Toplumu ileri taşımak isteyenlerin yolu, daima zorlu ve yıpratıcı olmuştur. Sıradan kalabalıklar, içsel bir değişim yaşamadıkları sürece, gelenekselden kopup yeniyi kabullenmekte her zaman tereddüt ederler. Hele ki bu değişim adalet, eğitim ve vicdan esasına dayanıyorsa, direnç daha da büyür. Fakat İnatçılar, bu dirençten yılmayan bir avuç insan olarak, toplumları dönüştürme sorumluluğunu taşır.
İnatçılar’ın görevi, ne pahasına olursa olsun akıl ve mantığın yolunu açmaktır. Çünkü bilirler ki, kitlelerin karanlıkta kaldığı sürece hakikati görememesi kaçınılmazdır. İçlerinden birçoğu, toplumların geçici coşkulara veya güçlü bir liderin etkisine kapıldığında adalet ve bilgelikten uzaklaşacağını, bu durumda bir milleti kurtaracak tek unsurun, halkın kendisini eğitmek olduğunu savunurlar. Tıpkı tarihimizde olduğu gibi, İttihatçılardan miras kalan bu direniş ruhu, gerçeğin ve hakikatin peşinden giderek toplumun yolunu aydınlatmayı amaçlar.
İnatçılar, farklı fikirler ve görüşler arasında birlik yaratma çabasında olan; özgürlüğün, bağımsızlığın ve adaletin yüceliğine inanarak "güçlü olanın değil, haklı olanın kazandığı" bir düzen için mücadele eden kimselerdir. Bu uğurda çoğu zaman yalnız kalırlar; ancak bu yalnızlık, inatlarından ödün vermelerine sebep olmaz. Çünkü bilirler ki eğitimsiz bir toplum, irfan ordusuna muhtaçtır; ancak eğitimle özgür, bağımsız ve şanlı bir millet haline gelinir.
Zor zamanlar, zorlu insanları doğurur; toplumun yozlaşmaya meylettiği anlarda, İnatçılar birer umut meşalesi olarak ortaya çıkar. Ne kadar çetrefilli olursa olsun, vazgeçmeden, yorulmadan, sabırla hakikati anlatmak görevleridir. Bu görev, tarih boyunca yeniden yeniden doğan bir ihtiyaç, her dönemde kendini hatırlatan bir sorumluluktur. İnatçılar, işte bu yüzden vazgeçilmezdir; toplum için yalnızca adalet ve eğitim değil, aynı zamanda irade ve cesaretin sembolüdürler.
Sonuç olarak, İnatçılar, sadece geçmişin yüküyle değil, geleceğin umutlarıyla da yoğrulmuş bir kimliğe sahiptir. Her daim adaletin, eğitim ve irfanın peşinde koşarak, toplumun refahı için çaba sarf ederler. Onlar, geçmişin hatalarından ders alarak, daha aydınlık bir yarının inşasında kararlıdır. Gerçekten de, bir toplumun en büyük gücü, onun bireylerinin bilgiye, adalete ve birbirlerine olan inançlarıdır.
İnatçıların mücadelesi, yalnızca bir grup insanın değil, tüm toplumun geleceği için sürdürülen bir savaşın sembolüdür. Ve bu savaş, yalnızca kazananların değil, cesaretle doğruları savunanların hikayesidir. Adalet ve eğitimle dolu bir dünya, İnatçıların inadıyla şekillenecek; bu inat, toplumların kalbine huzuru ve umudu yerleştirecektir.
Her bir İnatçı, bir ışık kaynağıdır; karanlıklar ne kadar derin olursa olsun, bu ışık sönmeyecek, toplumları aydınlatmaya devam edecektir. Zira, her zaman hatırlanmalıdır ki; “Umutsuzluğa yer yoktur, değişim ve adalet için inatla mücadele edenler, tarih yazmaya devam edecektir.”
Timuçin Koray GÜZELDEREN
İnat etmek iyidir, ama inatçı keçi olmak kötüdür. İnatçılığa varım, ama muhalefeti bölecek, Türk ırkçılığı yaparak muhalefete muhalefet etmeye karşıyım. CHP'nin, Atatürk'ün partisinin kötülenmesine karşıyım. Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel veya en güçlü parti CHP'den başka bir kişi arkasında muhalefetin birleşmesine, bu birleşme içine Kürt siyasetinin alınmasına ve AKP'nin mağlup edilmesine sonuna kadar varım, ama muhalefete muhalefet etmeye, Kürt siyasetini korkutarak Türk ırkçılığı yapmaya, inatçı keçiliğe yokum, sonuna kadar karşıyım.