Türk Hava Kuvvetleri NATO’da yeni başlangıçlar mı Asya’da farklı arayışlar mı cenderenin tam ortasındadır. Mevcut iktidarın NATO hava komuta kontrol altyapısıyla tamamen uyumsuz olan S-400 uzun menzilli hava savunma bataryalarını 6 yıl önce teslim alması 70 yıllık askeri altyapıyı alt üst etmiştir.
Türk Hava Kuvvetlerinin mevcut durumuna gelmeden evvel son dönemin en büyük tartışması olan 5. nesil jet üretimi, potansiyel eksen kayması riski ve 5. nesil gerçekliğine teknik değil stratejik ölçüde değinmek daha makul olacaktır.
Cumhuriyet tarihinin büyük kısmı hava gücünün NATO doktrinleri, eğitimi ve altyapısıyla gelişip güçlendiği gerçekliğiyle geçmiştir. Bunun dışına çıkmanın ancak iki yolu mevcuttur. Birincisi bütün hava kuvvetleri altyapısını teknisyenlerin eğitiminden yedek parça stoklarının değişimine pilot eğitiminden askeri jetlerin ve radarların değişimi de dahil olmak üzere yeni bir askeri standarda geçmektir. Bu ancak Rusya ve Çin askeri altyapısına yönelmekle olacaktır. Ukrayna’nın Rusya tarafından İşgaline girişilmesi sonrasında Rus askeri altyapısıyla açık ilişkilerin anlamı batıdan tamamen kopmaktır. Türkiye’nin geleceği için radikal taraf değişimi yaşanmakta olan politik ve iktisadi krizlerle birlikte Türkiye’nin ağır yaptırımlara uğramasına finansal olarak güçlü bağlara sahip olduğu Avrupa ve ABD tarafından ekonomik krize sürüklenmesine yol açar. Hal böyle olunca yaşanacak kırılma Rusya ve Çin’e sığınmak gibi müstemlekeye dönüşmemize yol açacaktır. Sürüklenmenin şiddetiyle an itibariyle vazgeçilse de toparlanma imkanı bulunmayacaktır. Batı dünyası da diğerleri de bize karşı bu ikilik nedeniyle cephe alacaktır.
İkinci yol tamamen ulusal kaynaklarla 70 yıllık NATO altyapısının birikimiyle yerel havacılık sanayisini geliştirip dışa bağımlılığı önlemektir. Söylemesi kolay ancak yapılması en az 20 yıl sürecek çetrefilli süreçtir.
Askeri jetlerdeki nesil farkı teknik gelişim itibariyle önceki nesillere göre fevkalade farklılıklar içermektedir. 4. nesilden 5. nesle geçiş süreci tarih boyunca havacılık sektöründeki en büyük sıçramalardan birini beraberinde getirdi. En basit tabirle eskiden jetlerin bilgisayarı vardı şimdi jetlerin bilgisayarı var.
5. neslin bir önceki nesle oranla en büyük farkı tamamen dijitalleşen savaş sahasının en hassas unsuru olmasıdır. Büyük teknik birikim gerektiren radar emisyonu absorbe eden yapısı ve özel kaplaması radar izini azaltıp tespit edilmesini hedef alınmasını zorlaştırmaktadır. Bütün askeri unsurlarla yüksek hızlı veri trafiği, yapay zeka destekli tepki yeteneği de hava kuvvetlerinden alınacak performansı en üst seviyeye çıkartmaktadır.
Son nesil değişimi için ABD 30 yıldan uzun bir süre çok sayıda ülkeyle birlikte çalışmalar yapmıştır ve yapmaya da devam etmektedir. Rusya ve Çin de benzer bir sürecin içerisindedir.
Onlarca yıllık emek, trilyonlarca dolar masraf hepsi sadece bir nesil atlamak ve rakibinden hava sahasında geri kalmamak için değildir. Dünyadaki teknik değişimin artan hızı karşısında hiçbir süper güç geri kalmak istememektedir. Çünkü ileri seviye teknolojik değişimin emek değer seviyesi ve maliyetleri görülmemiş ölçüde artmıştır. Bugün geri kalan bir an evvel toparlanamayan her ulus bir daha bu fırsatı yakalayamama riski içerisindedir. 5. nesil jetler başlı başına bir uçan bilgisayar uçan platform olarak mevcut en gelişmiş tespit takip ve saldırı unsurlarını taşımaktadır. Gelecekteki yeni nesil sistemleri de barındıracak çok yönlü ve ileri yönlü platformlardır.
Burada değinmek istenen nokta şudur. 5. nesil platform demek belirli bir sert hatlara sahip gri renkli uçan cisim yapmak değildir. Kaplamasından motoruna uçuş bilgisayarından radarına her biri öncesinde deneyimlenmemiş ölçüde emeğin, tecrübenin ve masrafın eseri olarak ortaya çıkan yapılardır. Çok çalışmak çok azmetmek bunun için yeterli değildir. Bunlar binanın çatısıysa biz daha temeli bile atabilmiş bir teknik yeterliliğe ve bütçe bulunmamaktadır. KAAN projesi, TF-X ve diğer nice projeler bırakın 5. nesli 4.5 veya 4. nesille bir tutulmaktan uzaktır. 3.5 ile 4. nesil arasında hafif taarruz maksatlı kullanılabilecektir. Henüz bu ölçüde yeterlik seviyesinin olup olmadığı da büyük bir giz içerisindedir. Elde 5. neslin örneği olmadan veya bir başka süper gücün teknik desteği olmadan bunu başarmak iyi niyetli ama gerçeklikten uzak teknik dünyadan aykırı fikirlerdir.
Türkiye kendi başına içinde bulunduğu teknik ve ekonomik aksaklıklarla 5. nesle ulaşana kadar ABD, Avrupa, Rusya ve Çin’in 6. nesli kullanıma aldığı gerçekliğiyle karşı karşıya kalıp farkın inanılmaz şekilde açıldığı emeklerin büyük oranda boşa gittiği gerçekliğinin dehşeti yaşanacaktır.
Türk Hava Kuvvetleri (THK) 1970’lerden 2010’lara kadar altın çağını yaşamıştır. Konvansiyonel stratejik harp gücü seviyesi sahip olunan unsurların bolluğuyla da kalitesiyle de oldukça güçlü olmuştur. THK son 15 yıldır yaşanan siyasi ve askeri krizlerin ordu iç dinamiğini mahvetmesi nedeniyle personel yapısında zayıflık yaşamaya başlamıştır. Fazla siyasileşebilecek bu konunun derinliğine inmek için bu yazı ne yeri ne de zamandır. Personel altyapısındaki bozunma geriletici ilk adım olmuştur. İkinci geriletici adım yaklaşık 110 F-35 jetinin S-400 krizi nedeniyle teslim alınamaması sonucunda meydana gelmiştir. Sonuncu geriletici adım da S-400 krizi sonrasındaki modernizasyon ve yedek parça kriziyle oluşmuştur.
Askeri yapıların genelinde eksilen teknik personel altyapısını yenilemek uzun meşakkatli çalışmalar gerektirse de hava kuvvetleri personel yapısı diğer kuvvetlerden teknik karmaşıklık açısından ileri olması itibariyle daha çetindir. Gereken reform süreçleri, eğitim kalitesinde ve bütçesinde artışlarla bunu önümüzdeki 10 yıl içerisinde rahatlıkla ortadan kaldırma imkanı bulunmaktadır. Yeterli ve kararlı yeni siyasi idareyle teskin edilecektir.
THK’daki krizin esası S-400 hava savunma sistemi alımıyla başlamaktadır.
S-400 alımı, NATO üyesi bir ülkenin üstü kapalı olarak hasım askeri kuvvetlerle işbirliği yapması anlamına gelmektedir. NATO’nun bu konudaki adı konmamış tavrı onlarca yıldır bilinmektedir. 25 yıl önce Yunanistan, Türkiye’ye karşı S-300 hava savunma sipariş ettiğinde Türk diplomasisi uzun yıllar boyunca Yunanistan’ı yerden yere vurma fırsatı bulmuştu hatta kullanma fırsatı bile bulamamışlardı. Aradan geçen yıllarından ardından S-400 alımıyla Yunanistan bize aynısını yapma fırsatı bulması mevcut iktidar tarafından sağlanmıştır.
S-400’ün meydana getirdiği siyasi kriz bir yana kendi radar ağına, uydu ve hava istihbarat desteğine sahip olmayan kısa ve orta menzilli aynı askeri altyapıdan sistemlerle korunmayan her uzun menzilli hava savunma sistemi savaş anınca ancak potansiyelinin yüzde 30’unu kullanabilecektir.
S-400’ün NATO altyapısı dışında kalması, kendisinin gözü kulağı olacak sistemlerden yoksun olması hava kuvvetleri için değerini azaltmaktadır.
Türkiye’nin acil ihtiyacı F-35’lere ve Block 70 Viper seviyesi F-16 modernizasyonuna kavuşmaktır.
Türkiye 240 F-16 ve 48 F-4 jetiyle hala bölgenin en büyük en ölümcül hava kuvvetlerinden biri ancak envanterimiz yaşlanmaktadır. Yunanistan 160 F-16, 33 F-4, 24 Mirage-2000 ve 24 Rafale jetinden oluşan envantere sahiptir. Yunanistan 2028 yılında F-35 jetlerini teslim almayı 24 adedine sahip olmayı planlamaktadır.
F-16 jetlerinin büyük kısmını Block 70 seviyesine modernize edip sayı dezavantajını teknik üstünlükle kapamaya çalışmaktadır. Fransa yapımı NATO uyumlu Rafale jetleri gelişmiş radarıyla F-16’lardan daha geniş alanı kontrol eden kapasitesiyle Yunanistan için F-16 filolarını yönlendirecek liderlere dönüştürülmektedir. Rafale jetlerinin gelişmiş özel mühimmatları da elimizdeki silah sistemlerini menzil dışı bırakacak ölçüdedir.
Güneyde İsrail Hava Kuvvetleri bölgenin en kalabalık ve gelişmiş envanteri olarak parlamaktadır. Doğuda İran Su-35 jetleri alarak hava kuvvetlerini modernize etmeye başlama fırsatı aramaktadır. Kuzeyde Rusya silahlanmayı arttırmaktadır. Türkiye ise program bünyesinde olduğu F-35’i mevcut iktidarın siyasi basiretsizliği sonucunda yıllardır teslim alamamıştır. Mevcut hava filosundaki resmiyete kavuşmamış tedarik krizi bu şekilde giderse yedek parça için jet sökülen 3. dünya ülkelerinden birine dönüşmeye doğru gitmektedir.
Türkiye’nin askeri açıdan var olabilmesi için etrafında güçlenen rakipleri karşısında tez zamanda modernizasyona başlaması gerekmektedir. İktidar değiştikten sonra S-400’ün ikili diplomatik hamlelerle Azerbaycan’a veya hem ABD hem de Rusya ile ittifak olan S-400 aldığı halde yaptırıma maruz bırakılmayan Hindistan’a satılması buna karşılık F-35 programına dahil olma sürecinin başlatılması gerekmektedir. İki tarafla ortak yol bularak hassas ekonomimizi yormadan S-400 krizini çözmek İran’ın 40 yıldır yaşadığı krizi tekrar yaşamamak için önemlidir.
2017 yılına kadar denge bizden yana ağır bastığı bilinmektedir. F-35 teslimatının yaşanmaması, modernizasyon ve yedek parça kriziyle birlikte her geçen gün biraz daha güçten düşürmüştür. Yunanistan modernizasyon projeleri ve Rafale alımıyla dengeyi kendi lehine çevirmiştir. Yunanistan’ın F-35 alıp bizim seyirci kaldığımız bir gelecekte ortada denge diye bir şey kalmayacaktır. Cumhuriyet tarihinde de ilk kez Yunanistan karşısında askeri tehlike eşiği bu kadar aleyhimize gerilemiş olacaktır.
Türkiye öncelikli olarak S-400 Krizini bir başka büyük krize neden olmadan çözmek zorundadır. F-35’in temin edilmesi ve modernizasyon süreçleriyle hava kuvvetlerinin yeniden dirilişi sağlanmalıdır. Türkiye'nin her şeye rağmen bundan sonuç elde edememesi halinde olası dönüşüm 2040 yılına kadar ancak tam anlamıyla çok büyük masraflarla yapılabileceği halde Çin alternatifini öne sürmelidir Bunu bir kaldıraç olarak kullanarak THK’nın geleceğinin güven altında olması için her şeyin yapılabileceği kurnaz diplomasiyle sağlanmalıdır.
Öncelik NATO uyumlu altyapının korunarak bilinen ve hazır olunan yeni nesil hava kuvvetleri kapasitesine geçip gökyüzünü korumayı sürdürmektir. ABD ile anlaşılamaması halinde en uç alternatiflerin bile değerlendirilebileceği bir NATO üyesinin NATO tarafından dışlanması halinde kendi kaderini çizebileceği gösterilmelidir.
THK da Türkiye gibi hassas bir geçiş noktasındadır. Türkiye’nin NATO altyapısıyla hava kapasitesini sürdürmek istediği ancak bu olurken başka ülkelerle kriz yaşamak istemediği bütün dünyaya duyurulmalıdır.
Tarihimizdeki en ince siyaset gerektiren noktalardan biri F-35 ve S-400 Krizlerinin yeni krize dönüşmeden çözülebilmesi olacaktır.
Hava Kuvvetleri ile ilgili ne kadar çok nokta atışı tespitler yapılmış. Top ve Tanksavarlar için yazacaklarınızı merakla bekliyorum.