Milyonlarca asırlık insanlık tarihi içinde şansa bakın ki her şey gibi sendromların da tüketildiği bir devirde yaşamak şanssızlığıyla dünyaya gelmişiz. Önce insanlar zenginleşip güçlendikçe daha fazlasını, daha farklısını ve daha olan her şeyi alarak diğer zengin ve güçlülerle yarışa giriştiler. Marka çılgınlığı, pahalılık merakı, güçsüzlerin köleleştirilmesi falan hep böyle böyle girdi hayatımıza. Alınacak “en daha” şeylerin bile sonu geldiğindeyse yapılacak “daha”lara başladılar. Bir sürü ve tehlikeli spor dalıyla hem zenginliklerini hem de hem de sözde cesaretlerini yarıştırıp durdular. Bir süre sonra bundan da zevk alamamaya başlayan insan, çılgınlık yarışına başladı. İnsan avına her türden şiddet, yarışa konu edildi. Tarihte sapkınlık olarak adlandırılan ve zaman içinde süreklilik kazanıp yazık ki normalleşen her şey bu sayede ortaya çıktı.
İçi dışına çıkan insanlık umursamazlık, bencillik ve güç yarışı uğruna üzerinde yaşadığı dünyaya defalarca ihanet etti. Hayvanların nesli böyle hırslar uğruna bir bir tüketildi. Bitki örtüsü, vermeden almayı amaç edinenlerin ellerinde acımasızca katledildi. Çıkarlar çatışması yüzünden yangınlara kurban edildi yüzlerce yıllık ormanlar. Dünyanın soluğu kesildi. Hava ve sular böyle kirletildi. Kendi kendini yenileyemez hale gelen dünyada virüs korkusuyla sahte maskelerinin yanında gerçek maskelere de mecbur oldu insanlar. Yaşanmaz hale getirilen dünya, bütün bunlar yetmezmiş gibi yaşayabilmek adına savaşlarla alt üst edildi. Dönülmez yollarda, çıkmaz sokaklarda infaz edildi değerler, duygular ve insanlık.
Şimdilerde insan, baştan aşağı bencilliğinin esiri olmuş durumda sapkınlık, güç ve zenginlik yarışından sıkılıp yeni yarışlar için konu bulamadığından psikolojik açmazlar çağı başladı. Hayatta yapabileceklerinin en iyisini ve en fazlasını yaptığına kendini inandıranların, “Tükenmişlik Sendromu” diyerek üretkenliğinin kaybının (cinayetinin) yasını tutanların, “Ben dinsizim.” diyerek en hassas konuya bile saldıranların, “Ben cinsiyetsizim.” diyerek bireysel ve toplumsal ahlakı temelinden sarsanların büyük çabasıyla zehirlenen nesillerin vardığı nokta içler acısı. Asla memnun edilemeyen bir gençlik, doyumsuz insanlar, kendisininkinden daha çok diğerlerinin cüzdan hesaplarını yapanlar, her şeyden bir mutsuzluk çıkaranlar derken geniş bir yelpazede bir huzursuzluk hastalığı çeşitlemesi içinde kalan insanlar halini aldık.
Kimse birbirini anlamaz veya herkes her şeyi yanlış anlarsa ya da en kötüsü çoğunluk aslında doğruyu anlayıp yine de hızla kırıp dökmekte bir sakınca görmezse herhangi bir iyileşmeden söz etmek imkânsız hale gelir. Sonra ne mi olur? Olanlar olur ve yazık ki olanlar çoktan oldu.
Çocuklarını asla memnun edememekten yakınan ebeveynler burada. Ailesine asla yaranamadığını (Bu neden gerekiyorsa artık!) düşünen evlatlar da burada. Evladını çıkarları uğruna kolaylıkla harcayıp yok sayabilen anne-babalar burada. Ailesini hiçe sayıp kendi hırsları uğruna ailesinin canına ve namusuna kolaylıkla kast edebilen evlatlar da burada. Öğrencilerini asla kazanamayan öğretmenler burada. Öğretmenlerini saymayan öğrenciler de burada. Hastasından bir Güleryüz göremeyen doktorlar burada. Doktorundan saygısız bir aşağılama gören hastalar da burada. Evliliğini bir türlü sürdüremeyen evlilikler burada. Evli olmanın kişisel şehvetine sınır çizemediği evlilikler de burada. Arkadaşları arasına karışamayan gençler burada. Bir gruba girmek için kötü alışkanlıklara gözü kapalı boyun eğen gençler de burada.
Yoklamada herkes var. Yok yok kısacası. Acı olan şu ki bu varların her biri yoktan var edilen insanlık canavarları. Çılgınlık, sapkınlık, bencillik, hırs esirliği, sendromlar, mutsuzluk derken her şeyi tüketti insanoğlu. Korkarım yok olup tükenme sırası şimdi insanın ta kendisinde.
19.12.2022
İçi dışına çıkan insanlık umursamazlık, bencillik ve güç yarışı uğruna üzerinde yaşadığı dünyaya defalarca ihanet etti. Hayvanların nesli böyle hırslar uğruna bir bir tüketildi. Bitki örtüsü, vermeden almayı amaç edinenlerin ellerinde acımasızca katledildi. Çıkarlar çatışması yüzünden yangınlara kurban edildi yüzlerce yıllık ormanlar. Dünyanın soluğu kesildi. Hava ve sular böyle kirletildi. Kendi kendini yenileyemez hale gelen dünyada virüs korkusuyla sahte maskelerinin yanında gerçek maskelere de mecbur oldu insanlar. Yaşanmaz hale getirilen dünya, bütün bunlar yetmezmiş gibi yaşayabilmek adına savaşlarla alt üst edildi. Dönülmez yollarda, çıkmaz sokaklarda infaz edildi değerler, duygular ve insanlık.
Şimdilerde insan, baştan aşağı bencilliğinin esiri olmuş durumda sapkınlık, güç ve zenginlik yarışından sıkılıp yeni yarışlar için konu bulamadığından psikolojik açmazlar çağı başladı. Hayatta yapabileceklerinin en iyisini ve en fazlasını yaptığına kendini inandıranların, “Tükenmişlik Sendromu” diyerek üretkenliğinin kaybının (cinayetinin) yasını tutanların, “Ben dinsizim.” diyerek en hassas konuya bile saldıranların, “Ben cinsiyetsizim.” diyerek bireysel ve toplumsal ahlakı temelinden sarsanların büyük çabasıyla zehirlenen nesillerin vardığı nokta içler acısı. Asla memnun edilemeyen bir gençlik, doyumsuz insanlar, kendisininkinden daha çok diğerlerinin cüzdan hesaplarını yapanlar, her şeyden bir mutsuzluk çıkaranlar derken geniş bir yelpazede bir huzursuzluk hastalığı çeşitlemesi içinde kalan insanlar halini aldık.
Kimse birbirini anlamaz veya herkes her şeyi yanlış anlarsa ya da en kötüsü çoğunluk aslında doğruyu anlayıp yine de hızla kırıp dökmekte bir sakınca görmezse herhangi bir iyileşmeden söz etmek imkânsız hale gelir. Sonra ne mi olur? Olanlar olur ve yazık ki olanlar çoktan oldu.
Çocuklarını asla memnun edememekten yakınan ebeveynler burada. Ailesine asla yaranamadığını (Bu neden gerekiyorsa artık!) düşünen evlatlar da burada. Evladını çıkarları uğruna kolaylıkla harcayıp yok sayabilen anne-babalar burada. Ailesini hiçe sayıp kendi hırsları uğruna ailesinin canına ve namusuna kolaylıkla kast edebilen evlatlar da burada. Öğrencilerini asla kazanamayan öğretmenler burada. Öğretmenlerini saymayan öğrenciler de burada. Hastasından bir Güleryüz göremeyen doktorlar burada. Doktorundan saygısız bir aşağılama gören hastalar da burada. Evliliğini bir türlü sürdüremeyen evlilikler burada. Evli olmanın kişisel şehvetine sınır çizemediği evlilikler de burada. Arkadaşları arasına karışamayan gençler burada. Bir gruba girmek için kötü alışkanlıklara gözü kapalı boyun eğen gençler de burada.
Yoklamada herkes var. Yok yok kısacası. Acı olan şu ki bu varların her biri yoktan var edilen insanlık canavarları. Çılgınlık, sapkınlık, bencillik, hırs esirliği, sendromlar, mutsuzluk derken her şeyi tüketti insanoğlu. Korkarım yok olup tükenme sırası şimdi insanın ta kendisinde.
19.12.2022