Epeydir düşünür dururum; altın oran safsatası gerçek olsaydı, herhalde sanat ölürdü. Zira herkes güzel resim yapmanın, etkileyici heykel yapmanın “formül”ünü elde etmiş olurdu, herkese güzel gelen evrensel bir reçeteye uyumlu bir içeriği ortaya koy ve herkes beğensin – herkesin sanatçı olması yahut kimsenin sanatçı olmamasıyla eşdeğerdir bu.
Tabii şimdilerde başka bir durum var: Netflix gibi dizi ve film izlenen platformlarda yapay zeka senaryoları takip ediyor. Nerede durdurup başa sarıyoruz, nereyi hızlı geçiyoruz, nerede filmden sıkılıp çıkıyoruz ve geri dönmüyoruz… Bu veriler toplanıyor ve yeni projelerde senaryo ekibine verilen direktifler olarak kullanılıyor. Demek, altın oran safsata olsa bile, yığınlar söz konusuysa, herkesin –daha doğrusu çoğunluğun- beğeneceği içeriğin hiç değilse ana hatlarını çıkarmak mümkün. Eh, daha az isabetli bir benzeri diğer sanatlar için de geçerli tabii: Rastgele sıralanmış kelimeler şiir hazzı vermez, rastgele vurulmuş fırça darbeleri de resim hazzı. Demek bunun da çok zayıf dahi olsa genel kuralları vardır – post-modern sanatın ahmak borazanlarından değilseniz tabii.
Hitabetin de tarihi binlerce yılı bulan formülleri var. Fakat bunlar daha çok birer cihaz yahut tertipten ibaret. (device) Etkili bir hitabın yahut metnin formülü yok, zaten, olsaydı “ev başına kara han” olmaz mıydı? Zaten, olsaydı anlaşmazlıklar son bulmaz mıydı? Zaten, olsaydı, ziyadesiyle zayıf bir zeka sahibi olduğu halde doğru cemaate doğru zamanda girip çıkma becerisiyle yükselenleri, ateşli hatiplerimiz alaşağı etmez miydi?
Üstteki paragrafta 2. 3. ve 4.cümlelerde retorik tertiplerini kullandım. Fakat çok etkileyici olduğunu zannetmiyorum. Zira yalnızca bu tertipleri kullanmak, yazıyı yahut hitap metnini bunlarla doldurmak etkileyicilik için yeterli değil, başka bileşenler ve kaideler de var. Zannediyorum retoriği icat yahut keşfeden Yunanlar tüme varmamış, tümden gelmişler. Yani “şunları kullanırsan etkili olursun” demiyorlar, etkili olan metinler üzerinde çalışıp ortak noktalarını bulmaya çalışmışlar. Şükür ki bu, bunları bilseniz dahi etkili bir hatip yahut güçlü bir metin yazarı olamayabileceğinizi gösteriyor, bu işlerden hayatını kazananlar bu sayede işsiz kalmayacak.
Türkiye’de hiç retorik dersine denk gelmedim, iletişimci olduğum ve lisansta etkili iletişim gibi dersler aldığım halde, retorik tertiplerini hiç duymadım. Gerçi okula sık giden bir adam değildim ama, sınavlara girerdim, sınavlarda da karşıma çıkmadığına göre benim okulumda okutulmadığını söyleyebilirim. Bu ilginç, zira retoriğin birçok kaidesi Yunanlardan alınıp medreselerde okutulmuştu – bir zamanlar. Türk gencinin bunları bilmesi gerektiğini düşünüyorum, o yüzden belli başlı retorik tertiplerine dair bilgi vereyim dedim. Onlarca, hatta biraz üzerine gidersen yüzlerce tertip var, ben bunlardan en önemsediklerimi bu listeye alacak, hakkında bilgi vereceğim.
Anaphora
Bir sözcüğü ya da cümleciği sıralı cümle başlarında sürekli tekrar etmek. Birbirini takip eden cümlelerin, yahut parçaların, belli bir cümle yapısıyla, sürekli aynı formatta devam etmesidir. Özellikle konuşmayı vurucu, yükselen bir sona, yahut duraklamaya hazırlamak için faydalıdır:
Kimi Hindu, Kimi yamyam, kimi bilmem ne bela;
Hani tauna da zuldür bu rezil istila!
Derken, aslında, güzel bir anaphora örneği görüyoruz. "Kimi" sözcüğünü sürekli tekrar eden şair, yükselen diğer dizeye bizi hazırlıyor.
Antistrophe
Anaphora'nın tersi sayılabilir. Cümle sonunda aynı kelime yahut cümleciğin sürekli kullanılması.
"Devletli budun idim, devletim şimdi hani? Kime devlet kazanırım der imiş. Kağanlı budun idim, kağanım şimdi hani? Hangi kağana hizmet ederim der imiş."
Evet, epey edebi, yer yer şiirsel bir dille yazılmış olan Orhun abidelerinden bu pasaj, güçlü bir retorik uygulaması özelliği gösteriyor ve antistrophe sanatını kullanıyor.
Aporia
“Retorik soru” deriz ya, aporia biraz budur. Sahte bir ikilem, sahte bir şüphe, soru yaratmaktır. En güzel örneği herhalde Nedim’den:
“Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
El-amân ey dil ne müşkil-ter suâl olmuş sana”
Yani “O Hıristiyan tanrıçası sana şarap içer misin demiş ey gönlüm sana ne zor soru sorulmuştur!” Nedim, “tabii ki içerim, soru mu bu!” demeye getiriyor, ama şarabın İslam’da yasaklandığını ve bir Hıristiyan’dan gelen teklifin onu zor duruma soktuğunu ifade ederek.
Antimetabole
Cümlelerde ya da cümleciklerde tekraren kullanılan kelimelerin sırasını manidar şekilde değiştirmektir.
“Yemek için yaşama, yaşamak için ye” gibi.
Litotes / Meiosis
Kasten hafifleştirmek; hafif bir ifadeyi ağır bir olay ya da olgu için kullanmak.
“Ayını bilmiyom tam dokuz yıldır
Puşt Osmanlı duralaştı bizinen”
Dadaloğlu, Osmanlı’nın epey güçlü ve etraflı iskan operasyonlarını, “duralaşmak” yani iddialaşmak, çekişmek olarak ifade etmiş. Benzeri, İsviçre Büyükelçisi’nin Kaiser Wilhelm’e cevabı olarak anlatılan meşhur hikayede vardır:
-Sınırdaki Alman ordularının mevcudu sizin nüfusunuzun iki katı. Savaş açsak ne yaparsınız?
-İki kere ateş eder eve döneriz.
Epizeuxis
Tekrar. Aynı sözcüğü yahut cümleyi sık sık tekrar etmek.
“Ölmeye, ölmeye, ölmeye geldik”
“Satanlardan olmayacağız!
Kaçanlardan olmayacağız!
Yıkılmayacağız!
Başaracağız!
Başaracağız!
Başaracağız!”
Adynaton
Mübalağa diyebilir miyiz? Bir şeyin imkansız olduğunu vurgulamak için, mübalağalı bir teşbih kullanmak. “Halamın taşakları olsa eniştem olurdu” gibi. Yahut “Erciyes’in zirvesindeki kar eriyince borcumu öderim.”
Apophasis
Şu sıralarda sosyal medyada sık sık kullandığımız bir tertip bu. “Ben asla böyle demem” diyerek demek. Ben mesela asla Tayyip Erdoğan diktatördür demem.
Synecdoche
Bir kişi yahut nesnenin bileşenini, tamamını anlatmak için kullanmak. Abdülhamid zulmü devrinde, mesela, “Burun” derlermiş, o anlaşılırmış. O yüzden burun demeyi yasaklamış.
Bdelygmia / Abominatio
Çirkin, iğrenç ifadelerle aşağılamak. Kürtaj hakkını savunana, mesela, “bebek katili” demek gibi. Ama en güzeli Neyzen’den:
“Allah senin hamurunu necasetle yoğurmuş
Anan seni sıçarken yanlışlıkla doğurmuş.”
Yukarıdaki örnekler, aslında söz dizimi tertipleri. Bunların yanında bir de, ses tertipleri var elbette. En meşhurlarını sıralayalım:
Konsonans
Aynı sessizlerin sürekli yinelenmesi. Uyu! Gözlerinde renksiz bir perde dizesinde r sesi sürekli yineleniyor.
Assonans
Aynı seslilerin sürekli yinelenmesi. Unuttur solgunluğunu bana kendi ölümün derken u harfi yineleniyor.
Aliterasyon
Sözcük başlarındaki seslerin yinelenmesi. Sun sagarı saki bana mestane desinler derken s harfi tekrar ediliyor.
Onomatopoeia
Cümleyi kurarken, cümlenin anlattığı kavramın seslerini kullanmak. En güzel örneklerinden biri, Nefi’den:
"Evc-i hevâda sıyt-ı çekâçâk-ı tiğden
Âvâz-ı ra'd ü saika reh-güm-künân olur"
Yani “gökyüzünün üstünde kılıç şakırtısından gök gürültüsü ve yıldırım yollarını kaybederler”. Nefi bir savaş sahnesi anlatırken, savaş seslerini de kullandığı kelimelerde taklit etmiştir.
Vakit buldukça bu yazıyı devam ettirecek, geniş bir retorik sözlüğüne dönüştüreceğim kısmetse. Bizde de elbet "söz sanatları" başlığında epey bir sanat var, ancak retorik çok daha geniş bir mesele. Ümit ediyorum ki teorisine de değinir, ilerleyen bölümlerde bu konuyu ele alırız.
M. Bahadırhan Dinçaslan
Etkili Hitabet Sözlüğü II - Retoriğin Teorisi (İkinci Bölümü okumak için tıklayınız)
Etkili Hitabet Sözlüğü III - Etkileyici Metin Örnekleri (Üçüncü Bölümü okumak için tıklayınız)
Etkili Hitabet Sözlüğü IV - Türkçenin Sırları (Dördüncü Bölümü okumak için tıklayınız)