Köşe yazıları muhteviyatında her zaman dünyanın en mühim sırrını ifşa veya memleketin gidişatını değiştirecek bir analiz barındırmayabilir. Bazen de birazdan okuyacağınız gibi yüzeysel bir tespit, hatta belki de sitemden ibaret bir köşe yazısını makbul addetmek mümkün olabilir.
O mevzubahis yüzeysel tespitimiz, hatta tespit bile denemeyecek sitemimiz Türk toplumu ile alakalıdır. ‘Devletler de insanlar gibidir’ klişesi, Türkiye’de pek bir ciddiye alınıyor. Bu, onun dişi hüviyetini de elinden alan bir mesele… Devlet, artık bir ‘ana’ değil; bir babanın haşarı oğlu yahut yan mahalleli kanı deli akan bir gencin rol model gördüğü mahalle abisi veyahut vurdukırdılı bir Türk dizisinin en fazla vurdukırdılı sahnesinin altında imzası olan yakışıklı artisti…
***
O, serseri talebe yine bir gün okulun altını üstüne getirmiş ve nihayetinde müdire hanımımız, velisini çağırıvermiş. Dayak yiyen çocukların velilerinin olaydan belki haberi bile yok ama bizim haşarı oğlanın babası, olay mahallinde. Müdire hanımın odasında oğlanın kulaklarını biraz kızartıp ‘ben ona evde gösteririm’ güvencesiyle okuldan ayrılıyor. Akşam evde ise bir cümbüş… Şakayla karışık pohpohlamalar; ‘Nasıl dövdün lan o kadar çocuğu’, ‘Ali’yi de fena benzetmişsin ha’, ‘O Veli’nin gözünün hali neydi öyle’…
Dayak yeseydi, evladını ‘Senin elin armut mu topluyordu’ diye haşlayacak peder beyimiz; haliyle elde edilen statüden fevkalade memnun… Kavganın yeri yahut gerekçesi değil, neticesi onu alakadar ediyor. Oğlunun gücünü sergilemiş olması koltuklarını kabartıyor.
***
Bunun tersi de çocukların arasındaki ‘benim babam, senin babanı döver’ şeklindeki sidik yarışıdır. Hakikaten dövebilir de… Zira fert fert, bizim toplumumuz buna meyyaldir. Haksızlık onun için çekirdeğin kabuğu gibidir, ne yapıp ne edip o çekirdeği çıtlar ve ‘meşruiyeti’ ortaya çıkarıverir. Akıllara durgunluk veren bir haklılıkla vicdanını rahatlatır ve döğüşe girebilir. Haksızlığını güzel mi güzel, süslü püslü bir kılıfa bezeyip muhatabını dövebilir, bıçaklayabilir, vurabilir…
***
Bizim bol reytingli bir dizimizin artistinin rol model oluşu da çok farklı değildir. Bir bölümde yüzlerce insan öldüren o artistin can verdiği rolü hiçbir seyirci sorgulamaz, kendisini onun yerine koyarak hoşnut hoşnut seyreyler. ‘Yav ne kafasız, ne cahil adammış… Yüz kişiyi öldüreceğine, bir kişiyle anlaşsa sorun çözülmüştü’ demez izleyici, ‘Çok güzel öldürdü’ demekliğiyle yetinir.
***
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının gözünde uluslararası sahnenin ‘Deliyürek’i, ‘Polat Alemdar’ı oluvermiştir. Okuldaki camı çerçeveyi indiren, gözüne kestirdiğine saldıran o serseri velet oluvermiştir. Arabanı benim park yerime çekmişsin diye komşusunu vuran psikopat mahalleli oluvermiştir. Dahası bu arzulanmış ve başarılmıştır. Bu, başarılı diplomatları ‘monşer’ diye etiketleyip kapı dışarı etmenin; tepedeki koltuk için Anayasa’ya yerleştirilmiş o ‘diploma’ ön şartını aşılması gereken bir engel gibi lanse etmenin; bunları ve cehaleti, bilgisizliği, görgüsüzlüğü, nepotizmi, avamlığı, liyakatsizliği, külhanbeyliğini muteber saymanın, göz yummanın neticesidir.
***
Biz dış güçlerle savaşıyoruz, yedi düvel üstümüze geliyor… Obama, Trump, Biden, alayı bizimle uğraşıyor. Hele o Kraliçe yok mu Kraliçe, geceleri uyku uyumuyor bizim yüzümüzden, nasıl ederim de Türkiye’yi batırırım diye plan üstüne plan… Almanya desen zaten öyle, işi gücü bizi kıskanmak… O Macron, o Fransa; onlar bizimle uğraşmanın bedelini ödeyecek… İtalya da muhakkak bir şeyler yapıyordur, tam bilmiyoruz, Totti varken çok fenaydı onlar… Yunanistan, zaten Yunanistan… Ermenistan, zaten Ermenistan… İsrail, o zaten ayrı bir mesele, yani hükumet filan kuramadıklarına bakmayın aslında çok güçlüler, hepsinin arkasındaki güç onlar aslında… Yoruldun biliyoruz ama sensiz olmaz Reis…
***
E hep eleştiriyorsunuz, hep mi haksız bu adamcağız? Bak, Kürt devleti kurmaya çalışıyorlar, Doğu Akdeniz’de haklarımızı çiğniyorlar, Ermeni soykırımını kabul ettirmeye çalışıyorlar, IMF üzerinden bizi esir almaya çalışıyorlar…
***
Evet! AKP, daima haksız!
Doğu Akdeniz, bir masaldan ibarettir misal… Doğu Akdeniz, AKP’nin kof hamasetini resmettiği şaşalı tuvalidir. AKP-Vatan Partisi koalisyonunun Doğu Akdeniz davası, Payitaht Abdülhamid’den daha büyük bir kurgunun ürünüdür.
Mavi Vatan kavgası mı vereceksiniz? Karadeniz, Akdeniz’den daha mavidir, önden buyurun cenk meydanına… NATO’ya darbe vurabilmek adına Batı’ya yakınlaşan bir ülkenin topraklarını işgal eden başka bir ülke, o toprakları NATO’ya karşı bir askeri üs haline getirdi. Karadeniz’de NATO’ya gözdağı veren bir askeri üs! O üssün adı KIRIM!
Karadeniz’de NATO sensin kardeşim, NATO eşittir Türkiye! Yani Rusya, doğrudan doğruya seni tehdit ediyor! Hem de tarihi Türk topraklarını işgal ederek yapıyor bunu… Elinizde sepet sepet domates, hem de Soçi mahsulü domates… Gelmiş, batık Yunanistan’a karşı Mavi Vatan sloganları atıyorsunuz!
***
Evet! AKP, daima haksız!
Amma velakin mesele, haklı-haksız meselesi değil!
Mesele, Türkiye’ye biçilen don, çizilen imajdır. Türkiye; Rusya’ya, Çin’e, İran’a benzetilmiştir. Devamlı sorun çıkaran, adı anıldığında diplomatların tadının tuzunun kaçtığı, yaka silkilen bir ülke haline gelmiştir.
Türkiye; demokrasiden uzaklaşmış ve bir Sultanlık olarak anılmaya başlanmıştır.
Türkiye; bir diktatörlüğe dönüştürülmüştür!
Dahası bu bir başarıdır; mezkur meziyetlere göz yumanların ve hatta bunları muteber addedenlerin sinsi arzusu ve başarısı…
A. Kutalmış Işık