Hepimiz içimizde sakladığımız duygularımız, ilgi alanlarımız ve günahlarımızla adeta kapalı bir kutuyuz. Topluma karşı söyleyemediğimiz hislerimiz, ilginç zevklerimiz ya da ayıplanacak beğenilerimiz. İşte tüm bu ilgi alanları ve bağımlılıklar aslında bize çocukluğumuzdan kalan bir bakiye ve yaşamımızın bizde bıraktığı izlerdir. Ancak bunlardan kimileri normal karşılanırken kimileri birer hastalıktır. Örneğin kayak yapmayı sevmek bir ilgi alanı iken nekrofili kabul edilemez bir şeydir. Bungee Jumping adrenalini tavan yaptıran bir spor iken hız tutkusu bazen Paul Walker gibi gülümseyerek ölmenize sebep olabilir. İşte yaşamınıza dair tüm bunlar aslında beyninizin ve bedeninizin bir sonucudur. Çocukluğunuzda hatta bebekliğinizde yaşadıklarınız ilgilendiğiniz şeylere etki eder. Peki ya korkular? Evet, korktuğunuz şeyler de bunlara sebep olur. Örneğin çocukluğunda kaz saldırısına uğramış birisi Ornitofobiye (kuşlardan korkma) tutulurken, çok güzel kadınların arasında ezilerek büyümüş bir erkek Venüstrafobi (güzel kadınlardan korkma) olabilir. Bunları "Korkunun Elli Tonu" isimli yazımızda incelemiş ve korkuların kökeni hakkında yeterince bilgi vermiştik. Bu yazımızın konusu ise tuhaf zevkler ve fetişler.
Fetiş, bir nesneye ya da davranışa duyulan aşırı ilgi halidir. Fransızcadan köken alan bu kavramın tam anlamı aslında yapay kelimesidir. Yani fetişizm, bir nesneye olmayan bir değeri atfetmek demektir. Mesela ayak fetişistlerinin ayağı bir cinsel obje olarak görmesi buna örnek verilebilir. Yahut birinin ellerini çırpıp birkaç dalı ve otu karıştırmasına büyücülük dendiği gibi. Ancak fetişlerin içinde en kötüsü nekrofilidir. Nekrofili adından da anlaşılacağı üzere ölülere ilgi duymaktır. Ölülerle oturan, konuşan, onları yanında taşıyan ve cinsel münasebete giren insanların tümü nekrofili hastasıdır. Bu rahatsızlığın belki de en eski örneğine Antik Mısır’da rastlanır. Mumyalama işleminden sorumlu olan bir rahip güzel kadınları geç mumyalıyordu. Uzunca zaman akılları karıştıran olayın iç yüzünü öğrenmek için insanlar rahibi takip ettiler ve rahibin kokuşana kadar cenazelerle ilişkiye girdiğini gördüler. Mumyalamaya dair başka gerçekler ise bir sonraki yazımızın konusu. Tarihin çeşitli aşamalarında ne yazık ki bu hastalığın emarelerine rastlandı. Savaş koşullarında kimi askerlerin ölülere tecavüz ettiği kayıtlara geçen bir durum. Kimyasal silah kullanıldığı için epey tartışmaya yol açan Rif Savaşı, İspanyol askerlerin karıştığı bu vak’alar sebebiyle hâlen unutulmamıştır.
Nekrofiliye tutulanların önemli çoğunluğu çocukluk aşamasında travmalar yaşamıştır. Örneğin mezarlardan kaçırdığı çocukları mumya yapan bir adam çocukken mumla kaplanmış bir cenazeyi öpmeye zorlanmıştı. Nekrofilinin de kendi içinde birkaç türü var. Bunlardan ilki salt olarak ölüye ilgi duyabilirken diğer grup ise organlarını incelemekten ya da yemekten keyif alabilir. Amerikan seri katil Jeffrey Dahmer bir nekrofili hastasıydı. Fakat aynı zamanda parlak nesnelere aşırı ilgi duyma olarak da bilinen Parlak Nesne Sendromuna (SOS) sahipti. Aslında hepimiz evrimsel olarak parlak nesnelere ilgi duyarız. Ama Dahmer’ın çocukken hayvanlar üzerinde yaptığı deneyler onun parlak olan farklı nesnelere ilgi duymasına sebep olmuştu. Zamanla iç organlara karşı olan ilgisi artmış hatta bazı kurbanlarının etlerini pişirip yemişti.
Zararsız olan başka fetişizm türleri de var. Örneğin dünyada en yaygın fetişizm olarak bilinen Ayak Fetişizmi. İnsanlar tarafından garipsenmiş, hekimlerin dikkatini çekmiş ve birçok araştırmaya imza atılmıştır. Psikiyatrlar bu durumu, damgalanma ve eziklik psikolojisine bağlıyor. Aşağılık duygusuna giren çocuk köle gibi hissediyor ve kendisini üzerine basılacak biri olarak görüyor. Bu nedenle de kölelerin efendilerinin ayaklarını öpmesi misali buna bağımlı oluyorlar. Bu durum, yaşından büyük insanlara ilgi duyan bireylerde de görülebilir. Kendisini garanti altına alan ve türlü tehlikelerden koruyacağına inandığı kişilerle ilişki kurulabilir. Hatta bu insanlara cinsel çekim de duyulabilir. Gerontofili denilen hatta üstüne filmler yapılan, kitaplar yazılan bu durum yadırganmadan çözülmesi gereken bir meseledir. Ayak fetişizmine dönersek; bilimsel çalışmalar yapan diğer doktorların bu konu hakkındaki tezi farklı. Cinsel uyarılmayı sağlayan beyin bölgesi ile ayakları hareket ettiren beyin bölgesi birbirine çok yakındır. Aslında bu sonuç hiç umulmayan bir proje ile ortaya çıktı. Halide Edip Adıvar’ın Ateşten Gömlek isimli eserinde ayağı olmayan adam her sabah kalktığında sanki varmış gibi hisseder. Buna hayalet uzuv denir. İşte Doktor Ramachandran bunu araştırmak için başladığı çalışmada; ayakla ilgili beyin bölgesine müdahalede cinsel uyarım olduğunu da gördü. Böylece ayak fetişizminin kökeni hakkında bu tezi öne sürdü. Ayak fetişisti olan seri katil sayısı neredeyse yok denilecek kadar azdır. Jerry Brudos uzun yıllar kadın ayaklarına ilgi duymuş ve dört kadını öldürmüş bir seri katildi. Ancak onun temel özelliği ayak fetişisti olması değil nekrofili hastası olmasıydı.
Başka bir fetiş olan Mazoşizm kendisine ya da başkasına fiziksel zarar vermekten hoşlanmaktır. Aslında bu içlerinde belki de en tehlikeli olabilecek türdür. Çünkü kişi zamanla bunun bağımlısı olur ve kendisine adeta kurban arar. Doktor Paul de River’a göre her mazoşist bir sadist, her sadist bir mazoşisttir. Çünkü acı vermekten ya da acı duymaktan zevk almanın arasında fark yoktur. Zira zamanla bu iki kavram birbirine karışır ve insan içinden çıkamadığı bir girdaba sürüklenir. Eğer zamanında engellenmezse şiddetin dozu giderek artar. Böylece kurbanlarına acı vermekten zevk alan işkenceci katil profili ortaya çıkabilir. Kurbanlarını bağlayan, işkence eden ardından da katleden iki çocuk babası Dennis Rader on kişiyi öldürdükten sonra yakalanabilmişti. Katilin soğuma dönemlerinde kadın kıyafetleri giymekten keyif aldığını, cinayetlerini işlerken de bu ritüelini sürdürdüğünü belirtmeden geçmeyelim.
Diğer bir fetişizm türü ise içinde mazoşizmi de barındıran BDSM. Açılımı Bondage (bağla), Discipline (disipline sok), Sadism (acı yaşatarak zevk al) ve Masochism’dir (acı yaşayarak zevk al). Son zamanlarda özellikle sosyal medya mecralarında epey alaya alınan bu durum aslında giderek yaygınlaşıyor. Müstehcen film ve video platformlarında arama sıklığının yükseldiği istatistiklere yansıyor. BDSM tek başına var olabileceği gibi porno bağımlılığı sonucu da ortaya çıkabilir. Çünkü insanlar farklı türde ilişki şekillerine ilgi duymaya başladıkça ahlaki bakış açısı ve acı eşiği değişebilir. İşte bu noktada BDSM bağımlılarına dikkat etmek elzemdir. Çünkü BDSM bağımlısı bireyler kendilerine ve topluma ciddi zararlar verebilirler. Belki garibinize gidecek ama partner bulamadıklarında kendilerini bile öldürebilirler. Bunun en acı örneği, Kill Bill filmindeki oyunculuğu ile herkesi etkilemiş olan David Carradine’in ölümüdür. Ünlü aktör otoerotik asfiksi bağımlısıydı. Otoerotik asfiksi, cinsel uyarım esnasında kendisini nefessiz bırakarak zevk almaktır. 72 yaşındaki aktörden bir gün boyunca haber alınamadığı için polis ekipleri ile otel odasına girildi. İçeride herhangi bir hırsızlık ya da saldırı emaresi yoktu. Dolap kapağının açık olduğunu gördüler. Karşısına geldiklerinde aktörün boynundan ve cinsel organından halatla askılığa bağlı olduğunu gördüler. Olay yerinin fotoğrafları çekmişti fakat ne hikmetse fotoğraflar hemen basına servis edildi. Sanatçının dolaba bağlı pozları çeşitli gazetelerde yayınlandı. Neredeyse bir ay boyunca olay yeri ve otopsi sonuçlarını tartışan polisler için açıklanabilecek tek durum vardı. Belli ki Carradine cinsel fantezisini hayata geçirirken boğularak ölmüştü. Çünkü yanında herhangi bir intihar notu yoktu. Ayrıca bağlanma şekli ölümüne neden olabilecek kadar tehlikeliydi.
BDSM bağımlısı seri katillerden en önemlisi Harvey Glatman’dir. IQ değeri 130 olduğu için zekasıyla ilgi çeken biriydi. Annesi henüz çocukken cinsel eğilimini fark edip doktora götürmüştü. Çünkü banyodan çıkan oğlunun boynuna baktığında kıpkırmızı olduğunu görmüştü. Karşısına alıp konuştuğunda ipin bir ucunu boynuna bir ucunu da musluğa bağlayıp kendisini boğduğunu öğrendi. Bir başka gün ise penisini çekmeceye bağladığına şahit oldu. Ama doktorun cevabı "Büyüyünce geçer, telaş etmeyin" olmuştu. Büyüdü, sayısız kadına tecavüz etti, boğarak öldürdü ve fotoğraflarını çekti. Bununla birlikte, şunun adını koyalım. Suç istatistiklerinde sadizm ve mazoşizme tutulan seri katillerin önemli çoğunluğu eşcinseldir. Kadın-erkek ilişkisinde kadın tarafının hisleri yeterince sağlanamadığı için bunu farklı yollarla denerler. Bu da çoğunlukla kendini ya da başkasını nefessiz bırakma (asfiksi-hipoksi), bağlama, partnerlerin meni, idrar ya da dışkı yemesi yahut yedirmesi, birtakım alet edevatla vücuda zarar verme şeklinde gerçekleşir. Bu duruma örnek olarak Herbert Richard Baumeister verilebilir. Babasına kızdığı için kendisini zincirleyip döven annesi sebebiyle içine kapanık büyüdü. İçten içe hep idrarının tadını merak ediyordu. Başarılı olduğu işinden üzerine işediği davetiyeyi valiye göndermesi sebebiyle kovulmuştu. Bu hisle yaşayan adam 24 yaşında evlendi ve üç çocuğu oldu. Yakalandıktan sonra eşi 25 yıl boyunca yalnızca altı kez beraber olduklarını ve çocuklarının bu üç birliktelikten dünyaya geldiğini söyleyecekti.
Baumeister 90’lı yıllardan itibaren gay barlara takılmaya başladı. O dönemlerde ardı ardına kayıp haberleri geliyordu. Dedektifler olayların izini sürmeye başladıklarında bir mağdura ulaştılar. Bu adam Baumeister’ın elinden kurtulmayı başarmıştı. Karşılıklı olarak birbirlerini boğup mastürbasyon yaptıklarını söyledi. Baumeister ellerini çektiğinde yerde yatan adam bilincini kaybetmişti. Öldü zannettiği mağdur gözlerini açtığında katilin boşluğundan yararlandı ve kaçtı. Daha önce adam öldürdüğünü ise sonradan duymuştu. Dedektifler derhal adamın evine gittiler ama onu bulamadılar. Kapya baktıklarında Bayan Juliana’yı gördüler. Yüzündeki telaş dikkatlerini çekti. Kadın eliyle bahçeyi işaret etti "Oğlum burada birkaç kemik parçası buldu" dedi. Tom ve Jeff ellerine aldıkları kemiği incelediklerinde insana ait olduğunu anladılar. Önce yakılmış sonra da gizlice gömülmüştü. Polis ekipleri gelip bahçenin her yerini kazdıklarında sayısız insan kemiği buldular. 17 kişinin kimliği tespit edildi, 7 kişiye ise ulaşılamadı. Katilin peşine düşen polis onu Huron Gölü kenarında başından vurulmuş bir halde ve yanında dört sayfalık intihar notu ile buldu. Katil beyninde sakladığı onca sırrı toprağa dökmüş ve bilinmezlikleriyle sonsuzluğa karışmıştı.
Hayali orgazm yaşayanlar, BDSM bağımlıları, ayak fetişistleri, öğretmen taciz eden sapıklar, yaşlılara ilgi duyanlar, satanist ayinlere karışanlar ya da yaşamadığı şeyleri anlatanlar. Arzularının peşine düştüğü için hayattan ve gerçekten koparak yaşayan insanlar. Doğa, kendisini bombalayan insanlara hiçbir zaman teslim olmadı. İntikamını ölü bedenleri kucağına basıp yok etmekle alıyor. İnsanın insana olan zulmü ve aykırılığı doğanın çürütücülüğü karşısında hâlen aciz. Ve ölümsüzlük pek de kolay bulunacağa benzemiyor. En azından biz geleceğe yalnızca kemiklerimizi bırakabileceğiz. Aşkımız, acımız, keyfimiz ve hislerimiz bilinmeyen diyarlarda yok olup gidecek…