Seri katillerin burçları tarzında başlık atılan haberlerin altında mutlaka ismi bulunan seri katiller vardır. Koç burcu olduğu için kan döken, ikizler burcu olması sebebiyle kurbanını ikiye bölen, akrep burcu olmasından ötürü yüz kadına tecavüz eden ya da balık burcu olduğu için cenazenin başında ağlayan katillere değinilir. Yay burcuna geldiğinizde ise tecavüzcü bir seri katile rastlarsınız. Onun adı Ted Bundy’dir. Seri katil arşivlerinin vazgeçilmez isimlerindendir. Hatta birçok sosyal medya platformunun ya da az önceki bahsettiğimiz içeriklerin konusunu oluşturur. Elbette bunların bilimsel gerçekliğe dayanmadığını, doğum tarihi ya da yerinin insanı katil yapmadığını biliyoruz. Toplum yapısı ya da çevre önemli olmakla birlikte sırf Hırvatistan’ın Sisak şehrinde dünyaya gelindiği için katil olunmaz. Var olan katiller de birtakım metafizik metotlarla sınıflandırılamaz. Çünkü bilime başvurulmadığı ve kayda geçirilmediği sürece her veri yahut bilgi doğrulanmaya muhtaçtır. Hatta birçok platformda fazlasıyla yalan bilginin olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Ted Bundy’ye gelinceye kadar incelediğimiz seri katillerle ilgili çok sayıda yanlış bulunuyor. Joe Metheny’nin kurbanlarının etlerinden hamburger yaptığı ya da Ed Gein’in dans etmek için ay ışığı olan geceleri seçtiği iddiaları safsatadan ibarettir. Eylül ayında başlayacağımız Tuhaf Suç Dosyaları serimizin bir yazısına konu olacak Floransa Canavarı da çok sayıda sansasyonel habere konu olmuştur. Sevgilileri öldürmek için dolunaylı geceleri seçmesi kurt adam senaristlerini epey sevindirdi. Gözden kaçırdıkları nokta, Floransa’nın ışıklandırma yönünden yetersiz olması ve kurbanların yalnızca dolunaylı gecelerde görülebilmesiydi.
Ted Bundy, ABD’nin Vermont eyaletinde bir kadın sığınma evinde doğdu. Annesi iddiasına göre Jack isimli bir adamla beraber olmuş ama kendisini terk etmesi sebebiyle Lund’a sığınmıştı. Söylediğinin ne denli doğru olduğu konusunda şüpheler mevcut. Çünkü kayıtlara göre Louise’in birkaç erkekle beraber olduğu bilinmekle birlikte babası tarafından istismara uğradığı hakkında dedikodu yayılmıştı. Hamile olduğu anlaşıldıktan sonra bulunduğu ortamdan dışlanıp sahipsiz kalmış ve sığınma evine yerleşmişti. Burası tıpkı kendisi gibi toplumdan soyutlanmış, istismara uğramış ya da terk edilmiş kadınlarla doluydu. Dünyaya getirdiği oğluna Theodore Robert ismini verdi. Herkes onu kısaca "Ted" ismiyle seviyordu. Fakat onu burada büyütmenin olumsuz olacağını düşünen anne, çocuğunu ailesine gönderdi. Çünkü o sırada da dedikodular alıp başını yürümüş, ensest ilişki lafları herkes arasında konuşulur olmuştu. Ted üç yaşına kadar dedesi ve anneannesi ile yaşadı. Onları ebeveynleri, annesini ise ablası olarak bildi. Bu gerçeği bir iddiaya göre sevgilisinden duyup araştırınca, diğer iddiaya göre hapse girdikten sonra öğrenmişti.
Nispeten başarılı bir öğrenci olan Ted’in dedesi ve anneannesi tuhaftı. Yaşlı kadın çok kiloluydu. Zaten depresyondan mustarip olan kadın bir de felç geçirince iyice akıl sağlığını kaybetmişti. Dedesinin de ondan aşağı kalır yanı yoktu. Boşluğa karşı konuşan, sabah akşam eşini döven biriydi. Ancak etraflarında gayet mutaassıp insanlar olarak tanınırlardı. Ted biraz daha büyüyünce, annesi katıldığı bir partide tanıştığı adamla evlendi. Ablası sandığı annesinin evlenmesi ile bir nebze de olsa mutlu bir aile olabilmişlerdi. Hatta ilerleyen zamanlarda kardeşi olmuş ve ona bakarak zamanını geçirmeye başlamıştı. Üvey babası Johnny Culpepper Bundy onu diğer çocuğundan ayırmıyordu. Hatta epey de sevdiği için kendi soyadını Ted’e verdi. Artık çevresinde adı Ted Bundy olarak biliniyordu. Okul hayatı da düzene girmişti ve çevresinde örnek olarak anılan bir öğrenciydi. Hakkında çıkan dedikodulara da bu nedenle inanılmıyordu. Kedileri iple bağlayıp çakmak gazıyla yaktığı, porno neşriyatına bağımlı olduğu, pencerelerden kadınları seyrettiği ya da küçük çocukları toplayıp ormanda soyduktan sonra çıplak bırakarak eve döndüğü söylentilerine hep yalan gözüyle bakıldı.
Psikoloji bölümünü kazanıp bitiren Bundy bu dönemde Diane Edwards (Stephanie Brooks) ile tanıştı. Ona öylesine aşıktı ki her şeyini feda edebilecek durumdaydı. Birkaç hafta çıktıktan sonra Diane sevgilisinin tuhaf davranışlarına şahit olup onu terk etti. Ted’e sıraladığı bir sürü bahanesi vardı. ABD’de tıp ya da hukuk fakültesini kazanmak için üniversite bitirmek şarttır. Ted bunu göz önünde bulundurarak önce psikoloji bölümünü bitirdi. Ardından da Utah’ta hukuk fakültesine girmeyi başardı. Cumhuriyetçi Parti’ye katılıp çevre edindi, giyimini düzeltti, bakımlı hâle geldi, konuşma dilinde iyi duruma geldi. Birkaç arkadaş vasıtasıyla takıntılı olduğu Diane’i buldu. Karşısına çıkıp evlenme teklif ettiği kız hemen kabul etti. Ted intikam almayı kafasına koymuştu. Yıllar önce kendisini terk eden kızı bu defa o reddetti. Fakat bu doyum onu tatmin etmediği gibi yıllardır kafasında kurduğu birçok fanteziyi hayata geçirmek için kötü bir yola itti.
70’li yıllara gelindiğinde Ted kendisine bir kurban arıyordu. Birçok şehri dolaştı ancak insanlar çok tedbirlilerdi. Aradığı kadınların profili hep aynıydı. Ona göre tecavüz edeceği ve fantezilerini gerçekleştireceği kız mutlaka Diane’e benzemeliydi. 1974 yılbaşı geçtikten sonra gözüne kestirdiği 18 yaşındaki bir kızın bodrum katındaki evine girerek eline aldığı spekulumla vajinasını açtı ve tecavüz etti. Aynı aletle mağduru döverek etkisiz hâle getirdi. Ortalık adeta kan gölüne dönmüş, kız komaya girmişti. Sabah geldiklerinde baygın yatan kızı hastaneye kaldırdılar ancak kalıcı beyin hasarı oluşmuştu. Daha sonra yaşları 12’den başlayan ve üniversite çağına uzanan çok sayıda kurbana tecavüz etti, öldürdü ve parçaladı. Bazılarını bir yerlere attı, kimilerini gömdü, röportajlarda edinilen bilgiye göre bazılarını yedi. Ağustos 1975’te Bundy neredeyse 12 kızı öldürmüş durumdaydı. Bir süre daha gizlenmeyi başaran katil gece ikide çok sevdiği Volkswagen arabasına bindi. Dikkat çekmemek için farları yakmamıştı. İşte bu korkunç bir hataydı. Bob Hayward isimli polis memuru tuhaf hâlinden şüphelendi ve çevirdiği arabayı aradı. Ön koltuk arka koltuğa yatırılmıştı. Bagajda kelepçe, tornavida, levye, kar maskesi gibi birtakım eşyalar vardı. O sırada gerçekleşen bir cinayetle bağlantısı olacağını düşünüp adamı tutukladı.
Bundy’nin evi arandı ve herhangi bir delil bulunamadı. Halbuki marangozluk yaptığını söylediğinde birileri gidip evdeki dolabına baksaydı tecavüz ve cinayet sonrası çektiği polaroidleri görebilirdi. Bundy davada avukat istemeyip savunmasını kendisi yaptı. Suçlu bulunan adam 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı ancak davasının Colorado’da görülmesi kararlaştırıldı. Dava sürecini manipüle etmesi sebebiyle sürekli yer değiştiren Bundy, Aspen kentine geldiklerinde Hukuk fakültesini ziyaret etmek istediğini söyledi. İzin verilen katil 2. kattan atlayarak kaçtı. Ayak bileği yaralıydı ve bir dağ evine sığındı. Birkaç gün dolaştıktan sonra kaçmayı başardı. Paçayı zor kurtarmıştı.
1974’ten 1978’e kadar ABD’nin çeşitli eyaletlerinden adam kaçırma ve öldürme haberleri peşi sıra geliyordu. Polis halkın tepkisi sebebiyle sıkışmış bir yandan da katilin neredeyse hiçbir delil bırakmaması yüzünden işleri iyice zorlaşmıştı. Bundy ise kurtulduğu için suçtan uzak durmak yerine artık sayıyı arttırmış ve giderek daha da saldırganlaşmıştı. Birkaç kez yakalanmış ama her seferinde kaçmayı başarmıştı. Kendisini suçlayacak bariz bir delil olmadığı için kaçtıktan sonra bulunması epey güçtü. Aralık 1977’ye kadar bu kovalamaca devam etti. Farklı takma isimlerle Noel ve yılbaşı karışıklığından faydalanarak bir süre daha gizlendi. Ama öldürme dürtüsüne mâni olamıyordu. 36. cinayetini işlemek üzere harekete geçti. İzlediği maç sonrası garajdan bir arabayı çaldı ve otele yerleşti. Daha önce birinden yürüttüğü kimlik kartını kullanarak kendisini başka biri olarak tanıttı. Sakal bırakıp kalemle yüzüne ben çizdi. Ardından da gece üçte Chi Omega kız öğrenci yurdunu basıp Lisa Levy ve Margaret Bowman’ı öldürdü. İki kızı daha yaralayıp kaçtı. Sığındığı evde karşısına çıkan kadını da yaralayan Bundy yine kaçmayı başarmıştı. Fakat bu defa çok ileri gittiğinin farkındaydı. Aracının hızından şüphelenen ve onu takip edip yakalayan memur ile yaşanan boğuşmada tutuklandı. Artık kesinleşmiş cinayeti olan bir zanlıydı ve onu kurtaracak hiçbir şey yoktu.
1978’de başlayan davalarda çok sayıda kayıp yakını, olası kurbanların akraba ya da yakın çevresi katılım sağlamıştı. Basının yakından takip ettiği olaylar her gün medyada yer buluyordu. Tecavüzcü seri katil birdenbire bambaşka bir insan kisvesiyle halka tanıtıldı. Adam katildi ama çok yakışıklı, zeki ve özgüvenliydi. Medya tarafından biçilen bu profil sebebiyle Bundy’nin katil kimliği tamamen geri plana itildi. Kendisine âşık olan kadınlar onu adeta mektup yağmuruna tutuyordu. Suçlulara duyulan bu ilginin psikolojik ve evrimsel kökenlerine eylül ayında bir yazımızda değineceğiz.
Çok sayıda cinayetten suçlanan katil artık inkâr etmenin kendisine bir fayda getiremeyeceğini anladı. Her şeyi itiraf ediyordu. Ergenlik döneminden beri bu tür şeylere ilgi duyduğunu, 36 kadını öldürdüğünü ve tecavüz ettiğini söyledi. Ömür boyu hapis cezası istediği muhakkaktı. Ancak idam cezasına da çarptırılabilirdi. ABD’nin kimi eyaletlerinde idam cezası bulunurken kimi eyaletlerde ceza infaz edilmez. Zaten hukuk okumuş olan Bundy de bu yasal boşlukları gayet iyi bilen biriydi. Mahkemede savunma yaparken neredeyse tüm manipülasyon tekniklerini kullanıyordu. O sırada girdiği kız yurdunda öldürdüğü gençlerin otopsi sonuçları da çıkmıştı. Ted Bundy’yi belki de en çok zorlayan deliller arasında bir ısırık izi vardı. Lisa Levy’ye yapılan otopside sağ kalçasında diş izleri tespit edilmişti. Katil ile uyumlu olup olmadığını anlamak için diş tabiplerinden birisi birkaç test yaptı. Diş izleri ile Ted’in diş dizilimi arasında bağlantı bulduğunu iddia etti. Bu delil yıllar boyunca tartışma konusu olacak ve günün birinde kanıt bile sayılmayacaktı. Akıl Almaz Olaylar 4: Şeftali Yüzünden Tutuklanan Aile yazımızda da bu konuya değinmiş; cinayet işledikleri iddiasıyla şüpheli kadına şeftali ısırtılıp suçlanmasını anlatmıştık. Hapse atılan eşlerin hiçbir suçunun olmadığının anlaşılması ise tamamen bambaşka deliller sayesinde olmuştu. Her iki olay arasında neredeyse 11 yıl olduğunu belirtelim. Bu kadar zaman geçmesine karşın böylesine sorunlu bir teknik hâlen kullanılabiliyordu. Bundy olayına dönersek; mahkeme bu delili kabul etti, Ted’i Lisa’nın ölümünden sorumlu tuttu.
Mahkemeye çıkarılan Ted Bundy kendisinden gayet emin ve olabilecek tüm kararlara hazırlıklı gibi duruyordu. Kesinleşmiş 20 cinayetin sorumlusu, itiraf ettiği 30, delil bulunamadığı için baş şüpheli olduğu 36’dan fazla cinayetten yargılanıyordu. Fakat bu sayılar hiç kimseyi ikna etmemişti. Çünkü kayıp yakınları olsun ya da olmasın halktan herkes Bundy’nin en az 100 cinayet işlediği konusunda hemfikirdi. Cinayet ağı oldukça genişti. Washington’dan Florida’ya, Kaliforniya’dan Oregon’a kadar çokça yeri dolaşmıştı. Olay yerleri, soruşturmalar ve ifadeler doğrultusunda 14 cinayeti Ted Bundy’nin işlediği kesinleşti. Aslında o güne kadar işlediği her cinayette kendisine o kadar çok güvenmiş, yakalanmayacağına öylesine inanmıştı ki ardında sayısız delil bırakmıştı. Görgü tanıkları her seferinde iyi giyinen ve düzgün birine benzeyen bu adamın eşkalini, giydiği kıyafetleri ve meşhur Volkswagen aracını tarif etmişlerdi. Hâkim Edward Cowart tüm bunları göz önünde bulundurarak Bundy’nin ölüm cezasına çarptırılmasına karar verdi. Söylediği sözler ise herkesi çok şaşırtmıştı. "Senin gibi akıllı, pırıl pırıl bir gencin avukat olmasını çok isterdim. Sana karşı bir düşmanlık hissetmiyorum. Sen başka yoldan ben başka yoldan gittik. İyi bir avukat olsaydın benimle çalışmanı çok isterdim. Kendine iyi bak…"
Bundy bir müddet tutuklu kaldı. O sırada kendisine gelen aşk mektupları ve röportaj teklifleri sebebiyle hiç boş durmuyordu. Kötü şöhreti sebebiyle hapishanede nispeten rahat etmişti. Hatta daha önce tanıştığı, birkaç kez hapishaneden kaçmasına yardım eden Carole Ann Boone isimli kadınla evlenmiş bir de çocuğu olmuştu. O günlerini böyle geçiredursun cezanın infaz günü gelip çattı. 23 Ocak 1989 günü son sözlerini söylemek üzere bir odaya alındı. Orada çok güzel bir ailede büyüdüğünü, iyi birer Hristiyan olduklarını ve zamanla pornografi bağımlılığını yenemediğini anlattı. Hapishanede kaldığı süreç içinde de diğer katillerde bu durumu gözlemlediğini söyledi. Zamanla kendini yenemediğini ve bu bağımlılığın meraka dönüştüğünü, cinayetlerinin temelini bunun oluşturduğunu ifade etti. Röportaj bittikten sonra yerinden kalktı ve her idam mahkumuna yapıldığı gibi tıraş edildi. Artık tümüyle idama hazırdı.
Ünlü seri katil röportajdan on iki saat sonra tutulduğu yerden alındı. Kendisine son kez ne yemek istediği soruldu ama o diğer mahkumlar ne yiyorsa onu yemeyi tercih ettiğini söyledi. Biraz İncil okudu ve dua etti. Olduğu yerden yeniden alınarak bu defa idam odasına doğru hareket edildi. O esnada dışarıda tam iki bin insan toplanmış, maytaplar yakarak kutlamalar yapıyorlar, kimileri içkisini kimileriyse radyosunu alıp sevinçle dans ediyorlardı. Ted Bundy idam odasına doğru giderken bir noktada durup derin bir nefes aldı, bacakları titremeye başladı. Dengesini sağlayamadığı için birkaç kişi destek oldu ve elektrikli sandalyeye oturtuldu. Deri bandajlar vücudunu sabitleyecek şekilde bağlandı. Başına bir bez çuval geçirildi ve son sözlerini söylemesi için müsaade edildi. Ailesine, annesine ve arkadaşlarına selam söyleyen Bundy susup beklemeye başladı. Diğer mahkumlardan farklı olarak onun için bir kadın cellat bulunmuş ve 150 dolar ödenmişti. Cellat düğmeyi çevirdi ve 2000 voltluk akım katilin tüm vücudunu dolaşmaya başladı. İki dakika sonra vücudundaki kasılması azaldı ve elleri düştü. O sırada dışarıdaki insanlar tarafından "Yan Bundy, yan!" sloganları atılıyordu. 07.16’da Ted Bundy’nin öldüğü bildirildi. Bildiriyi okumakla görevli personel daha kapıda görünürken alkışlamaya başlayan halk haberi duyar duymaz sevinç çığlıkları atmıştı.
Cenazesi önce bir ceset torbasına, oradan da sedyeye alındı. Basın ekibi hapishaneyi adeta sarmıştı. Ceset torbasının fermuarı açıldı ve birkaç fotoğraf çekildi. Ardından morga kaldırılan cenazenin otopsi masası üzerinde ve otopsi sonrası da fotoğrafları çekilerek basına servis edildi. İşte sayısız kadını öldüren adamın suretiydi bu. Bir kulağının kenarından başlayarak kafasını dolaşan derin dikiş izleri, alnından başının ortasına uzanan derin morluklar ve yüzündeki gülümseyen ifade. Gazetelerin önemli bir bölümü çekilen fotoğrafları basarak okurlarla buluşturdu. Hâlen çeşitli sosyal medya mecralarında bu fotoğraflar dolaşmaya devam ediyor.
Ted Bundy çok sayıda şarkı, kitap, film ya da diziye konu oldu. Ancak diğer seri katiller kadar ilerlemiş parafilisi ya da çok keskin birtakım özellikleri olmadığı için bu yapımlar belgesel ya da biyografi düzeyinde seyretti denilebilir. Birkaç kitap ve film henüz Bundy yaşarken yazıldı yahut çekildi. Öldükten sonra da seri katil içeriklerinin mutlaka bir yerlerine girdi. Herkes onu zeki, iyi giyimli ve düzgün konuşan biri gibi görse de bu durum onun kadın düşmanı, tecavüzcü bir seri katil olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ayrıca bu denli zeki görünmesine karşın gecenin ikisinde farları kapalı olarak yolda gitmenin polisleri şüpheye düşüreceğini akıl edemeyecek kadar da dikkatsiz olduğu aşikâr. Elbette burada polis memurunun dikkatini ve soruşturmanın başarısını da takdir etmeden geçmeyelim. Seri Katiller serimiz "şimdilik" sona eriyor. Başka yazı dizilerinde mutlaka diğer seri katillerin sırlı dünyasına değineceğiz. Yazıyı Maskelerin Ardındaki Sır isimli kitabımda geçen bir söz ile bitirmek isterim:
Huzurla terk edilemeyen bedenler özünü aramaya devam ederler. Sonsuzluğa gemisini yüzdüren katiller, aldığı yolcuların ruhlarını emerler…
Müthiş bir şeydi. Umarım devamı gelir.