Devlet Bahçeli terörist başını meclise davet etti, CHP, HDP ve Gelecek-Saadet grubundan destek geldi. Erdoğan, CHP’ye teşekkür etti. Öte yandan bir CHP Belediyesi’ne kayyum atandı. CHP’liler buna karşı koymak için çağrı yaptılar, çağrılarına “DEM Parti Eş Genel Başkanları, TİP, Saadet Partisi, Deva Partisi, EMEP, Gelecek Partisi, Sol Parti, Emek ve Demokrasi Platformu” icabet etti. CHP’ye yakın televizyon kanalları Mansur Yavaş’ı kısmen örtülü olarak “hain” ilan ettiler. Koca mecliste yalnız İYİ Parti teröriste terörist diyor. Vaziyetin özeti bu. Pekala biz nereden bakacağız?
AKP devleti yok eden, ciddiyet düşmanı bir işgalci aşirettir. Seçilmesine cevaz verilmiş insanları terörist ilan edip tutuklar – zira yargı bağımsızlığı diye bir konseptimiz yoktur, yalnız AKP’nin çıkarları vardır. Kimse de “madem teröristti neden daha önce tutuklamadın?” diye sormaz. Bu bakımdan AKP’nin eyleminin gayrımeşru olduğunu söylemek mümkün. Fakat sorun şurada ki, AKP’nin her eylemi gayrımeşru. Bu gayrımeşru rejimi ait olduğu yere postalamak için ne yapmak gerekiyor sorusunun cevabı daha önemli.
Türkiye’de Kürtçü siyaset, özünde “ben Türk değilim ve Türklerden başka çıkarlarım, önceliklerim, ajandam var” anlamına gelen pozisyonunu %90’a dayatıyor. Bu dayatmanın iki veçhesi var; birincisi, Tayyip Erdoğan bu yapıyı muhalefetin içine kama sokmak için kullanıyor. Buna vaktiyle domuz benzetmesi yapmıştım; Ömer Seyfettin hikayesinde silahla köylerinden atılamayan Türklerin köylerine domuz salarak kendi istekleriyle ayrılmasını sağlayan Bulgar komitacıdan mülhem… Gezi’den kadın eylemlerine ve şimdi AKP karşıtı blokun aday tartışmalarına, HDP-PKK çizgisi Tayyip Erdoğan’ın kamasıdır. Kendisi rant dağıtabildiği ve zihinsel melekeleri zehirlenmiş bir kitleye hitap ettiği için bu kamayı kullandığında kendi küpüne zarar veren keskin sirkenin muzır etkilerinden bir nebze olsun korunabiliyor, ancak muhalefet korunamıyor.
İkinci meselemiz şu ki, CHP bu %10’a haddinden fazla önem veriyor. Erdoğan karşıtı olan ve olabilecek %90’a hitap etmek yerine, blok halinde hareket edip “uzlaşmaz azınlık tahakkümü” kuran bu yapının isteklerini yerine getirmeyi genişleme siyaseti zannediyor. Bunu her yaptığında Erdoğan’ın kaması CHP’yi yalnızlaştırıyor. CHP bunu defalarca tecrübe etti ve hala uslanmıyor. Üstelik, CHP kadrolarına hakim olan simsar cinsinden insanlar, muhalifliği zehirliyorlar. Evet, en büyük günahları budur. Erdoğan karşıtlığı esasen en başta ahlaki bir pozisyon iken, ahlaksızlıklarıyla muhaliflerin altından bu en güçlü zemini çekiyorlar. “Bize oy vermiyorsan AKP’lisin” tavrı, Kürtçü siyasetin kuyrukçuluğu ile birleşince, muhalif Türk milliyetçilerine “ya bize razı olacaksın ya seni Erdoğan yönetir”den başka bir vaade izin vermiyor. Eh, MHP gibi duygusal aidiyetin çok güçlü ve terör yöntemlerinin parti içi muhaliflere kullanılmasının normal karşılandığı bir partiye baş kaldırıp ondan daha büyük olmayı başarmış muhalif Türk milliyetçileri için bu tavır gülünüp geçilecek bir tavır. Her seçimde Erdoğan karşıtlığından başka hiçbir politik mesaj vermeyen ve “biz geldiğimizde ülkeyi nasıl yöneteceğiz?” sorusuna “Kürtlerle birlikte” ifadesinden başka cevabı olmayan bir CHP, neden Erdoğan karşıtlığının yegane adresi olsun? Üstelik Erdoğan’dan aferin alan tek muhalif partiyken?
Kürtçülerin taleplerine dair uzun uzadıya analiz yapmayı bu yazı kapsamında lüzumsuz buluyorum, HDP-PKK çizgisi gayrımeşrudur ve “Kürtlerin temsilcisi bunlardır” demek Kürtlerin hepsini terörist ilan etmek demektir ifadesiyle yetineyim. Esasta, bu anlayışta olan bir partinin Türkiye’ye hukuk, demokrasi, insan hakları bağlamında vereceği ne vardır? “Önderlik” kültünü Türkiye’ye hakim kılmak, silahlı Kürt çetelerini yerel ağalara dönüştürmek, sahil beldelerini Kürt istilasına açmak, bebek katillerinin heykelini dikmek ve nihayetinde sefil bir sürünün tükürüğünde Türkleri boğmak dışında bu pozisyonun vaadi nedir? Usulde, Türkiye’nin kahir ekseriyeti için bu sürü iğrenç bir böcek oğulu iken bunlarla ısrarla yakın durmanın siyasi faydası nedir?
Terörle mücadele, terörist ve onun uzantılı kurumlarına taviz ve yatıştırma siyaseti ile olmaz, bu aksine teröristin mevziini güçlendirir. Zira unutmayınız ki terörist bir orduyu nizami savaşta yenmeyi amaçlamaz, onun savaşma azmini yok etmeyi amaçlar. Teröristin propaganda malzemesine dönüştüreceği her kazanım, kendi ordumuza sıkılmış bir kurşundur. Türklerin Kürtlere borcu varmışçasına terörü doğuran “sebepler”in meşruluğunu konuşmak, terörün iyilik-kötülüğünü şarta bağlamak demektir: “Falanca şartlar oluşursa terör anlayışla karşılanabilir.” Öyleyse yarın Türkler de terör yöntemlerini kullanmaya karar verirse ne yapacaksınız? Davutoğlu’nun IŞİD’cileri haklı sebeplerle öfkelenmiş sünni gençler olarak tanımlamasından ne farkınız var?
Muhaliflerde canavarlaşma problemini epey zaman evvel yazmıştım. CHP, canavarla mücadele edenin canavarlaşmasına maalesef çok uygun bir örnek. Bugün CHP’ye baktığınızda AKP’den farklı ne görüyorsunuz? Türkiye’nin temel ve kronik (aynı zamanda, AKP’yi yaratan) problemlerine çözüm önerileri var mı? Varsa ne kadar ikna edici, köklü ve nitelikli? Başka bir soru sorayım: AKP ve Erdoğan yok olduğunda, CHP ne kadar anlamlı? Yine bir soru: Bizim hiçbir hassasiyetimizi önemsemeyen ve bizi “Erdoğan karşıtlığı” dogmamız sebebiyle marabası görüp ağalık taslayan, istediği yere götürmeye kalkan birine oy vermenin, “Müslüman kimliği” dogmasını kullanarak aynını yapan Erdoğan’a oy vermekten ne farkı var?
50+1 sistemi geniş koalisyonlar yahut bloklar kurmayı gerektiriyor ve her aday (altını çiziyorum, her aday) Erdoğan’dan iyidir. Bu yüzden cumhurbaşkanı adayına oy verirken ideolojik değil, stratejik bakmayı anlıyorum – ben de böyle bakıyorum. Ama hem kaybedeceği kesin hem de bizi kendimize küstürecek, bizi ahlaksız bir çizgiye çekip AKP karşısındaki yegane üstünlüğümüzü elimizden alacak bir adaya oy vermenin neresi stratejik olurdu? AKP’nin her tuzağına düşen ve her hamlesini kolaylaştıran bir partiye muhalefetin amiral gemisi muamelesi yapmanın neresi doğru? Türkiye’de CHP harici bir muhalefetin güçlenmesi gerekiyor – bunu en başından beri yapması gereken İYİ Parti’ydi. Maalesef görünürde bunun için hamleler yaparken mahiyette bunu baltalayan işler yaptı. Yeni Başkan Müsavat Dervişoğlu bu hakikati kavradığını ve buna yönelik adımlar attığını gösteriyor, ümit ederim ki başarılı olur ve Türkiye’yi AKP-CHP danışıklı dövüşünden kurtarır.
Bahadırhan Dinçaslan
Türkiye'de siyaset tamamen kontrol altındadır. Bu ülkenin ana kaynak sorunu siyasetin yozlaşması, liyakatsizliği, lider sultası, siyasi partiler yasası ve daha bir çok kangrenleşmiş faktör sayılabilir. Türk siyaseti bu gayya kuyusundan çıkabilmesi ancak devrim niteliğinde hamlelerle olabilir. Namuslu, şerefli ülkesini ve milletini seven insanların siyasetin içinde yer alması artık imkansızlaşmıştır. İçinde bulunmak isteyebilir ama barınması imkansızdır. Bir şekilde saha dışına atılır. Abd otokontrol bunu daima değişik yollarla hep yaptı. Malum bu abd nin ülkemizde işbirlikçisi çoktur. Öncelikli olarak siyasi partiler kanunun baştan sona değişmelidir. Yasama ülke yönetiminde hak kazanan kişiye en fazla iki dönem sınırlaması getirmelidir. Öncelike bunları yapalım gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Çağdaş Türkiye bireyi ve Türkiye toplumu nedir? Yeni Osmanlılcılık mavralarına hizmet eden Türkiyelilik safsatasına çıkan bölücü ve çağdaşlığın yok oluşunu hazırlayacak olan tehlikedir.Fatih Altaylı demiş bir de, omurgalı insan profiline girmeyi fetö akp ortaklık döneminde kaybeden fetö akp kavgası başladığında da nasıl da bu iki unsurun uşağı olduğunu 17/25 Aralık'da dinledik öğrenmiş olduk. Kürt sorununda el yükselten chp'den bahsetmiş. Çözüm diye topluma dayatılan terörün hoş görülmesi garabetidir. Türk kimseye borçlu değildir. Türkiye yani Türklere ait olan demekle isimlendirilmiş savaşarak kazandığımız hakları kürtçü bölücü pkkya verecek değiliz. Buna kimsenin gücü yetmez. Siyasetin üzerinde ki abd vesayet gücü de buna yetmez. Bu ülkede terör sorunu vardır. Siyaset daima bu sorunu kullanmıştır. TSK ve onun cengaver erleri ise kanlarıyla bunun bedelini ödemiştir. Ödemeye de devam etmektedir. Bu hamaset değil gerçekliğin ta kedisidir.
Size diyeceğim tek bir şey var, bu kendini merkezde gören, nobran, rasyonel muhalefet çoğunluğu yerine, akılcı, çağdaş, laik, Atatürkçü, yurtsever, sosyal adaletçi, Türk-Kürt ayırmayan ve böyle bir ajandası olmayan, önce insan diye Türk ırkçılğı ve diğer ırkçlıklardan uzak duran büyük damar yerine, ırkçı, açıktan Kürtleri asimile etmeyi teklif eden yobaz bir yaklaşım ile zararınız kendinize olur. Fatih Altaylı bir aydındır, kimsenin tanımadığı yeni yetme insanlar ile mukayese edilmesi bile zuldür. Siz bilirsiniz, umarım etki alanınız dar olur, çünkü mevcut kafa ile ilkelliğe ve yobazlığa hizmet ediyorsunuz. Çağdaş Türkiye bireyine ve Türkiye toplumuna değil.
Sn.Kemal Gündoğdu. Yapmayın. Bütün milleti *** yerine koymayın. CHP bugün değişmedi. CHP altı oku ve Atatürk'ü terk ettiği için AKP diye bir ucube ortaya çıktı. Bu sistemde Cumhurbaşkanı adayı seçilecek. Muhalefetten kime oy verildiğinin önemi yok. Sonunda AKP adayı ile onun karşısında bir aday kalacak. Ekmelettin rezaletini unutmadık. Arkasından altılı masa denilen bir ucube ile Kılıçdaroğlu ısrarını da unutmadık. Her ikisinde de ortaya doğru aday çıkarılmış olsaydı, bu iş çoktan bitmiş olacaktı. Sabahtan akşama kandırılan bir RTE ile, sabahtan akşama kadar kandırılan bir CHP var. Bugün Türkiye'deki duruma partiler üstü bakmayan herkes AKP'ye çalışıyor.
Sn.Gündoğdu, sizin kullandığınız muhalefete muhalefet, "git Tayyip'e ver o zaman" gibi zırva sözleri geçen sene CB seçimlerinde duyduk, sonucu gördük, denenmiş yanlışı tekrar etmeyin. "Türkiye siyasetini iyi takip ederim, her sabah Fatih Altaylı'yı izlerim." yazmışsınız. Bir, siyaset etkide bulunmak demektir, hiçbir siyasetçiyle, partiyle Katolik nikahımız yok. Kazanan tarafta yer alıp etkisiz eleman olmaktansa niş bir seçmene hitap eden etkin siyaseti tercih ederim. Fatih Altaylı hakkında yazdığınız şeye çok güldüm. Çünkü Altaylı her dönemde muktedirle iyi geçinmiş, FETÖ güçlü iken onların olimpiyatlarına katılıp düzenli katıldığını söyleyip yıkama yağlama yapmış, dövdüğü bir kadının dosyasını kapatmak için Fetöcü hakim-savcılarla işbirliği yapmış, Erdoğan başbakanken Gezi Olayları'nın en sıcak günlerinde onun karşısında dut yemiş bülbül gibi durmuş, çözüm sürecinde MHP'den alıp Kürtçülere anketlerde oy eklemiş birisidir. Sn.Dinçaslan karakterinin zekatını verse Fatih'i ihya eder...
Yazıyı dikkatle okudum, sonra yazar hakkında internette araştırma yaptım, utangaç bir AKPli değil, yazdıklarında samimi, ancak bilmeden AKP'ye hizmet ediyor, anlatayım: Türkiye siyasetini iyi takip ederim, her sabah Fatih Altaylı'yı izlerim. Çünkü Altaylı her dönemde güç sahipleri ile çatışmış, kimseye boyun eğmemiş bir duruştur, onu iyi takip edin. Yazınızda CHP yerine İyi Parti'ye destek verilmesini savunuyor, bu önyargıdan sonra gerekçe üretiyorsunuz. CHP'ye ve CHP'nin adayına karşı gelmek iyiniyetle bile olsa AKP'ye ve Tayyip'e hizmettir. O zaman gidin Tayyip'e oy verin, çünkü sonuçta yine Tayyip'e hizmet edeceksiniz. CHP Atatürk'ün yolundadır, nasıl ki atamız her dönem pragmatik bir şekilde döneme uygun bir söylem seçmişse CHP de onun izinden giderek aynısını yapmakta, Kürtler'in sorunu varsa bu sorunu görmezden gelmemektedir, bu AKP'ye uymak değil, AKP'yi yetersiz bulup Kürt Sorunu'nda el yükseltmek demektir. AKP'nin amacı kendine hizmet, CHP'nin amacı ise sorunu çözmektir.
Birkaç nesil yaşlı milliyeçi siyasetçi ölmeden bir halt değişmez.Türk milliyetçiliğinin potansiyeline ulaşamamasının önündeki iki büyük engel var.Birincisi 2000 öncesinin kafa yapısıyla bugün milliyetçilik yapmaya çalışan,kendi doktrinini parti doktrini yapan rahip kral gibi parti liderleri.İkincisi ise bu yaşlı liderlerin partilerde yukarıdan aşağı kurduğu lider sultası ki bu da partilerde ne bir görüş ne bir kişinin sivrilmesine olanak sağlıyor.
İyi Parti de aynı hatalara düştü. Altılı masaya hiç oturmayacaklardı. Şimdi Müsavat Dervişoğlu'nun partiye başkan olması, geçmiş her şeyi unutturmuyor. Sokaktaki halk dün dündür, bugün bugündür demiyor. Bu kadar kolay dönemiyor. Bu nedenle İyi Parti ana muhalefete soyunmak istiyorsa, çok dikkatli olmalıdır. Güven kolay kolay geri kazanılmaz. Ayrıca İyi Parti mevcut durumda muhalefet konusunda zayıf kalıyor. Zafer Partisi tek başına çok daha iyi bir muhalefet sergiliyor. Halk artık keskin çizgiler görmek istiyor. Bulanık sözler, bulanık ve her yöne çekilebilecek tavırlar değil. Ben öyle demek istemedim, ben bunu kast etmemiştim gibi cümleler kurulmasına neden olmayacak kadar açık, seçik net ve keskin bir tavır. Kürt meselesi gibi konularda çok keskin ve net bir duruş. Milletin hasret kaldığı şey dürüstlük ve mertlik. Bunu nerede bulursa oraya gidecektir.