Memleket yangın yeri! Cepler alev almış, evde dolaplar boş. İnsanların büyük çoğunluğu, gündelik hayatın devamlılığını sağlayabilme umuduyla kendini çalışıp didinmeye vermiş. Hayatlarının neredeyse tamamı, ekonomi üzerine dönüyor. İnsanların sağından soluna dönmeye ne zamanı var ne de mecali. Kira, market, faturalar, çocukların kitabı, defteri, çantası, okul kıyafeti derken günler haftaları, haftalar da ayları kovalayıp gidiyor.
Mevsimlerden yaz ve ortalığı kasıp kavuran bir sıcak var ama insanların denize ayak sokacak kadar bile zamanı yok. Kan ter içinde, karın tokluğundan uzak, bir yudum su eşliğinde durmadan çalışıyor. Geçinmek, öyle çok değişkenli bir denklem hâlini aldı ki insanların çoğunun cüzdanı, bu denklemi çözmeye yetmiyor. Hep eksik kalıyor sonuçlar ve durmadan devam ediyor eksiği kapamak için denklemin içinde koşturmalar.
Ekonomi, gündelik hayatın neredeyse tamamını doldurduğu için diğer memleket meselelerinden haberi bile olamıyor vatandaşın. Olsa da kendini ve ailesini kurtarmaya çabalamakla o kadar meşgul ki dönüp bakamıyor başka yöne.
Eğitim sistemi çöktü, çocuklar giderek artan bir hızla farklı bataklıklara çekiliyor ama aileler, en azından okula gidiyor diye düşünme fırsatını bile zor buluyor. Eğitim sistemi zaten kötü, okumayı başarsalar bile sonunda iş bulmak çok zor. Emekli maaşlarının yetersizliği yüzünden emekli olmamak için direnenler ve torpille, tepeden inme, mesleğe dair çoğu şeyden haberi olmadan göreve getirilen, atanan ve işe alınanlar yüzünden harcanan çocukları için bile tepki verecek durumları yok. Müfredatlar bomboş, sınavlarsa ya torpilli ya da çalıntı sorularla hak ettikleri yerden çok uzaklarda yer bulabiliyor gençler kendine. Hayallerinin yanına bile yaklaşamıyorlar belki. Günümüzün en büyük sorunu olan sığınmacılar için sınav bile yok zaten. Onların istediği her yer kendi okulları ya da üniversiteleri olabiliyor. Hangi bölümü isteseler Türk gençlerinin aksine çabalamadan, ellerini kollarını sallayarak girebiliyorlar. Kısacası kalite sıfırın çok altında. Okullar, makyajlı, nerdeyse çıplak, boyalı saçlı, dili küfürlü, eli kolu façalı, hocasıyla karşılıklı sigara içen, bileği tespihli, okuluna, büyüğüne, öğretmenine saygı duymayan, kendini sürekli en tepede ve en haklı gören, akran zorbalığını iş edinmiş küçük kadınlar ve küçük adamlarla dolu. Bütün bu olanlar için okul aileyi sorumlu tutarken aile de okulu suçlu ilân ediyor ama olan hep gençlere oluyor. Herkes çaresiz. Ekonomi öylesi bir kıskaca almış ki insanları, bütün bu olanlara bırakan tepki gösterip çözüm aramaya çalışmayı hakkında düşünecek zamanları bile yok insanların.
Sağlık sistemi deseniz can çekişiyor. Hastalar eğer dirayetli davranır ve ölmezlerse tedavi edilebiliyorlar. Çarkın dönmesi için hasta olmaması gereken vatandaş, buna rağmen hasta olduysa hastalığına rağmen koşmaya devam ediyor. Artık devam edemeyeceği noktada da hastaneye gidiyor. Kısmetinde yoksa, henüz vakti zamanı gelmediyse ya da daha çekilecek çilesi varsa bir şekilde tedavi oluyor ve hayata kaldığı yerden devam ediyor.
Komşuluklar, mahalle düzeni ve güven de kalmadı. Sığınmacıların her türlüsünün neredeyse oturma odamıza kadar girip oturabildikleri günlerden geçiyoruz. İşe girmede rahatlar, sağlık hizmeti almada öncelikliler, üniversiteye girmede engele takılmıyorlar, çok kolay silah ruhsatı alabiliyorlar, taşınmaz almada ya da kiralamada hiçbir prosedürle uğraşmıyorlar. Sanki ülkenin kendi vatandaşı sığınmacı olmuş gibi. Kendi sağlık kabinleri bile var. Durmadan çocuk dünyaya getirip sığındıkları ülkede ev sahibi olma yolunda hızla ilerliyorlar. Kadınlara, kızlara ve çocuklara sarkıyor, sapıkça davranışlarda bulunuyorlar ama polis onlara dokunamıyor. Biri onları durdurmaya ya da dövmeye kalksa ya görevinden oluyor ya da hapse atılıyor. Gençlere her türlü uyuşturucuyu rahatlıkla satıyorlar, onlara engel olan yok. Yetmiyor bir de hırsızlık yapıyor ve insanları gasp ediyorlar. Dünya kadar yardım, destek ve öncelik alp hırsızlık yapmak nesi? Delikanlıları kendi vatanlarını savunmak yerine burada yan gelip yatarken kadınlarımıza sarkıp gençlerimizi zehirlerken ve kolaylıkla insan öldürürken göz bebeği Türk askerleri onların memleketinde şehit düşüyor. Vatandaş bunlara da tepki gösteremiyor çünkü ekonomi elini kolunu bağlıyor. Yaşamak için çalışmakla görevlendirilmiş ve ekonomi tasmasıyla esir edilmiş insanlar ezildikleri yük altında hiçbir şekilde kımıldayamıyor.
Memleket yangın yeri! Cepler alev almış. Vatandaş sağından soluna dönemiyor ve kanla alınan bu memleket elin adamlarına altın tepside hediye ediliyor. Sonra bir de utanmadan soruyorlar; yaşamak neden zor?
Demet Yener
3.08.2022
Mevsimlerden yaz ve ortalığı kasıp kavuran bir sıcak var ama insanların denize ayak sokacak kadar bile zamanı yok. Kan ter içinde, karın tokluğundan uzak, bir yudum su eşliğinde durmadan çalışıyor. Geçinmek, öyle çok değişkenli bir denklem hâlini aldı ki insanların çoğunun cüzdanı, bu denklemi çözmeye yetmiyor. Hep eksik kalıyor sonuçlar ve durmadan devam ediyor eksiği kapamak için denklemin içinde koşturmalar.
Ekonomi, gündelik hayatın neredeyse tamamını doldurduğu için diğer memleket meselelerinden haberi bile olamıyor vatandaşın. Olsa da kendini ve ailesini kurtarmaya çabalamakla o kadar meşgul ki dönüp bakamıyor başka yöne.
Eğitim sistemi çöktü, çocuklar giderek artan bir hızla farklı bataklıklara çekiliyor ama aileler, en azından okula gidiyor diye düşünme fırsatını bile zor buluyor. Eğitim sistemi zaten kötü, okumayı başarsalar bile sonunda iş bulmak çok zor. Emekli maaşlarının yetersizliği yüzünden emekli olmamak için direnenler ve torpille, tepeden inme, mesleğe dair çoğu şeyden haberi olmadan göreve getirilen, atanan ve işe alınanlar yüzünden harcanan çocukları için bile tepki verecek durumları yok. Müfredatlar bomboş, sınavlarsa ya torpilli ya da çalıntı sorularla hak ettikleri yerden çok uzaklarda yer bulabiliyor gençler kendine. Hayallerinin yanına bile yaklaşamıyorlar belki. Günümüzün en büyük sorunu olan sığınmacılar için sınav bile yok zaten. Onların istediği her yer kendi okulları ya da üniversiteleri olabiliyor. Hangi bölümü isteseler Türk gençlerinin aksine çabalamadan, ellerini kollarını sallayarak girebiliyorlar. Kısacası kalite sıfırın çok altında. Okullar, makyajlı, nerdeyse çıplak, boyalı saçlı, dili küfürlü, eli kolu façalı, hocasıyla karşılıklı sigara içen, bileği tespihli, okuluna, büyüğüne, öğretmenine saygı duymayan, kendini sürekli en tepede ve en haklı gören, akran zorbalığını iş edinmiş küçük kadınlar ve küçük adamlarla dolu. Bütün bu olanlar için okul aileyi sorumlu tutarken aile de okulu suçlu ilân ediyor ama olan hep gençlere oluyor. Herkes çaresiz. Ekonomi öylesi bir kıskaca almış ki insanları, bütün bu olanlara bırakan tepki gösterip çözüm aramaya çalışmayı hakkında düşünecek zamanları bile yok insanların.
Sağlık sistemi deseniz can çekişiyor. Hastalar eğer dirayetli davranır ve ölmezlerse tedavi edilebiliyorlar. Çarkın dönmesi için hasta olmaması gereken vatandaş, buna rağmen hasta olduysa hastalığına rağmen koşmaya devam ediyor. Artık devam edemeyeceği noktada da hastaneye gidiyor. Kısmetinde yoksa, henüz vakti zamanı gelmediyse ya da daha çekilecek çilesi varsa bir şekilde tedavi oluyor ve hayata kaldığı yerden devam ediyor.
Komşuluklar, mahalle düzeni ve güven de kalmadı. Sığınmacıların her türlüsünün neredeyse oturma odamıza kadar girip oturabildikleri günlerden geçiyoruz. İşe girmede rahatlar, sağlık hizmeti almada öncelikliler, üniversiteye girmede engele takılmıyorlar, çok kolay silah ruhsatı alabiliyorlar, taşınmaz almada ya da kiralamada hiçbir prosedürle uğraşmıyorlar. Sanki ülkenin kendi vatandaşı sığınmacı olmuş gibi. Kendi sağlık kabinleri bile var. Durmadan çocuk dünyaya getirip sığındıkları ülkede ev sahibi olma yolunda hızla ilerliyorlar. Kadınlara, kızlara ve çocuklara sarkıyor, sapıkça davranışlarda bulunuyorlar ama polis onlara dokunamıyor. Biri onları durdurmaya ya da dövmeye kalksa ya görevinden oluyor ya da hapse atılıyor. Gençlere her türlü uyuşturucuyu rahatlıkla satıyorlar, onlara engel olan yok. Yetmiyor bir de hırsızlık yapıyor ve insanları gasp ediyorlar. Dünya kadar yardım, destek ve öncelik alp hırsızlık yapmak nesi? Delikanlıları kendi vatanlarını savunmak yerine burada yan gelip yatarken kadınlarımıza sarkıp gençlerimizi zehirlerken ve kolaylıkla insan öldürürken göz bebeği Türk askerleri onların memleketinde şehit düşüyor. Vatandaş bunlara da tepki gösteremiyor çünkü ekonomi elini kolunu bağlıyor. Yaşamak için çalışmakla görevlendirilmiş ve ekonomi tasmasıyla esir edilmiş insanlar ezildikleri yük altında hiçbir şekilde kımıldayamıyor.
Memleket yangın yeri! Cepler alev almış. Vatandaş sağından soluna dönemiyor ve kanla alınan bu memleket elin adamlarına altın tepside hediye ediliyor. Sonra bir de utanmadan soruyorlar; yaşamak neden zor?
Demet Yener
3.08.2022