3 Kasım 2020 günü Amerika Birleşik Devletleri halkı 59. defa sandığa gitti. Bu satırlar yazılırken Joe Biden 264 delege ile seçimi kazanmaya yakın taraftı. Tüm dünyada ilgilisinin takip ettiği bu seçimler, Amerika Birleşik Devletleri ve onun Porto Riko gibi ‘kolonileri’ dışında muhtemelen en çok Türkiye’de izleyici topladı. Haber kanalları ekranlarda haritalar yayınladı, maaşlı yorumcularına gece yarılarına kadar Nevada’nın, Michigan’ın köylerinden bahsettirdi. Her ne kadar bunun milletçe seçimlere duyduğumuz ilgi ve sevgiden kaynaklandığını düşünenler olsa da ben Türk gencinin cebinde eğlenmeye, gezmeye, kültür sanat etkinliklerine ayıracağı beş kuruşu olmamasını ana etken olarak görüyorum. Bu ilginin bir sonucu olarak pek çok kişinin sosyal medyada seçimde yarışanlardan birinin propagandasını yaptığını, karşı tarafa hakaret ve küfürler savurduğunu, oy çalınma iddialarına kadar işi tabiri caizse Türkleştirdiğini gördük. İstisnaları olmakla birlikte Türk Sağı’nın DEVA Partililer hariç genel olarak Donald Trump’ı, Türk Solu’nun ise ekseriyetle Joe Biden’ı desteklediğini gördük. Bir kısım HDP'liler de PKK/YPG’ye vereceği desteği hesap edip Joe Biden’ı destekleyenler arasındaydı. Bu yazının konusu Cumhuriyet Halk Partisi’nin Amerikan seçimleri ile ilgili tutumlarına eleştirel bir yaklaşımda bulunmak olduğundan diğer partileri ve onların muhtemel çelişkilerini bir kenara bırakıyor; yalnızca DEVA Partililerin kendini konumlandırdıkları yer itibariyle Joe Biden’ı, Milliyetçi Hareket Partisi ve İyi Partililerin ise Donald Trump’ı desteklemelerinin hem ideolojik hem de konjonktürel olarak diğer partilerin tutumlarından çok daha tutarlı olduğunu belirtmek istiyorum.
Mensubu olduğum Cumhuriyet Halk Partisi’nde pek çok farklı akımdan gelen ve aslında aynı partiye üye olmak haricinde pek de ortak paydası olmayan insanların Joe Biden destekçiliğinde birleştiğine şahit oldum. Belirteyim ki Cumhuriyet Halk Partisi Ana Muhalefet sıfatını haiz bir parti olduğundan açıktan, bir başka deyişle de resmi olarak Joe Biden’ı elbette desteklemedi. Hatta Biden’ın Ağustos ayında ortaya çıkan Erdoğan ve Muhalefet hakkındaki sözleri parti sözcüsü tarafından sertçe kınandı.[1] Bu açıdan parti yönetiminin bu meselede taraf tutmayarak doğru konumlandığını söylemek mümkün. Cumhuriyet Halk Partisi haricinde ‘antiemperyalist’ iddiası bulunan Türkiye Komünist Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Sol Parti gibi partilerin destekçilerinin de aynı şekilde Joe Biden’a neredeyse firesiz desteği bulunmaktaydı. Bu partilerden siyasi konjonktür gereği ayrılan Vatan Partisi’nin Genel Başkanı ise Çin ve Rusya Devleti’nin her ikisi ile bağları olması dolayısıyla Trump veya Biden’dan birini açıkça destekleyemeyip Amerika’nın kendi içinde sorunlar yaşayacağı öngörüsüyle yetindi.[2]
Peki, Cumhuriyet Halk Partililerin Donald Trump karşısında Joe Biden’ı desteklemesi ne kadar tutarlı? Öncelikle belirtmek isterim ki meseleye salt ideolojik açıdan bakıldığında standart Cumhuriyet Halk Partisi mensuplarının merkez sol makyajlı Biden’a bir samimiyet duyması pek de şaşırtıcı değil. Ancak işin derinliğine inildiğinde parti üyelerinin Biden’a samimiyet duyması, bazı partililerin yerel seçimde kazanılan zaferde verdiklerine benzer tepkiler vermesi gerek Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olması ve bu doğrulta Türk Devleti’nin çıkarlarını gözetmesi, gerekse de Atatürkçülüğün bir parçası olan antiemperyalist çizgide olduğu iddiası bakımından içinde çok büyük çelişkiler barındırıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesi tarafından kurulduğunda o zamanın siyasi iklimi gereği antiemperyalist ve devletçi bir yapıya sahip olmakla birlikte kendini solcu veya sosyalist olarak tanımlayan bir siyasi parti değildi. Daha sonra zamanla ‘ortanın solu’ çizgisine gelen Cumhuriyet Halk Partisi, 21. yüzyılın ikinci on yılının ortalarına kadar da sert bir antiemperyalist damar barındıran bir partiydi. Bugün her ne kadar o antiemperyalist anlayış bir nebze terkedilmiş ve liberal sol çizgiye gelinmiş olsa da hala daha Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurumsal olarak özellikle Kıbrıs[3][4], Doğu Akdeniz[5] ve Karabağ[6]’da ve Ermeni Meselesinde[7] Türk çıkarlarını güçlü bir şekilde savunduğu ve hatta iktidarın da desteklediği bu politikalardan ayrı olarak Suriye’de ‘Suriye ile barış, Suriyeli Mültecileri ülkelerine geri gönder’ siyasetini izlediğini[8] görmekteyiz. Yine son yıllarda siyasi konjonktür gereği partinin HDP ile yakınlaşması söz konusu olmuşsa da -ki bu ‘yakınlaşma’ bana kalırsa son derece yanlıştır- Atatürkçü ve milliyetçi fikirlere sahip seçmenlerinden çekinen CHP’nin PKK’nın bir terör örgütü olduğu iddiasından asla taviz vermediğini ve tutumunda bir değişiklik olmadığını görmekteyiz.[9]
ABD başkan adaylarının yukarıda bahsettiğimiz meselelerde tutumlarını kısaca özetleyecek olursak; Donald Trump Amerika’nın başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’dan çekilmesini istemekte ve bunu kısmen de olsa icra etmekte,[10] her ne kadar engelleyemese de PKK’ya silah yardımı yapılmasına ve hamilik edilmesine karşı çıkmakta,[11] Azerbaycan’ın, Ermenistan’ın hukuksuz olarak işgal altında tuttuğu topraklarına karşı düzenlediği operasyonlara karşı içeriden yoğun baskı olmasına rağmen pasif kalmakta ve bu yüzden rakibi tarafından eleştirilmekte,[12] Türkiye ile karşı karşıya geldiği anlarda dahi bir koz olarak kullanabilecekken ‘Ermeni Soykırımı’ yalanını dile getirmemektedir[13].
Demokratların başkan adayı Joe Biden ise Ermeni Soykırımı’nı tanıyacağı taahhüdünü veren[14], Karabağ sorununda iyi niyet sınırları içerisinde olması imkansız bir şekilde Azerbaycan’ı ve Türkiye'yi haksız bulan[15], Doğu Akdeniz politikalarında Türkiye’yi açıkça eleştiren[16] bir aday olarak karşımıza çıkıyor. Ekibinin çoğunluğu Hillary Clinton ekibinden, yani önceki seçim FETÖ tarafından açıkça finanse edilen ve aynı zamanda Biden’ın başkan yardımcılığı sırasında ABD'yi Suriye'de savaşa sokan, Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren ekipten geliyor. Yani başka bir deyişle seçilmesi halinde Suriyeli mültecileri uzun bir süre daha ülkelerine gönderemememiz söz konusu olabilir.
Elbette Donald Trump yukarıda saydığım meselelerde Türkleri çok sevdiği için değil; Ermeni, Rum diasporalarının ekseriyetle demokrat olması, Demokratik Parti’nin terör şubesi gibi hareket eden Antifaların Suriye’de bulunan PKK kamplarında eğitilmesi gibi sebeplerle yani kısacası siyasi saikle tavır almaktadır. Bununla beraber Trump’ın bahsi geçen konularda Türk çıkarlarının aleyhine siyaset güden Emmanuel Macron ve Angela Merkel gibi liderler ile de pek iyi anlaşamadığı aşikâr. Bu son derece doğal bir durum, zira uluslararası siyasette duygular değil çıkarlara göre hareket edilir. Mısır, Suriye ve Libya’da iktidarın duygusal davranmasının sonuçları ortadayken sırf ideolojik sebeplerle Amerikan Seçimleri’nde aday desteklemenin elle tutulur bir yanı yoktur. Donald Trump’ın yolsuz olduğu, ırkçı ve ayrımcı olduğu, popülist olduğu gibi konular bir Türk’ü ve bir Cumhuriyet Halk Partili’yi değil bir Amerikalı’yı ilgilendirmelidir. Cumhuriyet Halk Partili’nin ilgilenmesi gereken Karabağ’dır, Mavi Vatan’dır, Genel Başkanı Ecevit’in kurtardığı Yavru Vatan Kıbrıs’tır, Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesidir, Ermeni Soykırımı yalanıyla mücadeledir.
Amerikan seçimlerinde Joe Biden'ın karşısında duran biri olarak şunu da belirtmeliyim ki; elbette Donald Trump da her konuda Türkiye dış siyasetine uygun tavır almıyor. Örneğin Doğu Akdeniz politikasında Trump’ın Mısır ile olan müttefikliği gereği Türkiye çıkarlarının aleyhine bir çizgide durduğunu görüyoruz. Son yıllarda aramızda gerginlik bulunan, hatta resmi boykot çağrılarına kadar giden Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile olan ittifakı da gözlerden kaçmıyor. Ancak bu konularda Biden’ın Türkiye lehine tavır alacağını en azından şu an için söylemek oldukça zor. Şahsen Biden’ın Doğu Akdeniz’de Kıbrıs-İsrail-Mısır ittifakına olan desteği sebebiyle en azından Mısır bakımından işlerin pek de lehimize ilerlemeyeceğini düşünüyorum. Yunanistan ve Kıbrıs Rum basını da şimdilik benim gibi düşünüyor. Bununla birlikte bu yazıda belirttiğim her türlü dinamiği de partilerinden bağımsız, yalnızca adaylar ve ekipleri üzerinden işlediğimi, Amerikan siyaseti yapısı gereği her iki partide de Türkiye lehine ve aleyhine tutum alabilecek siyasetçiler olduğunu belirteyim. Yoksa 2003 yılının Amerikan Bağımsızlık Günü'nde askerlerimizin başına çuval geçirenlerin Cumhuriyetçi Parti mensubu olduğunu unutmuş değiliz. Her halükarda; Biden’ın seçilmesi dolayısıyla Türk-Amerikan ilişkileri bakımından sancılı bir döneme gireceğimizi düşünüyor ve bu çerçevede Cumhuriyet Halk Partisi'nin tarihin kendisine yüklediği misyon gereği Türkiye çıkarlarına uygun güçlü bir tavır almasını umut ediyorum.
Barış Hocaoğlu
Avukat, Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü
[1] https://haberglobal.com.tr/gundem/chp-den-joe-biden-in-sozleri-hakkinda-aciklama-63826
[4] CHP Parti Programı, s. 128-129, p. 6-8 (link: https://chp.azureedge.net/1d48b01630ef43d9b2edf45d55842cae.pdf)
[7] CHP Parti Programı, s. 131-132, p. 5-7 (link: https://chp.azureedge.net/1d48b01630ef43d9b2edf45d55842cae.pdf)
[10] https://www.bbc.com/news/av/world-us-canada-50160798
[11] https://www.aa.com.tr/en/americas/trump-blames-obama-for-allying-us-with-pkk/1607916
[12] https://americanmilitarynews.com/2020/10/biden-says-trump-must-step-into-armenia-azerbaijan-war/
[15] https://joebiden.com/2020/10/13/nagorno-karabakh-statement-by-vice-president-joe-biden/
[16] https://thearabweekly.com/biden-criticises-turkey-over-east-med-caucasus-policies