Bazen beni "neden pazartesi gününe pazartesi demişler de hafta başı" dememişler, apartmanlarda bulunan konutlar genellikle dikdörtgen v.s. şekilllerde olmasına rağmen "neden daire demişler de dikdörtgen ya da kare dememişler" şeklindeki zihni sinir düşünceler, bazen de tek bir kelimenin içine gizlenmiş aynı anda o kelimenin anlam ve zıt anlamların hepsini bünyesine sığdırıveren "güç" gibi kelimeler kendi içine çeker; ben de dayanamaz bu anlamsız zihni sinir düşüncelerin ya da derin anlamlı bu "güç" v.b. kelimelerin içine dalar ve - zihni sinir düşünceler hadi neyse de- bu kelimelerin içindeki olağanüstü mistizm ve çok yönlülük içerisinde kaybolur giderim. Zira sadece tek bir kelime ve üç harften oluşan "güç" kelimesi çok büyük bir aforizmadır aynı zamanda ve tek bir kelimeye varoluşun özünü teşkil eden hayattaki dengeleri ve her şeyin zıddı ile var olmasını aynı anda sığdırırıverir içine...
Öyle ya çocukluğumuzdan itibaren büyüklerimiz tarafından hep güçlü olmamız gerektiği söylenir ve güçlü olmamız gerektiği öğretilir bizlere; bizler de büyüdükçe daha başka bir sürü sebeplerden ötürü de güçlü ve kuvvetli olmanın hayallerini kurarak güç, kuvvet sahibi olabileceğimiz meslekleri seçer, çok para kazanarak güçlü olmaya uğraşır ve yaşadığımız her gün daha çok güç kazanmak için savaşırız anca.. Ancak, güç adına, güçlü olmak adına harcamadığımız güç kalmaz da "güçlü olmanın ne kadar güç" olduğu da aklımıza hiç gelmez değil mi? Evet, ne yazık ki, güç, "güç"tür yani yine güç kelimesinin içine saklanmış olan diğer bir anlamı ile ifade etmek gerekirse şayet "güçlük, zorluk, meşakkat v.s." gibi bir sürü şiddet içeren ve gücün bizde yaratmış olduğu büyünün tam kalbine saklanmış olan gücün diğer yüzü yani karanlık olan kısmı.
Ve bakmayın öyle gücün övüldüğüne, güçlü insanlara gıpta ile bakıldığına; güçlü olmak güç iştir çünkü ve buradaki asıl mesele de güçlü olmak değil de sonrasındadır artık ve zannedildiğinin tersine zirveye çıkmakta değil, bir kere zirveye çıktıktan sonra, çıktığın yerde kalabilmektedir asıl zorluk... Zira zirveye çıkmak için harcanan onca çabadan sonra asıl zirvede kalabilmek için zirveye çıkmak için harcadığı gücün an az on mislini kazanıp koruması gerekir insanın ve bu gücü korumak çok güç iştir işte, mukavemet gerektirir, devamlılık, dayanıklılık, direnç ve sertlik gerektirir ve insanın tüm gücünü, bu yeni ulaştığı gücünü korumak için harcaması gerekir; yorgunluğa, güçsüzlüğe ve yumuşaklığa da hiç gelmez. Tüm bu uğraş içerisinde olan güç sahibi için en büyük engelse çevresine toplanan kişilerdir ve bu kişiler güçlü olanı değil, sadece "güç"ü severler ama kendilerinde bu cesaret olmadığı için güçlü olmaya çalışmaktansa, güçlü olanın yanında konumlanmayı tercih eder, yanlarındaki kişi gücünü kaybedince de ilk önce onlar kaçar, yörüngesine girecekleri başka bir "güçlü" bulurlar. Güç sahibi ise tüm bunları bilir, bunların başına gelmesini engellemek ve gücünü kaybetmemek uğruna harcadığı çaba sonucu güç sarhoşu olur ve bu döngüde kaybolur, gücünü kaybetmemek adına harcadığı güç onu savunmasız bir hale getirir, sertleştirir ve manevra kabiliyetini elinden alarak kırılmasına sebep olur; buradaki asıl ironi ise "güç"ün, "güçlük"le birleşmesi ve güçlüğün gücü alt etmesi, kendi varlığını, yine kendisininin yok etmesinde gizldir, tek bir kelime ve içine gizlenmiş olan umman, tek kelimeyle oluşan muhteşem bir sihir..
İclal Türkmen