Tarih, sanki bir siyasi kutuplaşma aracı olmanın dışında bütün işlevini yitirmiş gibi. Günümüzde tarihi anlamaya çalışan azınlık, yazık ki önyargılarını savaştıranlar karşısında zor durumda. Bugün tarih, tarih araştırmalarından çok tarihi bağlamından koparıp alarak öznel ideolojik öykü yazarlarının ağır kuşatması altında. İşlevsizleştirilmesi için yoğun çaba harcanan değerler ve anlam kaymasıyla gerçekliğinin unutturulmaya çalışıldığı ilkelerden sonra geçmişimizi talan etmeye kararlı gözlerin yoğun dikizi altında tarih anlatmak, ateş üzerinde çıplak yakla yürümek gibi. Tarihi anlamaksa insan aklının sınırlarını aşan çetrefilli yollardan geçerek ulaşılan ıssız bir adada gömülü hazineyi aramak gibi, neredeyse olanaksız. Bugünü karmaşık hale getirenler, dünü de silikleştiriyor ki yarınlar sisin altından başını yukarı uzatamasın.
Hayatta hiçbir şey kolay değildir ama gerçekleri savunmak hiç ama hiç kolay değildir. Tarihi anlamak, olayların taraflarına kendilerini anlatmak için eşit şans verilmesiyle mümkün olacaktır. Bir devrimi, isyanı ya da savaşı anlamanın en iyi yolu, her iki tarafın da içinde bulunduğu koşulları ve olayın nedenlerini tarafsız olarak sorgulamaktan geçer. Gerçek kazananı ya da olayların gerçek kahramanlarıyla suçlularını da daima nedenlerle sonuçlar belirler.
Günümüzün bozulmuş etik değerleri ile Alparslan'dan başlayıp Osmanlı'ya, oradan ulu önderimiz ile Alparslan'dan başlayıp Osmanlı'ya ve oradan ulu önderimiz Atatürk'e kadar uzanan geniş bir yelpazeyle tarihi karşılaştırmalar yapmanın zorluğunu tetikleyen en büyük etken güvenilmez tarihi kaynakların yazık ki itibar görüyor olması.
Bir belgesel, tiyatro oyunu, film ya da kitapta ortaya atılan temelsiz tarihi fikirler, olaylar ya da kişiler aracılığıyla oluşan yüksek inanç nedeniyle bozulan gerçek tarih, kulaktan kulağa eklentiler ve abartılarla yayılmaya devam eder. Ayrıca belirli ideolojilerin kendi görüşlerini haklı ve karşı görüşleri suçlu göstermek adına yazıp çizdikleri taraflı tarih bilgilerinin de yazık ki gerçek tarih bilgilerine ulaşmakla uğraşmaya vakit harcayamayanlar tarafından hızla yayılması da tarihi bulanıklaştıran etkenler arasında oldukça önemli.
Yapılması gerekenler aslında en başından beri belli olmakla birlikte kolaycılığa ve hap bilgilere itibar edenler yüzünden adeta bir zorluk olarak görülmektedir. Böylesi bir uğraş da bu sebeple günümüzde ütopik sayılmaktadır. Her şeyden önce araştırmayı bilen, analiz gücü yerinde, karşılaştırma yapabilen, tarafsız kalabilen ve sorgulama gücü yüksek biri için tarihi anlamak, bütün safsataların ötesinde doğru ve güvenilir kaynaklara ulaşmaktan geçer. Bir de kulaktan dolma bilgilerle bilincini bulamaca çevirmenin kolaylığına direnecek güçte bir iradeye sahip insanlar yetiştirebilmek şarttır. Bunun başarıldığı bir ütopyada bundan sonrası kolay olacaktır. Kişiler okuyacak, arayacak, bulacak, karşılaştırıp sorgulayacak, analiz edecek ve sonuç olarak da doğru bilgiye ulaşacaktır. Böylelikle insanlık, uydurulmuş tarihle baş edebilme şansı bulacaktır. Bu arada böyle meşakkatli bit yolun gönüllüleri ‘gerçek’ diye çırpınırken kulağını tıkayıp gözlerini kapatan cahillik meraklısı insanlar da onları yalancılıkla suçlamaya devam edeceklerdir. Peki umut yok mudur? Umut gelecek nesillerdedir ama onları bu bozulmuş düzenin içinde bozulmadan yetiştirmek için toplumda yer etmiş birçok düzenin köklü değişimler yaşaması bir zorunluluktur.
Tarihin doğru anlaşılması, yarının daha güvenli kurulması demektir. Hataların değerlendirilmesi ve tekrarından kaçınılması, birçok geri dönüşsüz hatanın önüne geçmemizi sağlayacaktır. Ulusların tarihi bir yönüyle insan hayatı gibidir. Nasıl ki dününü yorumlamayan ve yarınını umursamayan, hayatını sorgulamayan bir insanın başarılı, sağlıklı ve mutlu olması küçük bir ihtimalse aynı şekilde toplumların ve ulusların da tarihini anlamaması halinde refah içinde yaşaması küçük bir ihtimal olarak kalır. En büyük gerçek; tek tek ben’lerin ya da küçük grupların devamlılığından öte biz’lerin ve bütün ulusun devamlılığının ve refahının hedef alınması gerektiğidir. Birileri sürekli zenginleşirken diğerlerinin sürekli fakirleşmesi, toplumsal düzeni derinden sarsar ve bu noktada biz olmak da ulusun devamlılığını düşünmek de imkansızlaşır. O halde tarihi anlamanın ön koşulu, eşitlik ve adalet açısından tıkır tıkır işleyen bir düzenin oluşturulmasından başka bir şey değildir. Bireysel ihtiyaçları, hakları ve sorumlulukları açısından kafası rahat olan bireylerden kurulu bir toplumda tarihi anlamak ve geleceği planlamak kesinlikle çok daha kolay olacaktır.
Hayatta hiçbir şey kolay değildir ama gerçekleri savunmak hiç ama hiç kolay değildir. Tarihi anlamak, olayların taraflarına kendilerini anlatmak için eşit şans verilmesiyle mümkün olacaktır. Bir devrimi, isyanı ya da savaşı anlamanın en iyi yolu, her iki tarafın da içinde bulunduğu koşulları ve olayın nedenlerini tarafsız olarak sorgulamaktan geçer. Gerçek kazananı ya da olayların gerçek kahramanlarıyla suçlularını da daima nedenlerle sonuçlar belirler.
Günümüzün bozulmuş etik değerleri ile Alparslan'dan başlayıp Osmanlı'ya, oradan ulu önderimiz ile Alparslan'dan başlayıp Osmanlı'ya ve oradan ulu önderimiz Atatürk'e kadar uzanan geniş bir yelpazeyle tarihi karşılaştırmalar yapmanın zorluğunu tetikleyen en büyük etken güvenilmez tarihi kaynakların yazık ki itibar görüyor olması.
Bir belgesel, tiyatro oyunu, film ya da kitapta ortaya atılan temelsiz tarihi fikirler, olaylar ya da kişiler aracılığıyla oluşan yüksek inanç nedeniyle bozulan gerçek tarih, kulaktan kulağa eklentiler ve abartılarla yayılmaya devam eder. Ayrıca belirli ideolojilerin kendi görüşlerini haklı ve karşı görüşleri suçlu göstermek adına yazıp çizdikleri taraflı tarih bilgilerinin de yazık ki gerçek tarih bilgilerine ulaşmakla uğraşmaya vakit harcayamayanlar tarafından hızla yayılması da tarihi bulanıklaştıran etkenler arasında oldukça önemli.
Yapılması gerekenler aslında en başından beri belli olmakla birlikte kolaycılığa ve hap bilgilere itibar edenler yüzünden adeta bir zorluk olarak görülmektedir. Böylesi bir uğraş da bu sebeple günümüzde ütopik sayılmaktadır. Her şeyden önce araştırmayı bilen, analiz gücü yerinde, karşılaştırma yapabilen, tarafsız kalabilen ve sorgulama gücü yüksek biri için tarihi anlamak, bütün safsataların ötesinde doğru ve güvenilir kaynaklara ulaşmaktan geçer. Bir de kulaktan dolma bilgilerle bilincini bulamaca çevirmenin kolaylığına direnecek güçte bir iradeye sahip insanlar yetiştirebilmek şarttır. Bunun başarıldığı bir ütopyada bundan sonrası kolay olacaktır. Kişiler okuyacak, arayacak, bulacak, karşılaştırıp sorgulayacak, analiz edecek ve sonuç olarak da doğru bilgiye ulaşacaktır. Böylelikle insanlık, uydurulmuş tarihle baş edebilme şansı bulacaktır. Bu arada böyle meşakkatli bit yolun gönüllüleri ‘gerçek’ diye çırpınırken kulağını tıkayıp gözlerini kapatan cahillik meraklısı insanlar da onları yalancılıkla suçlamaya devam edeceklerdir. Peki umut yok mudur? Umut gelecek nesillerdedir ama onları bu bozulmuş düzenin içinde bozulmadan yetiştirmek için toplumda yer etmiş birçok düzenin köklü değişimler yaşaması bir zorunluluktur.
Tarihin doğru anlaşılması, yarının daha güvenli kurulması demektir. Hataların değerlendirilmesi ve tekrarından kaçınılması, birçok geri dönüşsüz hatanın önüne geçmemizi sağlayacaktır. Ulusların tarihi bir yönüyle insan hayatı gibidir. Nasıl ki dününü yorumlamayan ve yarınını umursamayan, hayatını sorgulamayan bir insanın başarılı, sağlıklı ve mutlu olması küçük bir ihtimalse aynı şekilde toplumların ve ulusların da tarihini anlamaması halinde refah içinde yaşaması küçük bir ihtimal olarak kalır. En büyük gerçek; tek tek ben’lerin ya da küçük grupların devamlılığından öte biz’lerin ve bütün ulusun devamlılığının ve refahının hedef alınması gerektiğidir. Birileri sürekli zenginleşirken diğerlerinin sürekli fakirleşmesi, toplumsal düzeni derinden sarsar ve bu noktada biz olmak da ulusun devamlılığını düşünmek de imkansızlaşır. O halde tarihi anlamanın ön koşulu, eşitlik ve adalet açısından tıkır tıkır işleyen bir düzenin oluşturulmasından başka bir şey değildir. Bireysel ihtiyaçları, hakları ve sorumlulukları açısından kafası rahat olan bireylerden kurulu bir toplumda tarihi anlamak ve geleceği planlamak kesinlikle çok daha kolay olacaktır.