Görünenin hemen arkasında, özelliksiz ve cazibesiz yüzeyin hemen altında, ortalama bir Türk insanının zihninin karanlık dehlizlerinde, kolektif bilinçaltımızın nem ve küf kokan zindanlarında bir köpekbalığı, yosun kaplamış, çürümüş dişlerini sırıtarak gösteriyor. Bir köpekbalığı; öyle azametli, denizlere korku salan cinsten bir köpek balığı değil, küçük, sinsi, karanlık mercan resiflerinde fırsatçılık ve leşçilikle beslenmeyi adet haline getirmiş sefil bir yaratık, akışına öldüğümüz ırmaklarda yüzüyor. Ölmüş ama hareket etmeye devam ediyor, bir tuhaf yeşil ışıkla yanan gözleri, undead tekinsizliğiyle bakıyor, her an, fırsat bulursa saldırmaya, görünmeye hazır, ama ışık varken tedirgin, çekingen, sıvışmaya meyilli.
Bir yerde, belki de bizler köpekbalığına hayranlık duyuyor ya da onu kıskanıyoruz, kendi hayatlarımızda sair sebeplerden avladığımızı yemekten geri bırakılsak da. Belki pusuda gizlice bekleyen, bir gün kuralları istediğin gibi delebileceğin anı kollayan bir köpekbalığısındır; yahut belki de köpekbalıklarının kendileri için kazandıklarını –özgüven, güç ya da para- kıskanıyorsundur, çünkü bu başarıların kendin için imkansız olduğunu düşünüyorsundur, belki bu avcı davranış tarzına hayranlık duyuyor yahut kendini öyle tanımlıyorsundur.
Belki, bir yerde, içinde bastırdığın karanlık yanına hayranlık duyuyorsundur ya da bu karanlık amaçlarının peşinden diğer kısıtlamalar sebebiyle gidemediğini hissediyorsundur ve bu yüzden kuralları delip şöhret yakalayan bireylerin gayet görünür olan özgürlüğünden zevk alıyorsundur.
Jean Kim, “İnsanlar Neden Diktatörleri Takip Ederler?” başlıklı makalesinde yukarıdaki satırları kaleme almış. Evet, ödünç aldığım metafor budur, pusuya yatmış köpekbalıkları. Büyük köpekbalığının icraatlerini gördükçe kendinden geçen, “bir gün ben de yapabilecek miyim?” diye düşlere dalan, başkalarının kabusu olmaya namzet iğrenç yaratıklar.
AKP’yi eleştiren bir tweet atın ve izleyin. “Muhafazakar” değerleri savunanlar, cinselliği tabulaştırıp, öncesinde bir cinsellik hikayesi olduğunu akıllarımıza getireceği için hamile kadının sokağa çıkmasının bile ayıp olduğunu iddia edenler, mesela, cinsel içerikli küfürleri bol keseden savururlar. Son günlerde Cumhur İttifakı destekçilerinin “düşman” gördükleri kadınlara tecavüz etmek istediklerini beyan etmeleri, mesela. Son olarak Mansur Yavaş’la gayet sevimli bir diyaloga giren hemşireye tecavüz etmek istediğini belirten Kaan Altınok isimli bir şahıs oldu. Profilini inceledim, “yerli ve milli” bir adam. Din diyanet, vatan millet paylaşımları gırla. Ve bu adam bir kadına tecavüz etmek istiyor.
Üstelik, daha korkunç olan, bakanı etiketleyebiliyor. Çünkü AKP iktidarı onun gözünde, demokratik cumhuriyet rejimi olan bir ülkede vatandaşın oylarıyla seçilmiş, basitçe vergilerin nereye harcanacağına karar veren geçici bir hükumet değil. Büyük köpekbalığından ibaret. En olmadık, en mide bulandırıcı, en akıl dışı beyanları AKP liderleri verebiliyorlar ve başlarına bir şey gelmiyor. (Bir kadın olarak sus, kız mıdır kadın mıdır bilemem, iki ayyaş, bunlar ateist, afedersiniz Rum vs) O yüzden, AKP ile zihninde öyle bir bağ kurmuş ki, sağlık bakanının onu arayıp “aferin evladım, hoplat” diyeceğini düşünüyor. Çevresinin, “hoplatalım reis, bunların alayı laik, laik karılar yollu olur zaten” sohbetinden gaz, AKP’nin pervasızlığından cesaret alıyor.
Ama AKP’nin kucağına da bombayı bırakıyor. Erdoğan, asla hesapsız kitapsız cesaret gösterisi yapmaz. Şartlar uygunsa, bedeline razıysa ve kazanım elde edecekse yapar. Mesela, Atatürk hakkında gemi azıya alanlar, MHP seçmenini rahatsız ediyorlar, zaman zaman tedip ediliyorlar bu yüzden. AKP’nin pervasızlığıyla yarattığı bu kitle, ideolojiden, siyasetten bağımsız bir minik köpekbalıkları sürüsü. Bunların, mesela, 15 Temmuz’la rabıtaları “karıları bize helaldir” vecizesiyle özetlenebilir. İslamofaşist değil de, komünist bir iktidar gelseydi, bunlar bu defa dini referanslarla değil, “burjuva çocuğu bunlar, zengin oldukları için güzel karılarla evlendiler, kızları da güzel oldu, bize verilsin!” diyecek adamlar. Yahut milliyetçi bir iktidarda, “Bunlar Ermeni tohumu, madem Ermeni’sin istemeden vermelisin” diyerek yine içlerindeki köpekbalığını dışavuracak adamlar.
AKP’nin anlamadığı, göremediği bu. Toplumun ahlakı helezonlar çizerek bir girdabın içine batıyor. Sebebi şu veya bu politika değil, iktidarın davranış kodunun pervasızlığı, seviyesizliği. 20 yıl önce, Sezer Ecevit’e kitap fırlattı diye kriz çıkmıştı. Ülke bir gecede fakirleşmişti. Tek sebebi, Ecevit’in ifadesiyle “Cumhurbaşkanının devlet ciddiyeti ve nezaketiyle bağdaşmayan hareketi” idi. Bugün Tayyip Erdoğan bir bakana amiyane tabirle “ana-avrat” sövse, kriz falan çıkmaz. Muhalifler kınar, iktidar destekçileri de “nasıl sövdü reis ama!” diyerek gülerler, bu kadar.
Bu kadar da, işte, toplumun alt tabakasında, gettosunda, varoşunda yaşayan, sonraları statü atlamış gibi görünse de köksüz ve edepsiz sabık kodlarını hala taşıyan köpekbalıklarına o zaman gün doğuyor. Kontrolsüz gücün getirdiği pervasızlık, toplumda, tabanda bambaşka görüntüler yaratıyor ki, imamın bağırsak hareketleri ile cemaatinki arasında Anadolu irfanının tespit ettiği bir ilişki vardır şimdi anmayalım.
Süleyman Soylu bir tecavüz şüphelisine sahip çıktıkça, mesela, tecavüzcü olmamasının tek nedeni henüz fırsat bulamaması olan binlerce insan sırıtıyor. Halbuki Süleyman Soylu İçişleri Bakanı’dır, Türk yargısına güveniyorsa zaten adaletin tecelli edeceğini düşünüp böyle hassas bir konuda görüş beyan etmemeliydi. Ama “sizinkiler-bizimkiler” üzerine kurulu siyaset böyle bir şeye imkan tanımıyor; bizimkini her şartta savunacak, ötekini her şartta kötüleyeceksin.
Çok uzun süredir, eski Türkiye’dekiyle karşılaştırılamayacak kadar beter bir şekilde ahlak, nezaket, görgü, edep, teamül vs. rafa kaldırıldığı için, her toplumda belli bir oranda var olan latent köpekbalığı sayısı arttı. Toplumun her katmanında, fırsat kollayan köpekbalıkları var. Aklıselim, düz, sıradan vatandaş, iyi bir insan olmak isteyen birisi, Türkiye’de epey zorluk çekecektir. İyi niyet geçer akçe değil, bir siyasetçiyle sıradan bir sosyal medya kullanıcısının diyalogu dahi infial uyandıran (ve uyandırmakta haklı olan) bir olaya sebebiyet verebiliyor.
Başta Erdoğan olmak üzere, AKP’liler manzarayı bu hale getirdikleri için pişman mıdırlar? Sanmıyorum, hala fayda sağladığını düşündükleri için aksine, bu manzarayı mümkün kılan dinamikleri beslemeye devam ediyorlar. Ama, canavarla mücadele eden canavarlaşır prensibini unutuyorlar, şimdiye kadar annelerinin “sen onlara uyma yavrum” nasihatine uyan iyi aile çocukları da bilendiler. Şimdilik öne çıkan köpekbalıklarını, büyük köpekbalıklarının önüne atıp parçalatmayı keşfettiler, ileride başka yöntemler keşfederlerse, sonu sıradan AKP’liler için de, Türkiye için de iyi olmayacak gibi görünüyor.
Son olarak, yazımı bitirdiğimde fark ettim ki, birçok Aktroll, en başta kulyaszaridi isimli twitter hesabı, hemşire Büşra'yı "terörist" diyerek hedef göstermiş, hastanesini paylaşarak saldırı imasında bulunmuş. Mansur Yavaş'ın bu kızı hastanesinde ziyaret edip "korkma kızım" demesi gerekiyor. Zira köpekbalıklarıyla mücadele eden kitle, tek yakalandıkça bu küçük yaratıklara kurban olmaktan usandı, yüzleşmekten kaçınmak, ancak karşı tarafın ahlaksız sindirme politikasının işe yaramasına neden oluyor.
M. Bahadırhan Dinçaslan