Anaokullarına mescit zorunluluğunun getirildiği herhalde artık herkesin malumu. Esasen halihazırda Anayasa’ya aykırı bir dini eğitim sistemi hükümet eliyle safha safha örülüyordu uzun zamandır. Seçimlerde papa gibi kendi dini ritüellerini tekrarlayıp teşhir eden cumhurbaşkanı, yer yer Kur’an ve seccadeyle bunu renklendiriyordu milyonların önünde. Eh, bundan nasibini, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullar da aldı. Necip Fâzıl’ın İdeolocya Örgüsü’nü başucu kitabı addettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı “Doğu’nun doğuşu” olarak ifade edilen İdeolocya’nın Türkiye’nin batışı tarafını icra ediyor gibi. Esasen kitabı da yanlış yorumladığını gösteriyor bu durum. Sayın Cumhurbaşkanı! Bağımsız mı değiliz yoksa istikametiniz mi bu yönde? İstikametiniz bu yönde ise geçmişte söylediğiniz pek çok sözle bir çelişki ortaya çıkarıyorsunuz. İstikametiniz bu yönde değilse de Türkiye’nin batışını bağımsız olmayışımıza yoruyorum. İstiklalimizi müdafaa eden milliyetçi gazetecilerimiz içeride iken gündemimiz Türkiye’nin batışını resmeden mescit zorunluluğu mu yoksa buna mukabil hem demografik cepheden hem de tedrisat açısından Araplaşan ve İslamlaşan Türkiye mi?
El kadar çocuğun Anayasa’ya aykırı biçimde zorunlu bir dini vecibeye muhatap tutulamayacağı kıymetli makamınızca mâlûm değil mi yoksa?
10 sene evveline kadar – siz bu kadar güçlü değilken yani, ben de bu dini eğitimden nasibimi aldığım için söylüyorum. Ortaokulda din öğretmenlerimin hepsi FETÖ'den içeride! Tehlikenin farkında mıdır zât-ıaliniz? Bugün gazete köşelerinde görüyorum. Tarikat ablukası, vakıf adı altında çocuklara işkence ediyor ve Orta Çağ engizisyon mahkemesinin hükümlerini de Papa hazretlerinden hallice bu masum vatan evlatlarına ceza diye uyguluyor. Vicdanımız buna sussun mu şimdi? Eğitimden bilime; sokaktan dört duvarlarımıza kadar her yer Arap şovenisti bir din propagandasına bürünmüş ve Türk çocukları sopa, kötek gibi iptidai eziyetlere maruz kalırken bir yandan da ayna karşısına konulup “Benden adam olmaz, benden adam olmaz...” diye psikolojik şiddete de maruz kalıyor. Şayet ben yalnız bu cephede bile Türkiye’nin çatırdayan bacaklarını görüyorum.
Aziz Nesin tabiriyle okullarda Sünni İslam dini propagandası yapılıyor ve her nasılsa öğretmenler de bir diktatör gibi adeta karşı konulmaz bir güç erki haline geliyor. Okulda yasaya aykırı yetke! Evde yasaya aykırı yetke! Camide, kursta, sokakta yasaya aykırı yetke! Ya hu bu nasıl Anayasa ki resmen her şey ona aykırı! Acaba Anayasa, bize nasıl “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olunmaz?”ı mı öğretiyor?
Tarihten bari ibret almak lazım. Bugün yayına hazırladığım bir kitapta (ismini zikretmem doğru olmaz) “Sultan 2. Abdülhamid’in istibdatı hürriyet fikirlerini yer altına indirmeyi başarmıştır.” Diyordu. Benim anlamadığım hür ve müreffeh bir ülke olmasını umduğumuz Türkiye’de yeraltına gönderilen yine Türklük ve milliyetçilik fikirleri oluyor ve biz 21. Yüzyılda hürriyet diye seçim vaadi veriyoruz. Bu nasıl abes bu nasıl iştigal arkadaş? Porsiyonlarınızı küçültün, diyerek diyet listemizi bile bizim için haşmetmeap zatınız belirliyor. Çocuklarımızı kaç adet yapacağımızı, onları hangi okullara göndereceğimizi (okuldaki Anayasa’ya aykırı din eğitimi de cabası), hangi fikirleri savunup hangisine sırt döneceğimizi... Her şeyi belirleyen bu abluka. Fikirlere kurşun işlemiyor belki ama eğitimsiz kalabalıklar bu fikirleri ifade etmeye başladığımız vakit hatta “a” dediğimiz vakit derimizi yüzmeye kalkıyor. Yargı tekelleşmiş, eğitim bitmiş, bahusus ekonomi ölmüş, millet de harap ve bitap düşmüş. Kudretini damarlarımızdaki asil kandan alacağımız bir damla kan bile bizi bayıltmaya yetiyor. Söyleyin haşmetmeap! Reva mıdır bu abluka?
MEHMET CAN KUYUCU