Sudan’daki darbe yaşanalı tam 13 gün oldu. 13 gündür çatışmalar kısa aralıklarla hafiflese de ülkeyi kasıp kavurarak ülkeyi uçurumun eşiğine getirdi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın ve Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah El Sisi’nin aracılığıyla önce Ramazan Bayramı süresince 3 günlük ateşkes ilan edildi. Peşi sıra ikişer kez daha üç günlük ateşkes ilanı haberleri geldi. Ateşkesler ilan edilse de çatışmalar durdurak bilmeden devam ediyor.
İlk bir haftada Sudan Ordusu, ülkenin doğusundaki Port Sudan’dan Darbeci General Dagalo'nun Hızlı Destek Kuvvetleri HDK (bir önceki yazıda Acil Müdahale Kuvvetleri olarak geçiyordu ancak Türkiye’deki yaygın kullanım nedeniyle HDK kısaltmasını kullanmak daha doğru olacaktır) yenilgiye uğratılarak uzaklaştırıldı. Sudan Ordusu başkent çevresinde ve merkezinde bazı bölgeleri tekrar kontrol altına aldı. İkinci haftadan sonraysa art arda yaşanan ateşkesler tarafların bir nebze soluklanmasına ve insani geçişleri kullanarak saldırıya uğramadan takviye alıp savaşa hazırlanabilmelerine zemin hazırladı.
Ateşkes sürecinin son günlerinde üstündeki konvansiyonel baskıyı sivilleri kalkan olarak kullanmakla Sudan’ın başkenti Hartum’da HDK tekrar toparlanmayı bildi.
Libya’dan Libya doğusundaki General Halife Hafter için çalışan Sudan kökenli Cancavid paralı askerlerini, silah ve ekipmanlarını takviye olarak getiren General Dagalo ateşkes sürecini toparlanma fırsatı olarak kullandı.
HDK milislerinin ailelerinin yaşadığı Arap nüfus ağırlıklı Darfur’daki gücünü kullanarak Libya’dan Darfur’a oradan da Hartum’a uzanan takviye ve saldırı rotaları oluşturdu. Bunun yaşanması Arap ve Afrikalı etnik gruplar arasındaki yüzyıllardır yaşanan rekabetin HDK’nın Arap ağırlıklı gücü için can suyu temin etti.
HDK’nin Afrikalı mensupları çok olsa da çok kültürlü ülke yapısına tek taraflı bakmaları ve uzun yıllar boyunca işledikleri savaş suçları nedeniyle halkın büyük kısmı üzerinde korkuya, nefrete yol açtılar.
Sudan Devlet Başkanı General El Burhan düşmanının etnik üstünlükçü tavrının bilincinde olarak hareket edip ülkenin çok kültürlü yapısına ılımlı yaklaşması ve HDK’ye karşı darbe öncesinde tek karşı duran güç olarak Sudan Ordusunu öne sürmesi halkın takdirini kazanmasını sağlamıştır.
Sudan Ordusunun ülke geneline hitap eden yapısıyla kısıtlı kesime hitap eden buna rağmen kati şekilde radikal olan HDK karşı karşıya geldikten sonra ülke doğu batı ekseninde tam ülkenin merkezinden bölünme yaşadı. Sudan yaklaşık 10 yıl önce Sudan ve Güney Sudan diye ikiye ayrılmıştı. Sudan’daki bölünme, çatışmalar ve istikrarsızlık süreci aşılamayıp kronikleşirse Batı Sudan ve Sudan bölünmesine tanıklık edebiliriz.
HDK’nin yağma yapması, silahlı kabilelerin ve kriminal yapıların de buna katılıp tesisleri yağmalaması da kontrolsüzlüğü, kaosu hepten karmaşık önlenemez boyutlara getirmeye başladı.
15 gün içerisinde tam olarak kaç kişinin öldüğü, yaralandığı ve kaybolduğu tam olarak bilinmiyor. Farklı tahminlere göre en az 100 bin kişi evini terk etmek zorunda kaldı. En az 400 ila 1000 kişi hayatını kaybetti. İnternet erişiminin kesintili ve yetersiz olduğu, kırsal ile iletişimin çok düşük olduğu göz önüne alınırsa gerçek rakamlar hiçbir zaman öğrenilemeyebilir.
Ülkedeki çatışmaların sürekli artması ve istikrarsızlığın yükselişi dünya devletlerinin Sudan’dan tahliyelere başlamasına yol açtı. ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere onlarca farklı ülke Sudan’ın doğusundaki Kızıldeniz kıyısındaki liman kenti Port Sudan’a donanma gemileri yollayarak veya Sudan’ın başkenti Hartum’daki hava üslerine kargo uçakları yollayarak tahliyelere devam ediyor. Mısır Hükümeti ve HDK arasındaki günler süren müzakerelerin ardından tatbikat için bölgeye gelip Merowe Hava Üssünde esir düşen Mısır askerlerini sağ salim geri almayı başardı. Sudan’daki olası Mısır-Sudan Çatışması riski en azından şu an için ortadan kalkmış oldu.
Sudan’daki krizi bir ölçüde büyütecek en büyük tehlike 30 yıldır Sudan ve Etiyopya sınır anlaşmazlığının son yıllarda sık sık çatışmalara sahne olmasıdır. Darbe sonrası artan çatışmalar kontrolden çıkarsa Libya’dan Etiyopya’ya uzanan geniş topraklarda kontrolden çıkan savaş sahrasıyla karşı karşıya kalmak işten bile değildir.
Sudan’daki gelişmeler her ne kadar Türk basınında ve dünya basınında çok geri planda kalsa da Doğu Afrika’daki stratejik konuma sahip 47 milyon kişiden oluşan kalabalık bir ülkedir. Büyüyen kriz nedeniyle yıllar içerisinde milyonlarca kişinin göç etmesi gerçeğe dönüşürse önce Mısır sonrasındaysa Türkiye ve Avrupa üzerine yeni göç dalgaları meydana getirme riskini beraberinde taşımaktadır. Gerçek olması da Türk Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları için Doğu Akdeniz’de mülteci teknelerini önleme görevlerini arttırmak zorunda kalmasına yol açabilir.Sudan’daki kriz hala yerel kriz seviyesinde seyrediyor ancak büyümeye her an açık.
ABD’nin General Dagalo ile Rusya bağlantılarını ön plana çıkarıp Rusya destekli bir girişim şeklinde propaganda yapması uluslararası boyut şansını arttırıyor.
İlginç olan nokta ise Wagner’in 2019’da devrilen Ömer El Beşir döneminden beri ülkede olması ve hasım generallerimizle çok sıkı fıkı olmasıdır.
Peki bu generaller ABD ile soğukluğa sahip mi değil. Geçmişleri ve bugünleri dünyanın farklı hasım kesimleriyle yaptıkları işbirlikleri ile dolu.
Sudan’daki kriz kuruluşundan beri ordu komutanlarının çıkarlarıyla yönetilen bir ülkenin demokrasi ve hukuk nezdinde hürriyetini, istikrarını, güçler ayrılığı prensibini kazanamayışının acı tezahürüdür. Farklı ülkelerin yerel çıkarlarının da çatışmasıyla kriz kontrolden çıkmış oldu.
Rusya’nın sessiz ABD’nin ise suçlayıcı tavırları da bu iki ülke arasındaki vekalet savaşları için olağan durmuyor. Adı konmamış kamplaşmanın sağlanması böylece vekalet savaşının bir başka yerde bir başka boyuta taşınması hedefleniyor.
Burada asıl garip olan tahliyeler sırasında tek ateş altında kalan ülke unsurunun Türkiye’ye ait olmasıdır. Türk Hava Kuvvetlerine ait C-130 kargo uçağının hasar alması bu vekalet savaşının bir ucunda Türkiye’nin olması veya olmasının istenmesi tehlikesini düşünme gereksinimi doğuruyor.
Sudan’daki krizin iç savaşa dönüşmemesi için kritik olan birkaç ayın içerisindeyiz. Doğu Afrika’da yeni iç savaş yeni vekalet savaşı yeni insani dram yeni mülteci krizi hepsi birbirinin ardında peşi sıra gelecektir. En büyük temenni bölgenin yeni krizinin büyümemesi ve komşu ülkelere de sıçramamasıdır.