Sayın Başkan,
Bizim nesle görmeden hocalık edenlerin en etkilisi herhalde Atsız’dır. Atsız da siyasi tarihimizde herhalde en çok açık mektuplarıyla önemlidir. O gelenekten gelen bir yazar ve bir kısım Türk milliyetçilerinin sözcüsü olarak size bu açık mektubu yazma kararı aldım.
“Biz, adalete susamış, demokrasiye inancı tam Türk gençliğiyiz.” Bu sizin sözünüzdü. Çok iyi biliyorsunuz ki, devletin bütün imkanlarını şahsi çıkarları için istismardan asla çekinmeyen bir sürü her türlü esbab-ı cefayı toplayıp gelmişken sizi uğradığınız ahlaksızlığa karşı yeniden ve çok daha güçlü bir şekilde muzaffer olarak o cendereden çıkaran bu sözdü. Partinizde birçok isim sizin doğru aday olmadığınızı düşünüyordu, – pek anlamı yok aslında ama, o sıralar CHP’li olmadığım halde kusurlu bir aday değil dediğim için CHP’li arkadaşlarımdan tepki bile görüyordum- örgüte hakim değildiniz, delegeniz yoktu, hasbelkader seçmen teveccühünün sizden yana olduğunu ispatlamasanız arkanızdan çekilmeye ve sizi “düşman”dan önce yemeye hazır partilileriniz ve size yasaları çiğneyerek kumpas kuran bir iktidar vardı. O gece çıkıp bu sözü ederek muhalefet partilerimizin -maalesef- mustarip olduğu küçük hesapçılık ve hayal kırıklığı kısır döngüsünü kırdınız. İyi de ettiniz.
Şimdi siyaset benzer bir cesareti kazanmak isteyenin önüne şart koşuyor. Meşhur “talih cesurdan yanadır” sözünü, Jules Verne bir eserinde tefsir eder ve der ki “talih gözükara cesurdan yana değildir, cüretkardan yanadır.” Zira cüretkar hesap eder, atacağı adımın, yapacağı sıradışı ve hatta müthiş hamlenin altını ve arkasını doldurur, öyle hamle yapar. Dışarıdan bakanlara yaptığı hamle salt cesaretten ibaret anlık bir yiğitlik gösterisi gibi gelebilir, ancak öyle değildir; birikmiş ve olgunlaşmış bir dağarcığın cüretkar hasadıdır.
Literatür bize gösteriyor ki, seçmeni seferber etmenin ilk koşulu, seçmeninin “özgüvenli” olmasını sağlamak. Hatta acıdır ki, tam olarak bu yüzden komplo teorileriyle, dış güçler gibi masallarla uyutulan seçmen daha aktif ve organize olabiliyor; zira bu anlatılar seçmende yersiz de olsa etkili bir özgüven yaratıyor. Bugün muhalif yığınlar özgüvensiz, kendi liderleriyle rabıtası zedelenmiş ve hayal kırıklığıyla enerjisini yitirmiş halde. Millet İttifakı ve 6’lı Masa yapılanmalarının genel başkanları kimi zaman küçük hesaplardan, kimi zaman nezaketten, kimi zaman da muhalif saflarda bir gedik açmama hassasiyetinden ötürü bu hayal kırıklığını toparlayacak ve bizleri yeniden o geceki gibi seferber edecek adımlar atamıyorlar.
Üstelik zaman da bir problemdir. Dillere pelesenk olmuş dizesinde şairin “vazgeçmenin mümkün olmadığı bir zaman”ın önemine dikkat çektiği gibi, doğru zamanı kaçıran hamleler ne kadar cüretkar olurlarsa olsunlar, bu defa bir halk ozanının “şimdi sen yar olmak istersin amma / neyleyim sevdiğim iş işten geçti” dizelerindeki acı hakikatin seddiyle karşılaşırlar. Beklediğimiz cüretkar hamle kısa sürede muhalif saflardaki fay hatlarını tamir edip uzlaşma yaratmalı, akabinde “kolları sıvayıp” AKP seçmenini ve kararsızları ikna etmeli. Bu hayli çetrefilli ve yüklü görev kısa zamanda altından kalkılacak iş değildir.
Ayak direndikçe, “seçimi kazanmak” meselesinden öte hesaplar yapıldıkça yahut seçim kazanılmış da bürokrasi kadrolarını paylaşmak kalmış gibi tuhaf işlerle meşgul olundukça -bunları yapanlar iyi niyetli bile olsalar- zaferin gelmeyeceği ve devlet olma vasfını git gide yitiren cumhuriyetin kalıcı hasarlar sebebiyle nesiller boyu toparlanamayacağı bir çöküşün nihai safhasına varacağı aşikar.
Sayın Başkan,
Tam olarak bu yüzden benim ve benim gibi düşünenlerin bu kader anında sizden beklentisi, yeniden kol sıvayarak çıkış yapmanızdır. Bu çıkış, “ikon siyaseti” dediğim ve patinaj çekmekten, kendini aldatmaktan başka hiçbir işe yaramayan tuhaf ve saplantılı siyaset anlayışının yıprattığı kitleleri mobilize edecek ve gerekirse emrivaki ile, samimiyet ve ciddiyet testini geçebilen partileri sizin arkanızda kenetleyecektir.
Bu tuhaf ve saplantılı siyaset anlayışının en belirgin örneği, “Kürt siyaseti”nde görülüyor. “Kürtler” diye muhayyel bir kavramı sopa olarak kullanıp, ikna edilmesi gereken merci olarak PKK ve onun siyasi uzantısı HDP’yi gösteren diskur, PKK çizgisine muhalif ufak çıkışlarında dahi Demirtaş’ın nasıl örtülü bir aforoza uğradığını, mesela, gizliyor. Kürtleri deyim yerindeyse maraba, sözümona Kürt temsili üstlenmiş siyaseti de seçmen ağası olarak gören anlayışı, tam olarak sizin profilinizde birisi kırarak memleketin aşiret çağındaki gibi kabilecilik ve toptan oy aritmetiği siyasetine kıstırılmasını engelleyecektir. “Kürtler” diye bir şey yok, tek tek Kürt vatandaşlar var, onları bir torbada ve kendisine ait görenlerdense, hikayesi, sosyo-ekonomik sınıfı ve birey olmaya mahsus biricikliğiyle tekil vatandaşlar olarak gören bir siyaset, birey ve vatandaş olmayı başarmış Kürtlerden teveccüh görecektir. Üstelik bu siyaset tarzı, şimdiye dek HDP ve PKK uzantılarını beşinci kol gibi ters etki yaratsın diye muhalif hareketlerin üzerine salarak fay hatlarını belirginleştirmekte kullanan iktidarın tuzağını da çökertecektir.
Sayın Başkan,
Tahminim odur ki, gelecek seçimlerde Cumhurbaşkanı seçilseniz dahi size muhalefet edeceğim. Açıkça Türk milliyetçisi olduğunuzu ilan etmediğiniz ve benim tasvip ettiğim milliyetçi anlayışı politikalarınıza yansıtmadığınız sürece bu -haliyle- böyle olmalı. Ancak basitçe “kim kazanır?” sorusunun yanında “kime muhalefet etmek isterim?” sorusunu da soruyorum ve bunu mühim buluyorum: Size muhalefet etmek isterim.
Sizi destekleyen ve size çağrı yapan bir metnin samimiyetine gölge düşmesin diyerek çok daha şedid olabilecek eleştirilerimi törpülesem de, ortada adaylığını açıkça ilan etmemiş ancak ima eden ve bu nedenle puslu bir ortam yaratarak hem kendi adaylığının gerçekleştiği senaryoda yarışa yıpranmış başlamasına neden olacak hatalar yapıp, şimdiye dek sunduğu vaatler ve kurguladığı söylemlerle hiç değilse siyasal iletişim açısından epey beceriksiz olduğunu ispatlayan bir genel başkan ve gerçekleşmesi imkansız gibi görünen bir uzlaşma sonrasında tek bir pürüz olmadan aday ilan edilmedikçe hamle yapmayı düşünmediğini açık eden mevkidaşınız var. Bu dayatma ifradı ve temkin tefridi arasında akl-ı selim ile hareket etmeyi düşünen genel başkanların ise mezkur gerekçeler nedeniyle fazla hareket alanı yok. Bizlerin, yani seçmenin, vatandaşların, vergi mükelleflerininse kaybedecek zamanı ve bizim hesap dışı olduğumuz denklemlerin bilinmeyenlerinin tespit edilmesini beklemeye tahammülü yok.
Bütün bunları düşündüğümde, hem kendi adıma, hem fikirlerimi paylaşan insanların sözcülüğüne soyunarak size çağrı yapıyorum: Cumhurbaşkanlığına aday olma niyetinizi açıklayınız. 6’lı Masa gündemine bunu bizzat siz sokunuz. Perde arkasında ne konuşulduğunu bizim bilme imkanımız yok, ancak bilmeyen ve bilmesi umursanmayan edilgen sürüler muamelesine maruz kaldıkça inancımızı yitirmekle kalmıyor, bileniyoruz. Kazanacak profil, “doğru aday” olduğunu yalnız aday olduktan sonraki değil, adaylığa giden süreçte yaptıklarıyla da ispatlayacak; gündemdeki potansiyel adayların ikisi, bu sınavı geçemeyeceklerini ispatladılar.
Biz, adalete susamış, demokrasiye inancı tam ve tahammülü biraz daha sınanırsa öfkesini artık içeriye yöneltmek üzere olan Türkleriz. Bunun olmasına izin vermeyin ki, Türkiye’de siyaset mümkün olmaya devam edebilsin ve ucuz kukla gösterilerinden kurtulalım.
Saygılarımla,
Müstakbel ve muhtemel muhalifiniz Bahadırhan Dinçaslan.
Sonunda birisi çıktı.Hadi be Ekrem Başkan aday ol artık neyi bekliyoruz
Ne güzel bi yazı.
Sizi daha önce tanıma fırsatım olmamıştı, üzgünüm. Yazınızın altına imzamı atıyorum. Kelimesi kelimesine benim ve dahi çevremin konuştukları ve düşündüklerini yazmışsınız, tebrikler. Ekrem İmamoğlu başkanım siz de size olan güvenimizi boşa çıkarmayın ve kollarınızı sıvayın. Size inancım da güvenim de tam. Allah yardımcınız olsun, Türk milleti sizinle. Saygılarımla.
Bahadırhan Dinçaslan'a sevgilerimi ve Ekrem İmamoğlu'na saygılarımı sunuyorum. Metnin altına imzamı atıyorum. Sayın Başkan, cesaretinizi gösterin. Takdir, hürmet ve desteğimizi kazanın. Beklediğimiz tek karşılık iktidar değişimi ve müreffeh bir ülkedir. Tanrı Türk'ü korusun.
Canım abim hislerime tercüman olmuşsun hislerine ve kalemine sağlık.