Sayın Sinan Oğan,
Babala TV’de katıldığınız Mevzular Açık Mikrofon programında Uygurlarla ilgili soruya ilişkin sarf ettiğiniz sözler tepki çekti. Bu tepkinin başını nerede bir Türk varsa ona bakan ve onun gözünden bakan TamgaTürk çekti diyebilirim.
TamgaTürk’te bu şiar gereğince aslında basit bir prensibimiz var; dünyanın herhangi bir yerinde bir Türk zulüm görüyorsa ve siz onu incitecek en ufak bir laf dahi diyorsanız karşınızda bizi bulursunuz. Nitekim bilhassa bu bağlamda hiçbir siyasetçi, kurum ve kuruluş TamgaTürk’ün eleştirilerinden muaf değildir. Üstelik bize göre gazeteciliğin de gereği budur.
Türkiye’deki “ana akım medya” diye adlandırılan yerler “majestelerinin gazetecisi” olduğu ve siyasetçiler de bu gazetecilerle muhatap olmaya alışkın oldukları için TamgaTürk’teki sert üslubumuz sizi rahatsız ediyor olabilir. Bu sadece iktidar için değil, muhalefet için de geçerli. Muhalif siyasetçiler de genellikle kendi ideolojik eksenlerindeki gazetecilerle muhatap oluyorlar. Tabii haklarını yemeyeyim çok şükür muhalif cenahta kim olursa olsun yanlışa yanlış diyen, kendi partisinin genel başkanını eleştirebilen gazeteciler de yok değil.
Gelelim size; Türk milliyetçisi ve Turancı olduğunuzu belirtiyorsunuz. Ancak sizi aday gösteren partinin programında Doğu Türkistan meselesi Çin’in toprak bütünlüğü içerisinde savunuluyor. Ben, bir Turancı olarak Doğu Türkistan’ı işgal eden Çin’in toprak bütünlüğünü savunmuyorum. Turancılık mademki en basit haliyle Türklerin dilde, fikirde, işte birliğidir o halde hiçbir Türk yurdu esaret altında kalmamalıdır. Esaret altındaki Türk yurtları hür, müstakil ve müreffeh bir şekilde dünya sahnesinde yerlerini almalıdır. Türk yurtları hürriyetlerine bugün olmazsa yarın kavuşmalıdır.
Tabii sizin bir siyasetçi, hatta Cumhurbaşkanı Adayı olarak apaçık şekilde Çin’in bölünmesini istemeniz yanlış olabilir, bunu anlarım. Ancak bunu dile getirmemek, konuya ilişkin üst perdeden yorum yapmamak; Çin’in toprak bütünlüğünü savunmaktan hatta parti programına koyup kurumsal bir söylem haline getirmekten evladır. Çin’in toprak bütünlüğünü savunmak en basit haliyle “Doğu Türkistan, Çin işgalinde kalmaya devam etsin” demektir. Aksi bir anlamı varsa lütfen açıklayın bilelim.
Nitekim size tepki gösterenler arasında haklı olarak Uygur STK’ları da oldu ki bu dernek ve vakıflardaki insanlar ailelerinden haber alamayan, en az bir yakınlarını kaybetmiş, doğdukları topraktan sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni vatanları olarak bilmiş insanlardır. Sizin, sorulan soruyu yanlış anlayıp “cümle Doğu Türkistan’ı buraya getiremeyiz” minvalindeki sözlerinize de yine haklı olarak tepki gösterdiler.
Sizse bir Cumhurbaşkanı Adayı olarak bu tepkileri olgunlukla karşılayıp sözleriniz nedeniyle Uygurlardan özür dileyeceğiniz yerde size tepki gösteren insanları şucu bucu diye yaftalamaya kalktınız. Bu tavrınız tıpkı AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardır kendisine yönelen her eleştiriyi insanları itham ederek savuşturmaya çalışmasına benziyor.
Laflarınızın cımbızlandığını ileri sürmüşsünüz; cımbızlanan lafınız “Benim tespitim baskı abarttıkları kadar yok” şeklinde. Siz, Uygurlarla ilgili "O baskı abarttıkları kadar da yok" dedikten sonra ya da bu cümleyi kurduysanız öncesinde ne dediğinizin bir önemi yok; sözlerinizin öncesinde Turfan’a ilişkin bir anekdot aktarıyorsunuz, sonrasında da Uygur meselesini ABD’nin kaşıdığından bahsediyorsunuz.
Soruyorum size; kucağında bebekleriyle toplama kampına atılan ve idama mahkum edilen, bir oğlu kampta ölen kızı kör kalan kendisi idamdan kurtulan; Mısır’a gidince Türkiye’den 7 kere vize isteyip alamayan, en nihayetinde kolundan tutulup atılan ve bu yüzden ABD’ye gitmek zorunda kalan Mihrigül Tursun’u da mı ABD kışkırtıyor? Gözünün önünde Uygur kadınlarına tecavüz edilen, ailesinden “Benim 6 kardeşim vardı onlardan haber alamıyorum artık tüm Uygurlar benim kardeşimdir” diyen Tursunay Ziyawudun da mı ABD tarafından kışkırtılıyor? Tecavüze uğrayan Uygur kızlarının intihar etmek için kendi bileklerini dişleriyle parçalamaya çalıştığını anlatan Zümret Davut da mı ABD tarafından kışkırtılıyor?
Bakın size ne başka bir devletten ne de uluslararası bir karardan bahsediyorum. Bizzat bu baskıyı görmüş kamp şahitlerinin ifadeleriyle sesleniyorum. Doğu Türkistan’a gitmenizin üzerinden yıllar geçti. Bilgileriniz güncel değil kaldı ki gittiğiniz zamandan kısa süre önce de, daha 2009’da, Urumçi’de bir katliam gerçekleşmişti. Bu mu “abartıldığı kadar olmayan” baskı? Sahi sizce ne kadar baskı var, siz ne kadar olduğunu düşünüyorsunuz?
Attığınız tivitte Uygur STK’larını “algı oyununa gelmekle” suçluyorsunuz. Uygur STK’ları neyin ne olduğunu görmüyorlar mı? İnsanların kendi akılları yok mu? Tüm hayatınız birilerini algı oyunu yapmak, başkalarını da o oyuna gelmekle itham ederek mi geçecek? Bu ne saçma bir tavır.
Türkiye’de 4 Cumhurbaşkanı adayı içerisindeki tek Turancı aday biz olmamıza rağmen, yıllardır her ortamda Uygur Türklerine bunlar arasında kayıtsız ve şartsız tek sahip çıkan biz olmamıza rağmen, bu konuda TBMM’de onlarca kez zulmü gündeme getirmişken bir konuşmamı cımbızlayarak…
— Dr. Sinan Oğan (@DrSinanOgan) April 25, 2023
Doğu Türkistan meselesine siz kimin gözünden bakıyorsunuz bilmiyorum ama ben zorla kısırlaştırılan Uygur kadınlarının; işkence gören Uygur erkeklerinin; anasını babasını kaybeden, Çinlileştirilen Uygur balalarının gözünden bakıyorum. Türk milliyetçiliği ile geçen hafta tanışanların, Türklüğünü yeni hatırlayanların bu meseleye gösterilen tepkiyi anlamasını da beklemiyorum.
Bu mevzuda size tepki gösterenleri itham edenler arasında bizzat bu zulmü yaşayan, ailesinden haber alamayan, çoluğunu çocuğunu kaybeden, canıyla sınanan insanlara dahi laf etmekten çekinmeyenler var. Türk milliyetçiliğini ne birilerinden öğreneceğiz ne de birilerine bırakacağız.
Siz neye ne gözlüğü ile bakıyorsunuz bilmiyorum. Biz Doğu Türkistan, Güney Azerbaycan, Kırım, Kerkük, Kıbrıs, Batı Trakya ve diğer esir Türk yurtlarına ilişkin sorunları başka iki devletin arasındaki gerilimlere göre yorumlamıyoruz. Uygur ne dedi, Kırım Tatarı ne dedi, Güney Azerbaycanlı ne dedi, Türkmen ne dedi ona bakıyoruz. Esaret altındaki Türk yurtlarının hepsi hür, müstakil ve müreffeh olsun istiyoruz. Bu uğurda Türk yurtlarını esaret altında tutan baskıcı diktatörlüklerin yıkılmasını ise tüm benliğimizle istiyoruz.
TamgaTürk'ün Doğu Türkistan'da zulüm gören, Çin toplama kamplarından kurtulan Uygur kadınlarla yaptığı röportajlari izlemek için:
Zümret Davut:
Mihrigül Tursun:
Tursunay Ziyawudun: