İYİ Parti 2017 yılında kurulduğunda Türk siyasetinin en büyük çıkmazı bıçak ile duvar arasında yani Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında kalmasıydı. Yani küskün AKP’lilerin de oy verecek bir partisi yoktu; Kılıçdaroğlu muhaliflerinin de oy verecek bir partisi yoktu. Ardından İYİ Parti kuruldu ve hem Erdoğan’dan kurtulmak hem de Kılıçdaroğlu’na oy vermemek gibi bir umut ışığı ortaya çıktı. Demek ki İYİ Parti yalnızca iktidara rağmen değil aynı zamanda muhalefete rağmen de ortaya çıkan bir partiydi. Henüz kuruluşunda ‘’cesurlar hareketi’’ sloganını kullanması da bundandı.
Kuruluşunun üzerinden geçen 6 yılda Türk siyasetinde pek çok olay oldu, sular aktı fakat kurulduğu 2017’den günümüze oylarını da iki katından fazla arttırdı. %20’yi geçtiği anketler dahi oldu. Bunun en önemli sebebiyse hiçbir şart ve durumda rasyonel kararlardan vazgeçilmemesiydi.
Bunları aktarıyorum çünkü geldiğimiz noktada acaba "İYİ Parti’nin Altılı Masa’dan kalkması, kuruluş ilkelerine ve parti dinamiklerine aykırı mıydı?" sorusu üzerine düşündürmek istiyorum.
Meral Akşener’in masadan kalkmasına giden süreçte ve seçim sathında, parti olarak tek bir vurgusu vardı: ‘’Kazanacak Aday.’’ Üstelik bu vurgusunun temelinde yatan şey şahsi ihtirasları ya da beklentileri değildi. Eğer öyle olsaydı kendi adaylığını masaya dayatabilir, hizipçilik yapıp herkese bol keseden bakanlık verebilir, böylece diğer dört partiyi konsolide edebilirdi. Bunları yapmadı ve ille de ‘’Kazanacak Aday’’ dedi.
Üstelik Akşener’in bu arzusu da şahsi arzusu değil, bütün anketlerin ve sosyal medyanın ortak arzusuydu. AKP ve MHP, karşısında Kılıçdaroğlu’nu aday olarak görmek istiyor, yandaş medya Kılıçdaroğlu’nun adaylığını arzuluyorken Akşener süreci rasyonel bir şekilde okuyarak alternatif isimleri sundu. Kısacası anketlere yani milletine güvendi.
Altılı Masa toplantısından evvelki son grup toplantısında da ‘’Apoletlerinizi sökün.’’ İfadesi aslında Kılıçdaroğlu’na net bir mesajdı. Çünkü kuruluş ilkesi gereği Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’ndan başka bir siyasi iklimi alternatif olarak sunabilmek için kurulmuş bir İYİ Parti felsefesi mevcuttu. Yani net bir şekilde söylemem gerekir ki İYİ Parti’nin Altılı Masa’dan kalkması kuruluş ilkesinin net bir gereğiydi.
Aslında Akşener, 2017’deki kuruluş ilkelerinde partinin konumu neyse şu anda da onu muhafaza etti. Altılı Masa’ya HDP’nin girememe sebebi de yine bu konumunu muhafaza etmesinden kaynaklanıyordu. ‘’Masada güven duyulan lider’’ anketlerinde de sosyal medyada hep birinci çıkıyordu. Bana ikinci çıktığı herhangi bir anket gördüğünüz takdirde iletip çürütebilirsiniz.
Şimdi gelelim Altılı Masa’dan kalkmasına…
Vaktiyle Aysun Kayacı ‘’Dağdaki çoban ile benim oyum bir mi?’’ demişti. İşte Altılı Masa da tam aynı duruma geldi. Masada %20 oyu olan İYİ Parti’nin oyu ile toplamları %5 etmeyen diğer dört partinin oyu bir mi?
Soruyorum sizlere:
Bütün siyasi mücadeleleri neredeyse Kılıçdaroğlu’na karşı mücadeleyle geçmiş olan DEVA ve Gelecek Partisinin seçmeni Kılıçdaroğlu için kapı kapı gezip hangi yüzle oy isteyecek?
Muhafazakar seçmenin Kılıçdaroğlu’na mesafesi ortadayken Saadet Partisi seçmeni nasıl oy isteyecek?
Ben size cevap vereyim: İstemeyecek ya da isteyemeyecek. Belki de kapı kapı gezerken tek oy isteme argümanları ‘’Bize bakanlık sözü verdiler.’’ olacak.
Altılı Masa’ya oturduktan sonra insanlar tarafından tanınan DP’nin başka ne argümanı olacak?
Buyurun size Türk siyaseti!
Peki, bütün bu ahval ve şerait içerisinde Altılı Masa’da kalıp istediği bakanlığı ve vekilliği alabilecek gücü varken masadan kalkan Akşener neden böyle bir şey yaptı?
Çünkü yine rasyonel davrandı ve milletle inatlaşmadı; "Milletin ve anketlerin söylediğinin konuşulmadığı masada ben yokum" dedi.
Şahısların peşinden değil milletinin peşinden gitti. Her şeyi geçtim kendi seçmenini kapı kapı gezdirip razı olmadıkları Kılıçdaroğlu için oy istetmedi. Yani kendi seçmeninin gururunu da o masada sadece Akşener önemsedi.
Peki, Sayın Akşener gerekeni yaptı. Şimdi top kimde?
Öncelikli olarak milli sorumluluk Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’ndaydı fakat yaptıkları açıklamalarla millette büyük bir hayal kırıklığına sebep oldular. Bu da demektir ki Türkiye Cumhuriyeti 100.yılında 100 yıl evvelki kurucu ilkesine resmi olarak geri dönmüştür. Milletin geleceğini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Millet, kendi isteğini ve iradesini masada savunan lidere sahip çıkmalı, Meral Akşener’in ve İYİ Parti’nin yol haritasını dikkatle takip etmelidir.
HDP seçmeninin gönül rahatlığıyla oy kullanabileceği bir seçim sathında yegâne kurtuluş reçetesi açık bir şekilde %20 oya sahip olan Meral Akşener ve onun göstereceği adaydadır. Türk milliyetçilerinin meclisimizden silinip gitmesini istemeyenler ve %3-5 arasında değişen oy oranına gönlü razı olmayanlar mutlaka İYİ Parti saflarında yer almalıdır.
Sabırla bekleyiniz ve sakın telaşlanmayınız. Tarih olmayacağız, tarih yazacağız!