TamgaTürk 2 yılını doldurdu. 2 yılda bazı açılardan epey mesafe kat ettik, bazı açılardan ilerlesek de sonra geriledik, bazı açılardan istediğimiz yerin uzağından bile geçemedik. Bu vesileyle ortaya çıkış hikayemizi, maksatlarımızı, hedeflerimizi, prensiplerimizi derli toplu anlatmak, yeni tanıştığımız insanlara kim olduğumuzu göstermek istedim.
İYİ Parti’den istifa gerekçelerimi dillendirdiğim uzun yazıdan sonra epey olumlu dönüş almıştım. Bu dönüşlerden hareketle bir çağrı yaptım ve toplandık. İstanbul ve Ankara’da 100’er kişilik iki toplantı düzenledik, 5-10 kişilik birkaç görüşme daha oldu. Bütün bu toplantılarda Türk milliyetçiliğinin ideolojik ihtiyaçları konuşuldu, ancak somut talep olarak üç başlık öne çıktı: Yayın ihtiyacı, fiziken buluşulacak yer ihtiyacı, tüzel kişilik ihtiyacı.
Yayını hemen kurduk. TamgaTürk esasen benim çok eski bir projem idi, İngilizce yayın yapacaktı. İsmi de bunu göz önüne alarak seçmiştim: Kulağa “Asyalı” gelmeliydi, sert gelmeliydi, Türk fonetiğini yansıtmalı, yabancılar tarafından telaffuz edilebilmeli ve Türk ifadesi mutlaka geçmeliydi. Çocukluk ya, Türkiye’nin İngilizce yayın yapan ve bu alandaki “sahibinin sesi” kurumların ciddiyetsizliği sebebiyle doğan boşluğu dolduran bir milliyetçi gazeteye ihtiyaç duyduğunu düşünüyordum, her zaman olduğu gibi bu ihtiyacı tespit ettiysem karşılamakla mükellef olduğuma inanıyordum. Tek başıma altından kalkabileceğim bir iş değildi, biraz gönüllü topladımsa da beni kırmamak için gönüllü, iş yapmaya gönülsüz olduklarını gösterdiler. Tam profesyonel yapılırsa gereken finansman benim boyumu çok aşıyordu. Elde bir deneme sitesi ve deneme markası vardı, bunu dönüştürüp Türkçe yayın formuna soktum ve toplantıdaki taleplerden birincisini yerine getirdim.
Ankara’da fiziken buluşulacak mekanı tuttuk, fakat daha ararken Çin Virüsü Türkiye’ye geldi ve kısıtlamalar sebebiyle istediğimiz işlevselliğe erişemedi. Gerçi sağ olsunlar, ofisimizi hiç boş bırakmıyorlar, zaman zaman en alt kattaki etkinlik alanımızda toplanıyoruz da. Yine de bu talebi yarım karşılamış olduk, hem Çin Virüsü nedeniyle, hem param yetmediği için İstanbul’da benzer bir yer tutma planımız yarım kaldı. Tüzel kişilik talebini ise aynı sebeplerden erteledik. Onun da bütün altyapısı hazır, 30 Ekim’de yapacağımız toplantıda çıkacak kararlar doğrultusunda hemen hayata geçirebiliriz. Şu an Ankara’da bir küçük YouTube stüdyomuz, 8 editörün çalışabileceği iki odamız, iki yönetici odamız, bir büyükçe mutfağımız, bir depomuz ve 20-25 kişiyi alabilen bir etkinlik alanımız var; küçük ve istihdam yetersizliğimiz sebebiyle inaktif tuttuğumuz bir de dükkanımız.
Peki TamgaTürk neden var? TamgaTürk’ü kendi firmamın bir markası olarak –ortaklarımla- finanse ediyorum, bir de irili ufaklı bağışçılarımız var. (Sağ olsunlar, hepsine sonsuz minnettarım.) Büsbütün okuru tarafından finanse edilen ve bir STK tarafından yönetilen bir mecraya dönüştürme yolundayım. Bunu başardığımızda, elimizde fon almayan, başka ticari alanlardaki faaliyetleri sebebiyle kısıtlı hareket etmeyen, kimseden korkmayan, yalnız ideolojik gerekçeler ve hedeflerle yayın yapan bir mecra olacak. (Şu an da öyle gerçi, fakat finansal anlamda çok zayıf.) Dün çözüm süreci zamanında elimizde böyle bir mecra yoktu. Olanlar da çok küçüktü, zayıftı, sesini duyuramıyordu. Bugün TamgaTürk takipçi sayısının çok ötesinde bir kitleye özel yahut kritik haberleri ile ulaşabiliyor.
Bu bakımdan TamgaTürk’e biçtiğim rol, Türk milliyetçisi “Radikal” olmasıdır. Radikal gazetesini hatırlarsınız: Milyonlara hitap etmiyordu belki, ama bir siyasi tutumun nitelikli ve yeterince popüler mecrasıydı, “marjin”leri belirlerdi. Popüler olmak için büsbütün kemiksiz, prensipsiz olmayacağız, ama popüler olmanın gereklerini yerine getirmenin yollarını arayacağız. Bunu da ideolojimizi popüler yapmak için isteyeceğiz. Arzu ettiğimiz dilin yaygınlaşmasını sağlayacağız: TamgaTürk “Kürtçü terör örgütü” der, “AKP’li Cumhurbaşkanı” der, “Mürteci yazar” der. İki farklı Türk ülkesinden gelen kişilerden aynı andan bahsediyorsa birine Türkiyeli, ötekine Azerbaycanlı der; Türk’ten bütün Türk dünyasını anlar. Türk milliyetçisi siyasi, ekonomik, edebi, sosyal, hatta magazinel konularda nasıl düşünüyor, nasıl konuşuyor, nasıl davranıyorsa öyle düşünür, konuşur, davranır.
Halihazırda bizi aylık 80 ila 100 bin arasında (başarılı aylarda 120-150 bin) farklı kişi ziyaret ediyor, aylık ortalama yarım milyon kez “okuyor”. Bu medyanın geneli sözkonusu olduğunda epey küçük bir kitle, ama imkanlarımız ve kendi kendimize çizdiğimiz sınırlar nedeniyle ben çok başarısız görmüyorum. Artık referans almaya başladık, haberlerimize, çizgimize ve kurumsal kimliğimize olumlu olumsuz atıflar alıyoruz. Bütün grafiklerimiz sürekli iyiye gidiyor; istediğimiz gibi sıçramalarla ilerleyemesek de, ilerliyoruz. Hedefimiz 2022 ortalamasını aylık 2 milyonun üzerinde tutmak. Bunu başarmak için üç tam zamanlı editör almaya ihtiyacımız var. Öğrenci arkadaşlarımıza destek olmak için yarı zamanlı editörler çalıştırıyor, sigorta ve maaşları bölüştürüyorduk. Okulların açılması ve mali durumumuzun bozulmasıyla bu sistem çöktü. Şu an iki editör ve bir yayın yönetmeni büyük bir özveriyle çalışıyorlar. Köşe yazarlarımız açısından çok dertliyim: Davet ettiğim birçok insan reddetmediler ama bizde yazmadılar. Neden yazmadılar gerçekten bilmiyorum. Belki benim gibi kavgacı ve mimli bir adamla anılmak istemediler. Yine de özellikle genç yazarlarımız var, onlar için TamgaTürk onlar için güzel bir tecrübe kazanma fırsatı oluyor.
Zaman zaman (banka hesabıma baktıkça) öfkelenip, ya da umutsuzluğa düşüp “TamgaTürk kapanacak, iflas ediyoruz” diye çığlıklar atsam da, TamgaTürk kapanmayacak. Gerekirse oturup bütün haberleri ben gireceğim. (Maaş vermeden insan çalıştırmanın hem yanlış, hem de uzun vadede sorunlu olduğunu düşünüyorum.) Fakat bir şekilde ayakta kalacak. Zira, evet, gündemi en hızlı biz giremeyiz. Bütün gündemi de tarayamayız. Fakat “bizim” gündemimizi giren, takip eden, hatta belirleyen ve kritik anlarda bağımsız ve cesur ses çıkarabilen, hürriyetçi ve şehirli bir Türk milliyetçisi yayına ihtiyacımız olduğunu –hala- düşünüyorum. Bir ihtiyaç tespit ettiysem, karşılamayı da –hala- vazife biliyorum.
Böyleyken böyle. YouTube yayınlarımıza yeniden başlamak, Türk milliyetçiliğine ve millete emeği geçmiş figürlere vefa gösterelim ve tanıtalım diye açtığımız Portreler bölümünü genişletmek, dosya haberleri, arşivlik söyleşileri yeniden sıklaştırmak kısa vadeli hedeflerimiz arasında. Bir avuç insanla bunu nasıl başaracağız bilmiyorum, fakat hem çalışan, hem finansal destek veren, hem manevi desteğiyle bize moral olan insanlara baktıkça bir şekilde buna güç ve imkan bulacağımızı görüyorum.
Olur da para kazanırsam, TamgaTürk İngilizce de yayına geçecek. Özellikle yurt dışına göçen eğitimli Türklerin “biz onlar gibi değiliz” demelerini mümkün kılan mütevazı bir misyon üstlenecek. Benim küçük dünyamda büyük bir misyon bu.
Oralarda bir yerlerde bir haberimizle sözcüsü, tercümanı olduğumuz, bir çevirimizle ufkunu genişlettiğimiz, bir yazımızla merakını tetiklediğimiz tek bir kişi bile varsa… Çektiğimiz bütün çileye sonuna kadar değmiştir. İyi bir şey yaptıysak özverili bir şekillde çalışan arkadaşlarımız yapmıştır, kötü bir şey yaptıysak benim nemrutluğum yahut takıntılarım yüzünden olmuştur. Bizi takip eden, büyüten, tavsiye eden herkeste sonsuz teşekkürlerimle.
M. Bahadırhan Dinçaslan