Sayın Erdoğan
Türk gençliği olarak işittik. Her ulusa seslenişi dikkatle takip edip analiz ederek bir kanaate vardık. Özellikle “milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan bir anayasa” beyanı üzerine size bir açık mektup yazmayı uygun buldum. Tanzimat’tan bugüne değin Ömer Seyfettin, Ahmet Ağaoğlu, Gazi Mustafa Kemal, Ziya Gökalp ve ilâh... pek çok vatan münevveri bu konuda yazdı, çizdi, konuştu. Kendinize bir emsal aldığınız Sultan II. Abdülhamid bile meşrutiyet taraftarı olduğunu (zannımca Fethi Okyar beyefendiye) beyan ederken afaki “Fakat bu mecliste gerek Ermeni, gerek Arnavut ve daha birçok farklı ulus varken, Osmanlı’nın selametini nasıl meşrutiyete bırakabiliriz, mümkün mü?” dediği vâkîdir. Öncelikle emsal aldığınız ve sizinle kader ortağı ilan edilen Abdülhamid’in bu sözlerini kayda değer bulmalısınız.
Bir diğer husus... Birçok teorisyen, siyasetçi, asker ve edebiyatçıların da bu konuda ittifak ettiğini söylemekle beraber “Türk”lük zaten zenginliği ifade etmek için yeterli bir beyandır. Çünkü milletçilik başka, milliyetçilik başkadır. Biz Türk gençleri olarak, yüzyıllarca Türk memleketinde yaşamış ve bu toprakları mahsulleriyle zenginleştirmiş bütün etnik gruplara Türk diyerek, onları ırkımızın değil, dili diline, dini dinine uyan bir halkın milliyetinin, mensup olduğu harsın bir unsuru olarak kabul ediyoruz. Vicdan, kanaat ve bilim bu konuda ittifak etmiştir. Danışmanlarınıza gerekirse kaynak sunmaktan da çekinmeyiz.
Anayasa, özünü Türk milletinin örf ve ananesinden, medeni dünyanın da kat ettiği yoldan ilhamla alır. Reform elbette kaçınılmazdır. Ama bu reformu tarihin ve mevcut şartların varlığından habersizce gerçekleştiren hiçbir ülke, varlığını muhafaza edemez. Türkiye’nin sosyal, politik ve hatta ekonomik durumu buna müsait değildir. Dünya tarihinde bir ilke imza atmak istiyorsak eğer siyaset sahasında yıllarca koşmuş birtakım siyaset gruplarındansa akademisyenleri bu konuda baş amil yapmak en akıllısıdır. “Kaos”tan muzdarip olan şahsınızı, sol liberallerin, kürdistancı kürtçülerin ve hatta onlara arka çıkan lgbt’lilerin müşterek fikirleriyle sınamaya kalkıp Anayasa’da böyle bir değişikliğe giderseniz, bedelini “Türk” milleti olarak hepimiz öderiz.
Bugün dünyanın en meşru rejimi olarak teessüs etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bile vatanın menfaatleri aleyhinde çalışmaktan geri durmayan şahıslar var, pekâlâ biliyorsunuz.
Bu âlicenap tavırları yüz elli yıl kadar önce yaptığımızı hatırlatarak düştüğümüz hatalardan ders çıkarma zaruretini ikrar ederim. Bu ülkenin aslî unsuru olan Türk milletini (kendini bu harstan gören herkesi) ve daha özelde de Türkleri eğer böyle bir reform ile küstürme kastınız varsa, bu kimsenin menfaatine olmaz.
Ümmetçilik bir çıkar yol değildir, tarih buna şahittir. Kapitalist hegemonyanın yüzyıllardır yalnızlaştırdığı insanoğlunu, milliyetinden ayırarak ve onu bir coğrafyanın mensubu tanımakla iktifa ederek yalnızca daha da yalnızlaştırır ve cennetini yitirmesine sebep olursunuz.
Akl-ı selîm, tarihinden ders çıkarmış ve cumhuriyete yüzüncü yılında bu hakareti layık görmemiş biri olarak davranmanız elzemdir.
Göğsünüze nişan, vicdanınıza ihtar ve kulağınıza küpe olsun:
Türkiye Türk’tür ve böyle payidar kalmalıdır.
Mehmet Can KUYUCU