“Din Arab’ın, Harp Türklüğün!”
Twitter yine bildiğimiz gibi. Yumuşak Türk görmek isteyen birtakım erken öten horozlar, yine Türk’ün ve Türklüğün karşısında yer aldılar. Velev ki olmaları gerektiği yerdeler. Bu horoz ötüşleri yer yer “Suriyeli bir kadının ahını almak ancak size yakışırdı.”; “Kadın haklı, öğretmen, eğitimli. Katma değer veriyor. Gitme imkanı olsa gidecek.”; “Türk milleti gerçekten savaş nedir bilmiyor.” gibi ifadelerle kendini püskürdü. Şimdi erken öten horozun başını kesmeye gelecek olursak;
Suriyeli kadın “Siz savaş nedir bilmiyorsunuz.” derken aslında eğitimsiz ve cehl-i mücessem bir tavır takınıyor ama bizim horozlarda kavrayış kabiliyeti ne gezer? Abdullah Cevdet’in İçtihad’da yazdığı yazıları, Ahmet Ağaoğlu’nun TBMM’nin diyalektiğini yazarken sarf ettiği cümleleri, İstanbul’un işgal günlerini, Anadolu’daki direnişi nereden bilirler? Gelgelelim bilseler de yanımızda dururlar mı?
“Çatalca’da patlıyan topların sesleri kulağıma kadar geliyor…” diyen Abdullah Cevdet, “Büyük Millet Meclisi, dünyanın en muasır ve meşru rejimi olarak halkın elinde teessüs etmiştir” diyen Ahmet Ağaoğlu gibi tarihin şahitleri karşımızda dururken ve koskoca Türk milleti İstanbul hükümeti gibi bir belanın yanında işgal ordularıyla da aynı anda çarpışırken, “Türk milleti savaş nedir bilmiyor.” demek, cehaletin vücut bulmuşluk halinde başka nedir? Halide Edip’in hikayelerindeki atmosfer bugün Suriye’nin neresinde var?
Suriyeli bir gazeteci ile katıldığım programda bana denen şuydu ki: “Suriye halkıyla gurur duyuyorum çünkü kardeşini vurması için eline silah veriyorlar o da kabul etmeyip kaçıyor.”
Ben bu söze gülmez de ne yaparım?
Bakınız Türk milletinin Milli Mücadele tarihine! İnsanca yaşamın olmadığı bir yerde insanca ölmeyi seçerek, adlarını çocuklarına bırakarak, örgütlenerek, gerekirse diğer vilayetlerle bağlantıları kesildiği halde direniş gösterip bu vatanın bağımsızlığını tesis etmediler mi? Suriye halkı ne bilir savaşı asıl? Ne anlar mukavemetten ne anlar siyasetten ve ne anlar milli mücadeleden? Hatta vatan sathında “Siz savaş nedir bilmiyorsunuz, cahilsiniz.” diyecek cüreti nereden bulur?
Size son bir misal vereyim:
Gaziantep’in mücadele belgeselini izleyin. Şahin Bey’in silah arkadaşlarından zannımca Şefik Bey’in oğlu naklediyor. Ben de size nakledeyim:
Suriyeli kardeşlerimiz(!) Gaziantep müdafaasına bitişikteki Halep’ten bile olsa katılmak yerine, maddi yardım yapmak yerine şunu yapmışlar:
Mavzer ve fişek almaya parası olmayan bir Antepli’nin 5 yaşındaki kızını evlatlık alıp karşılığında 5 altın para vermişler! O 5 altına mavzerini sırtlanıp mevzilenen yine Türk olmuş. Buyrunuz, tarihin tanığından dinleyiniz. Arap kardeşlerinizin Ortadoğu’da yaptıkları ihaneti saymak bile istemiyorum.
Ey erken öten horozlar! Ey “Türkiyeli” cemaat! Ey şifasız hastalar! İflas nedir bütün hacmiyle idrak etmekten usanmaz mısınız? Şu satırlardan bari olsun bir nebze vicdana gelip hakkaniyet gözetip taşı gediğine koymak gerekmez mi?
Ne matem ki, sözlerimin yine size karşı bir tesir uyandırmayacağından eminim çünkü siz mazursunuz.
Size yalnızca acıyorum.