Bu hafta ilginç bulduğum, aynı zamanda bugünlerde baskıya hazırlanan ikinci kitabımda kısaca yer verdiğim bir konu olan transhümanizmadan bahsetmek istiyorum.
Uçakların, internetin, akıllı telefonların, akıllı saatlerin, sanal gerçeklik gözlüklerinin sadece 100 yıl evvel bilim kurgu olarak adlandırabileceğimiz bu şeylerin bugün gündelik hayatımızın bir parçası olduğu aşikar.
Bazıları insanların en yüksek evrim aşamasına ulaştığına inanırken, bazıları daha gidecek çok yol olduğunu düşünüyor. Etrafımda ve biraz daha ötede olanlara, insanların yaptıklarına bakarak, ben insanlığın daha gidecek çok yolu olduğunu düşünenlerden biriyim diyebilirim. Transhüman denilince insanların bir çoğu için akla gelen ilk şey: ‘’İnsan ve teknoloji birleşerek tek bir şey oluyor". Aslında transhümanizm, beynimize bir çip takmanın veya bilincimizi buluta yüklemenin çok ötesine geçer. Transhümanizm aynı zamanda yaşlanma karşıtı kremler ve botoks kadar basit de bir şeydir. Teknoloji veya dolaylı teknolojik müdahale kullanarak insan deneyimini iyileştirebilecek her şey transhümanizm olarak kabul edilebilir. Transhümanizm yaşlanmayı doğal bir süreç olarak görmez, vücudunuzda bulunan bir hastalık olarak görür. Yaşlılığın ve yaşlanmanın tedavi edilecek bir şey olduğunu düşünür.
Bir başka açıdan, bazı transhümanist araçların keşfi insanoğlu için çok faydalı olmuştur. Mesela bazı şirketler, insan potansiyelini artırmak için giyilebilir cihazlar oluşturmaya yardımcı olacak bilimsel araştırmalar yapıyor. Aynı zamanda amaçları sadece insanlara giyilebilir teknoloji sunmak değil, herhangi bir nedenle hareket kabiliyetini kaybedenlere yardım da etmek. (bakınız; exoskeleton/dış iskelet) Bu inanılmaz buluş kendi başlarına hareket edemeyenlerin bağımsızlık duygularını yeniden kazanmalarını sağlayacak ve zorlu günlük yaşamlarını çok daha kolay hale getirecektir.
Son on yılda bir zamanlar insanlar tarafından yapılan bazı işlerin robotlara ve yapay zekaya verildiğini gördük. Bu yapay zeka makinalarının saatlik ücret almadan şirketlere daha çok para kazandırması, bir noktada pek çok insana işlerini kaybettirecektir. Yapay zekanın ortalama bir insandan daha hızlı ve daha verimli çalışması, fiziksel yorgunluk gibi handikaplarının olmaması kulağa ne kadar rahatsız edici gelse de bu insanoğlunun talihsiz bir gerçeği. İşte bu noktada transhümanizm yapay zekayı alt etmek için bir opsiyon olacaktır. Tabi bunun sosyolojik olarak sıkıntıları olacaktır. Düşünsenize, bir kısmımız beynimize çip taktırmış, bazı organlarımızı gelişmiş versiyonları ile değiştirmiş ve yapay zeka ile yarışmayı kabul etmişiz, kalanlar ise biyolojik olarak değişmeden kalmak istemiş. Mağara adamı gibi. Toplumlarda ki bölünmeyi hayal edin. Bu bölünmenin dini çevrelerde yaratacağı etkiyi de bir düşünün. Bilim ve dinin arasında yeni bir kavga başlayacak ve şeytana karşı yeni bir savaş verilecek. Şu an bunlar size bir Hollywood bilim kurgu filmi gibi geliyor değil mi? Yine de son 100 yıldaki teknolojik gelişmelere bakarsak ve gelişim ivmesini de hesaba katarsak bu bilgi birikimi ile 100 yılda oluşan gelişmenin onlarca katını sadece birkaç yılda deneyimleyeceğimizi düşünüyorum.
Kendi açımdan ömrüm yeter mi bilmiyorum ama transhümanizm bir noktada geleneksel tıp ile bütünleşecektir. Biyoteknolojik gelişmeler giyilebilir teknoloji ekipmanı oluşturmaktan çıkıp, organ ve uzuv geliştirmeye imkan verecek noktaya kadar gelecektir. Daha geniş kapasiteli akciğerler, vücuda daha fazla kan pompalayabilen kalp, daha uzağı net bir şekilde gösteren gözler, daha kuvvetli kollar, daha güçlü bacaklar kendi uzuvlarımızla yer değiştirdiğinde insanoğlu fiziksel sınırlarının ötesine geçecek ve sonrasında da mental sınırlarını zorlayacaktır.
Timuçin Koray Güzelderen