında Handan Sultan’ın alayı ile meydandan geçerken yanında Şehzade Mustafa’nın olduğundan bahsedilir.
Sultan Ahmed aklı başında, dirayetli bir hükümdardı ancak onun da kudretinin bir sınırı vardı. Devleti yarı naip olarak Handan Valide Sultan yönetiyordu. Safiye Sultan daha yeni padişah tahta çıkar çıkmaz Eski Saray’a gönderilmiş harem bomboş kalmıştı. Safiye Sultan’ın kurduğu derin rüşvet ağı çok zorlukla çökertiliyordu. Bu güç kırıladursun Handan Sultan El-Hac Mustafa Ağa, Derviş Ağa (Boşnak Derviş Mehmed Paşa) ve Ebulmeyamin Mustafa Efendi ile devleti idare ediyor, oğlu adına elçilerle görüşüyordu. Hatta o kadar güçlüydü ki kendisini saraya getiren iki kişinin adı yeni sultanın çocuklarına verildi. Cerrah Mehmed Paşa’nın adı Şehzade Mehmed’e, eşi Gevherhan Sultan’ın adı Gevherhan Sultan’a verildi. Padişah değişir değişmez Safiye Sultan’ın tüm gücünün bir anda elinden alınıp unutulmaya terk edilmesi sarayda bulunan ve sultanlık hayali kuran kızların tümünü etkilemişti. Sultan Ahmed onca kız içinde yalnız iki tanesini beğenmişti. Biri çok iyi eğitim almış olan Mahfiruz diğeri ise küçücük bir adadan getirilmiş Mahpeyker’di.
Handan Sultan’ın 1605’te birkaç aydır çektiği mide hastalığı sebebiyle erken ölümü bu iki kadının rekabetine yol açtı. Sarayda başka sultan da olmayınca iki şehzade annesi iktidar savaşına düştü. Hatta bir gün tekme tokat birbirlerine girdiler. Bu rekabet 1610 yılına kadar sürdü. Mahfiruz Sultan hiç beklenmedik şekilde doğum esnasında öldü. O günden sonra Şehzade Osman süt annesi olan dayesini annesi bildi ve onu yanından hiç ayırmadı. Tahta geçtiği gün ona Valide Sultan yetkilerinin önemli bir bölümünü verdi. Bu yüzden kaynaklarda Mahfiruz Sultan’ın Genç Osman tahta çıktığında yaşadığı sanılır. Hatta Daye Hatun 1620 yılında vefat ettiği için ölüm tarihlerinde de karışıklık olur. Genç Osman bir yandan da Kösem Sultan’ı Eski Saray’a gönderdi. Bu durum zaten Safiye Sultan sebebiyle epey travması olan Kösem Sultan’ı iyice çileden çıkarmıştı. Çünkü yıllardır kendisine anlatılan ve unutulmaya terk edilmiş kadın karşısında son yıllarını yaşıyordu. Genç Osman muhakkak tahttan inmeliydi. Lakin bir diğer rakibi ise önceki padişah Sultan Mustafa’ydı. Abaza asıllı annesi ise çok hırslı bir kadındı. Kolay kolay Kösem Sultan’a iktidarı bırakmak istemiyordu.
Tarihimizin konuşulmayan ve sırlı kabul edilen olayını biz açalım. Genç Osman’ın işkenceciler tarafından tecavüze uğrayıp uğramadığı iddiası. Bununla ilgili aslında herhangi bir belge yok. Sadece Evliya Çelebi’nin bir metninde nükte şeklinde geçtiği bilinir. Evliya Çelebi’nin kitaplarının birçok kopyası vardır. Hangi kopyasında bu ifadenin geçtiği bilinmiyor. İddiaya göre burada geçen tecavüz iddiasının sonraki nesillere aktarılmaması için ünlü Türkolog Necip Asım Yazıksız tarafından bu sayfa yırtılıp atılmıştır. Ancak diğer hiçbir nüshada ve başka kaynaklarda, yazmalarda böyle bir ifade geçmiyor. Muhtemelen halk arasında çıkan dedikodu nesillerle birlikte aktarılarak bugüne geldi. Lakin bahsi geçen bu konuda bilgi vermekte fayda var. Sultan Osman’ın gerçekten tecavüze uğrayıp uğramadığını bilmiyoruz. Ancak padişahın saraydan alınması ve öldürülmesi arasında geçen süre çok kısa. İlaveten Genç Osman’ın epey kuvvetli olduğu biliniyor. Kendi rızası olmadan bunun yapılamayacağı aşikâr. Fakat diyelim ki yapıldı. Çocuk yaşta istismar vak’alarında bazı anatomik değişiklikler olabilir. Hatta kemiklerden zorlukla da olsa istismar tayin edilebilir. Ancak neredeyse 400 yıl önce ölmüş 17 yaşında birinin kemiklerinden bunu yapmak imkânsıza yakın. Bu arada bahsi geçmişken belirtmekte fayda var, Sultan Osman’ın mezarı bir kez açıldı. İçerisinden kaftan çıkan mezarda padişahın kafatasının bedeninden ayrı olduğu görüldü. Başın kesilme sonucu mu yoksa uzun süre mezarda kalması nedeniyle mi ayrı olduğu anlaşılamadı.
Genç Osman’ın tahttan indirilmesi ile devlet ricali çocuk yaştaki Şehzade Murad’ın tahta geçmesini istemedi. Zaten Halime Sultan ve refakatindeki Davut Paşa gerekli koşulları hazırlamıştı. Sultan Mustafa şimşirliğin kubbesini yıkarak içeri giren yeniçerilerin uzattığı ip ile yukarı çıkarıldı. Tekrar tahtına kurulan Sultan Mustafa’nın akli dengesi bu dönemde daha da bozulmuştu. Bu vaziyet 1 yıl sürdü. Sultan Mustafa’nın hiçbir kadına yaklaşmaması, Halime Sultan’ın devlet işlerine müdahaleleri ve Davut Paşa’ya duyulan öfke giderek had safhaya ulaşmıştı. Padişahın fermanıyla Davut Paşa isyancılara verildi. Yedikule Zindanları’nda Sultan Osman nasıl öldürüldüyse Davut Paşa da öyle katledildi. Ancak öfke dinmemişti. Sultan Mustafa tahttan inip onun adına perde arkasından devleti yöneten Valide Sultan’ın gücünün önü kesilmeliydi. Bunu da ancak askerden taraf olan biri yapabilirdi. 11 yaşındaki Şehzade Murad’ın annesi Kösem Sultan’a gittiler ve devlet idaresini naibe olarak kendisine vereceklerini söylediler. Padişahtan sonra güvenebilecekleri tek kişi bir Valide Sultan olabilirdi. Kösem Sultan teklifi kabul etti. Sultan Mustafa da bu sıralarda iyice akıl sağlığını kaybetmiş Genç Osman’ın sarayda dolaştığını düşünüp kapıları çalarak günlerini geçirmekteyken tahttan indirilip şimşirliğe geri kapatıldı ve 1639’daki sara krizine kadar orada yaşamaya devam etti. 1622’den sonra kendisi hakkında pek de evrak olmayan Halime Sultan’ın ölüm tarihine ilişkin 1623, 1641 gibi tarihler geçmekle birlikte kesin bir bilgi mevcut değil. Ancak Eski Saray’da öldüğü kesin olarak biliniyor. Kösem Sultan ise 10 yıl sürecek naibeliğine başlamak üzereydi. Torununa kadar uzanan iktidar savaşında hep galip geldi. Sonrası ise malumunuz, epey kanlı bitti.
Sultan Osman’ın ölümü sonradan gelen tüm padişahların psikolojisi üzerinde oldukça etkili oldu. Örneğin kardeşi Sultan İbrahim ölüm korkusu sebebiyle anksiyete hastası oldu ve Cinci Hoca’nın tavsiyesi ile ölümden korur diye her yeri samurla kaplattı. Onun bu samur sevdası alınan vergilerin artmasına neden olurken isyana giden yolun taşlarını ördü. Sırf ağabeyinden birkaç ay küçük diye 34 yıl taht bekleyen II. Süleyman sıra kendine geldiğinde uzun süre direndi. Kadınların sesine dahi tahammül edemeyen III. Osman ayağında demir ökçelerle sarayı dolaştı. Hayatta kalmak uğruna amcasının başının tepeden ikiye ayrılmasına izin veren IV. Mustafa tahttan indirildikten sonra idam edildi. Ölüm Osmanlı tahtına otursun ya da oturmasın tüm şehzadelerin tepesinde Demokles’in kılıcı gibi dolanıp durdu. Tüm bu ilginç detayları ekim ayının sonlarında Ölüm Fısıldayan Duvarlar: Topkapı Sarayı isimli yazımızda anlatacağız.
Serimiz Nasyonal-Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nazi Partisi) lideri ve Alman Führeri Adolf Hitler’in ölümü ile devam edecek.
Not: Handan Valide Sultan'ın zihinlerde yer etmiş ''Güçsüz Sultan'' algısını kırmak ve gerçek kimliğinin anlaşılmasını sağlamak adına; günlerce yaptığım çalışma sonunda Vikipedi’de yer alan içeriği yazmıştım. İyi ki de yazmışım. Bugün yazdıklarımı bir yerlerde okumak çok hoş. Siz de okumak isterseniz diye linki bırakıyorum. Bugün itibarıyla (19 Eylül 2023) yapılacak değişikliklerden mesul olmadığımı bildirmek isterim. Bu yazıda eski birçok kaynak tarandığı gibi Dr. Günhan Börekçi’nin titiz bir çalışması olan İnkırazın Eşiğinde Bir Hanedan: III. Mehmed, I. Ahmed, I. Mustafa ve 17. Yüzyıl Osmanlı Siyasî Krizi isimli yazıdan çokça faydalandığımı da belirtmeyi arzu ederim.
Handan Sultan İçeriği: https://tr.wikipedia.org/wiki/Handan_Sultan
Günhan Börekçi’nin Çalışması: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/254564