Okurlarımızın malumudur; TamgaTürk olarak terör örgütlerinden bahsederken ideolojilerini de belirtiyoruz. Zira şunu biliyoruz ki gerçek hayattaki teröristler James Bond filmlerindeki havalı, zengin ve bir yerlerden eline kitle imha silahı geçirmiş şımarık tipler gibi değildir. Gerçek hayattaki teröristler bir ideolojiye saplantılı; ideolojisinin gerekleri için toplumu şiddet ve baskı ile yıldırmayı tercih eden, bu yolda masum insanları öldürmekten çekinmeyen eli kanlı tiplerdir.
Nitekim bu yüzden şeriatçı terör örgütü IŞİD, mürteci terör örgütü FETÖ, Kürtçü terör örgütü PKK, Kürtçü-mürteci terör örgütü Hizbullah gibi kullanımlarımız vardır. Bize göre toplum tarafından "tarikat" olarak bilinen yapılar da mürteci örgütlerdir. Bunların bazıları henüz eline silah almamıştır ama toplumu yıldırma konusunda bunlar da gayet mahirdir. Masum vatandaşları her zaman öldürmezler ama hakkını yemekten de çekinmezler. Bunlar henüz bildiğimiz manada terör örgütü değildir ama mafyöz yapılanmalar oldukları kesindir ve terör örgütüne dönüşmeleri mümkündür.
Bu terör örgütlerinin bir de siyasi uzantıları var. Üstelik Türkiye'de bu uzantılar rahatlıkla TBMM'ye de giriyor. Bir dönem bizler Fetullahçılara "Fetullah'ın piçleri" derken "ne istedilerse veren" AKP iktidarı adeta örgütün siyasi ayağı gibiydi. Sonra ne olduysa oldu, bozuştular ve aralarındaki kavga vatandaşlarımızın hayatına mal oldu. Hizbullah'ın siyasi uzantısı olarak son yıllarda Hüda-Par'ı görüyoruz, bunların da AKP iktidarıyla arası şimdilik iyi. IŞİD'in henüz Türkiye'de siyasi bir uzantısı yok ama IŞİD'e sempatiyle bakan siyasilerin olduğu malum. Türkiye'nin en büyük belası olan Kürtçü terör PKK'nın siyasi uzantısı DEM Parti var bir de. Bunların arası da zaman zaman iktidarla iyi olur, zaman zaman da "cambaza bak" oyunuyla uğraşırlar. İktidar bunlara arada bir sopa gösterse de bunlarla ortaklık fikrini tamamen yabana da atmaz.
Aslında tüm bu yazının temel sebebi AKP iktidarı ve Kürtçüler arasındaki bu ilişkinin memleketimize verdiği zararlar. Bu zararların temelinde de AKP iktidarının Türkiye Cumhuriyeti'nde hukuku bölünmüş bir hale getirmesi var.
Geçen günlerde Kürtçülüğü maruf, PKK adına haraç toplamak gibi eylemleri olan Hakkari Belediye Başkanı gözaltına alındı ve yerine kayyım atandı.
Bundan sonra muhalif çevrelerin bir kısmı "madem seçilme yeterliği yoktu neden seçime girdi" diyerek iktidarın bu politikasına karşı çıkarken bir kısım da "PKK'lılarla mücadele edilmeli" diyerek bunu destekledi. Muhalefetten kimi partiler "ilkesel" olarak demokrasinin yanında durduklarını ileri sürerek Hakkari'ye gidip Kürtçülerle kol kola durdu. Zannediyorum ki bu çevrelerin ilkelerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin bölünmezliği, yaşam hakkı yok. 40 yıldır Türk milletinin canına kast eden PKK'ya yahut Türk milletinin canına kast eden herhangi bir terör örgütüne karşı en ufak sempati besleyen herkesin Türk milletinin yaşam hakkına saygısının olmadığını belirtmeden de geçemeyeceğim.
Kayyım mevzularındaki temel sorun ise hukukun AKP'nin keyfine göre yürümesi. Apaçık bir şekilde PKK'lı olan şahıslar AKP hükümetinin seçim öncesi Kürtlerle arası bozulmasın diye aday olabiliyor. Sonra yine hukukun gereğince değil, AKP'nin keyfine göre görevden alınıyor.
AKP'nin yarattığı bu hukuktaki bölünmüşlük hali Türkiye Cumhuriyeti topraklarının bölünmesinden bile beter bir durum. Topraklar bölünse oturur, konuşur; gerekirse düşmanlık hukuku uygularız hatta savaş bile açarız fakat bunları dahi hukuk dairesi içinde yaparız. AKP'nin yarattığı bölünmüşlükte ise hukuk içinde kalmak mümkün değil.
22 yıldır Kürtçülere göz yumuluyor. Batı sahillerimiz, İstanbul'daki semtlerimiz, Adana'daki mahalleler Kürtçülerin işgali altında ve bunlar Hakkari Belediye Başkanı'ndan daha az PKK destekçisi değil fakat buralarda hem iktidarın hem muhalefetin çıkarı olduğu için herkes sus pus hatta çoğunlukla destek görüyorlar.
Bu sadece Kürtçüler için değil sığınmacı meselesinde de başıboş köpek sorununda da sağlık sisteminde de eğitimde de geçerli. İktidar da muhalefet de toplumun sorunlarını kamu yararına ve hukuk çerçevesi içinde değil aşağılıkça çıkarlar dahilinde ele alıyorlar. Olan kendi halinde yaşamaya çalışan vatandaşa oluyor.
AKP'nin yarattığı düzende çeşitli azınlık grupları her türlü şımarıklığı yapıp sonra da bundan çıkar elde ediyor. Bizim "Temiz Türkler" olarak tanımladığımız grup ise memleketteki esas çoğunluğu oluşturdukları halde siyasetin palazlandırdığı azınlık grupları tarafından soyuluyor, saldırıya uğruyor, öldürülüyor.
Bunu sadece münferit olaylar kapsamında düşünmeyin; bir grubun kaçak elektrik kullanması da bizi soymaktır, bir grubun ülkeye kaçak göçmen gelmesini desteklemesi de bize saldırmaktır, bir grubun başıboş köpeklere ilişkin çözümlere karşı çıkması da; kaçak göçmenlerin gelmesi ile sağlık sistemine aşırı yük bindirilmesi de bizi öldürmektir.
Temiz Türkler olarak bizim asli görevlerimizden birisi bu memleketteki hukuki bölünmüşlüğü gidermek ve muhtelif konulardaki sorumluların, yetkililerin, yöneticilerin hukuk karşısında en tepeden en aşağı hesap vermesini sağlamaktır. Bunlar belki okuyana hayal gelecektir ancak nasıl ki uzlaşmaz azınlıklar varsa biz de inatçı çoğunluklar olacağız. Uzlaşmaktan kaçmayacağız fakat şartlarımızda da inatçı olacağız.
Semir Yapıcı
Başıboş köpek konusu dışında akla yatkın şeyler yazmış-çizmişsiniz. Ancak gerçek şu ki; başıboş köpek sorununa yönelik elinizde henüz "saha araştırması niteliğinde" ciddiye alınabilir türden bir çalışmanız yok. Muhtemelen bu konuda "teknik açıdan" ne kadar yetersiz ve donanımsız olduğunuzun farkında bile değilsiniz. Basit bir örnekle anlatayım ne demek istediğimi. Bu memlekette şu an "ülkücü" maskesinin ardına saklanmak suretiyle kendisine bir tür koruma kalkanı edinmiş, merdiven altı üretim çiftlikleri işleten "Prof.'lar" var. Evet, yanlış okumadınız - Prof. ünvanına sahip olan kişilerden söz ediyorum. :) Yani bu merdiven altı köpek üretimi yapan kişilere bir tür "koruma kalkanı" sağlıyor olabilir misiniz "farkında olmadan"? Ya da bu kişiler sizi manipüle ediyor olabilirler mi acep? Siz çocuklarımızın ve yaşlılarımızın zarar görmemesini istiyor olabilirsiniz. Ancak bu kişilerin istediği tek şey; köpekler topluca itlaf edildikten sonra bu alanda "üretim tekeli" hâline dönüşmek.
Tertemiz ve net bir yazı. Tamamı doğrudur. Semir beyi tebrik ediyorum.