Türkiye’de kendini toplumdan soyutlamak adına mı dersiniz ya da topluma enjeksiyon mu dersiniz bilemem ama farklılaşmak adına marjinal konulara el atılıyor ve bilimsel kaygıdan ziyade popülist iştahla bu yola giriliyor... UZUN YAZMAYACAĞIM, zaten okunmuyor.
Bizim sosyologlar ve psikologlar az biraz kafasını AZINLIK ve CİNSİYET meselelerinden başka bir seye çevirseler artık...
Feminizm ve eşcinsellik çalışmayan bir sosyolog veya psikolog kaldı mı ki acaba? Ya da azınlıkların sorunlarıyla ilgilenmeyen, bu konuyu sayfalarca yazmayan ve birbirinin tekrarı olmayan biçimde yayımlamayı becerebilen kaldı mı ki acep? Gerçi sosyologlar veya psikologlar da meseleyi tedavi, teşhis ya da çözüm açısından değil, savunma ve olumlama çerçevesinde kabul ettirme ve dayatma misyonuyla ele alıyorlar resmen... Oysa bazı şeyler tercih olduğu kadar tercihi tetikleyen süreçler ve etmenler de var. Basitçe tercih hürriyetine indirgenmemelidir. Daha büyük sorunlar ise hep vizyondaki moda çalışmalar yüzünden ertelenir. Halbuki bu çağın en büyük sorunu İLETİŞİM YOLUYLA TAHAKKÜM sorunudur..
"Propaganda ve Algı Yönetimi" ise iletişim yoluyla tahakküm kurmanın araçlarıdır ve ortaya ise aşağıdaki sorunlar çıkmaktadır. Sosyal medya ise bu zorbalığın şehvetli kullanım alanına dönüşmüştür. İnsan sosyal varlıktır. Dikkat ediyorum ki çoğu insanın takdir edilmek ihtiyacı var ki yadsınamaz. Çünkü motivasyon mutluluk kaynağıdır. Ancak sosyal medya bunun zıttı bir değersizleştirme alanına dönüşmüş. Doğrudan temasın olmadığı yerde ahlaki bağlayıcılık hissetmeyen bireyler, iplerini kopartırcasına davranıyorlar... Takdir görmek adına çıktıkları yol takdir getirmeyince hırs bastırıp intikam alırcasına sözlü tarumar ve duygusal yağma girişimine kalkışıyorlar... Olmadık hassasiyetler icat edip kendilerini vizyona koymak adına insan onurunu linç ediyorlar...
Bütün meseleyi TROLLÜK diyerek savuşturamayız. Aşağıda saydığım ciddi sorunlar, görünür bir toplumun görünmeyen kanserlerine çoktan dönüştü...
*İmişcesine davranma (As İf, As Though)
*Sosyal Medya Zorbalığı (Fenomen baskınlığını takipçileri ile beraber kurbana yönlendirme)
*Sosyal Medya Terörü (İdeolojik sanal örgütlenme gücünü takipçileri sayesinde Kurban aleyhinde kullanma)
*Sanal terör ve Zorbalık yoluyla Haysiyet cellatlığı, İtibar suikasti.
*Olmadık hassasiyetler icat edip basit bir latifeyi ya da masum bir girişimi bile linç eylemine tabi tutmaya çalışarak kendini bu girişimin önderi olarak hissetme zevk ve arzusu...
*Topluma mal olmuş kişilerden ilgi alaka görmek adına gerçekleşen tacizler ve amaca ulaşamayınca aleyhte tezvirat...
Artık konu barizdir. Ahlak, insani ilişkinin resmi olmayan kültürel biçimidir. En büyük kültür erozyonu ise hadsizlikle başlamaktadır. Sosyolog ve psikologların sosyal medya merkezli empati ve sempati kuramları üzerine kafa yormasının zamanı çoktan geldi.
Bizim sosyologlar ve psikologlar az biraz kafasını AZINLIK ve CİNSİYET meselelerinden başka bir seye çevirseler artık...
Feminizm ve eşcinsellik çalışmayan bir sosyolog veya psikolog kaldı mı ki acaba? Ya da azınlıkların sorunlarıyla ilgilenmeyen, bu konuyu sayfalarca yazmayan ve birbirinin tekrarı olmayan biçimde yayımlamayı becerebilen kaldı mı ki acep? Gerçi sosyologlar veya psikologlar da meseleyi tedavi, teşhis ya da çözüm açısından değil, savunma ve olumlama çerçevesinde kabul ettirme ve dayatma misyonuyla ele alıyorlar resmen... Oysa bazı şeyler tercih olduğu kadar tercihi tetikleyen süreçler ve etmenler de var. Basitçe tercih hürriyetine indirgenmemelidir. Daha büyük sorunlar ise hep vizyondaki moda çalışmalar yüzünden ertelenir. Halbuki bu çağın en büyük sorunu İLETİŞİM YOLUYLA TAHAKKÜM sorunudur..
"Propaganda ve Algı Yönetimi" ise iletişim yoluyla tahakküm kurmanın araçlarıdır ve ortaya ise aşağıdaki sorunlar çıkmaktadır. Sosyal medya ise bu zorbalığın şehvetli kullanım alanına dönüşmüştür. İnsan sosyal varlıktır. Dikkat ediyorum ki çoğu insanın takdir edilmek ihtiyacı var ki yadsınamaz. Çünkü motivasyon mutluluk kaynağıdır. Ancak sosyal medya bunun zıttı bir değersizleştirme alanına dönüşmüş. Doğrudan temasın olmadığı yerde ahlaki bağlayıcılık hissetmeyen bireyler, iplerini kopartırcasına davranıyorlar... Takdir görmek adına çıktıkları yol takdir getirmeyince hırs bastırıp intikam alırcasına sözlü tarumar ve duygusal yağma girişimine kalkışıyorlar... Olmadık hassasiyetler icat edip kendilerini vizyona koymak adına insan onurunu linç ediyorlar...
Bütün meseleyi TROLLÜK diyerek savuşturamayız. Aşağıda saydığım ciddi sorunlar, görünür bir toplumun görünmeyen kanserlerine çoktan dönüştü...
*İmişcesine davranma (As İf, As Though)
*Sosyal Medya Zorbalığı (Fenomen baskınlığını takipçileri ile beraber kurbana yönlendirme)
*Sosyal Medya Terörü (İdeolojik sanal örgütlenme gücünü takipçileri sayesinde Kurban aleyhinde kullanma)
*Sanal terör ve Zorbalık yoluyla Haysiyet cellatlığı, İtibar suikasti.
*Olmadık hassasiyetler icat edip basit bir latifeyi ya da masum bir girişimi bile linç eylemine tabi tutmaya çalışarak kendini bu girişimin önderi olarak hissetme zevk ve arzusu...
*Topluma mal olmuş kişilerden ilgi alaka görmek adına gerçekleşen tacizler ve amaca ulaşamayınca aleyhte tezvirat...
Artık konu barizdir. Ahlak, insani ilişkinin resmi olmayan kültürel biçimidir. En büyük kültür erozyonu ise hadsizlikle başlamaktadır. Sosyolog ve psikologların sosyal medya merkezli empati ve sempati kuramları üzerine kafa yormasının zamanı çoktan geldi.