Yılların dışarlıklı ezberleri, Turan fikrini Türklerin zihnide “ütopik, hayali, lüzumsuz yahut imkansız” olarak kodluyor. Daha önceki yazımızda Turan fikrinin yabancı ülkeler tarafından ne kadar ciddiye alındığını, Ermenistan’ın mevcut bölgesindeki varlığını yalnızca bu projeye engel olmada bir araç olarak görülmesine borçlu olduğunu göstermiştik. Şimdi, Turan’ın “hakiki” faydalarına ve gereksiz bir hayal olmak şöyle dursun, canla başla uğruna mücadele edilmesi gereken bir proje olduğuna dair yazalım.
Evvela, ilginç bir akım kendisini gösteriyor: “Türkçüyüm, ancak Turancı değilim.” Kendisine Türk milliyetçisi diyenler, nasıl bir zihin süreci sonunda böyle bir yargıya varabiliyorlar, gerçekten anlamış değilim. Ama temelinde iki kanaat var gibi: İlki, “Türk toplulukları Türk değildir, başkalaştılar” fikri. İkincisi, “Evvela Türkiye” tavrı.
Türk toplulukları, bir prizmanın kırdığı beyaz ışık gibidir: Rengarenk bir tayf oluştursalar da aynı ışıktan doğmuşlardır. Bunun ötesinde, tayfta yakınlaştıkça renklerin birbirlerinden farkları belirsizleşir. Türkçüyüm (Türk milliyetçisiyim vs – bunların hepsi aynı anlama gelir) ancak Turancı değilim diyenler, eğer Iğdırlı bir Türk ile aralarında “bağ” olduğunu düşünüyorlarsa, Iğdır’ın az ilerisindeki ile neden bağları yoktur? Iğdır’ın az ilerisindekinin neden Türkmenistan’la bağı yoktur? Türkmenistan’da yaşayanın Afganistanlı bir Avşar’la bağı olmaz mı? Türklüğün tanımını suni şekilde sınırlandırmaya kalktığınızda tarih ve kültür; bilim ve sanat, size öyle olmadığını hatırlatıp duracaktır.
Sonra gelelim “Evvela Türkiye” tavrına. Bu, Turan ereğine ulaşmak için basamaklandırılmış bir projenin anlayışı olsa, elbet kabul ederdik. Ancak Türkiye’yi Türk Dünyası’nın değil, başka bir alemin parçası olarak gören zihniyet, Turancı refleksler ve atılımlara “önce Türkiye” diyerek karşı çıkar ve iyi niyetli değildir. Türkiye, dünyada yalnız değil – önce Türkiye diyerek, sözgelimi, Hariciye’nin bütçesini mi kısacaksınız? Önce Türkiyecilik, “Turan olmasın” demeye henüz cesaret edemeyenlerin sığındığı basit bir bahaneden ibaret – Türkiye’nin faydasına olan dahili ve harici projeler, “önce Türkiye” diyenin desteklemesi gereken işlerdir.
Pekala Turan’ın faydası nedir? Evvela, Birleşmiş Milletler’de bir oy hakkı yerine, yedi oy hakkımız olsa fena mı olurdu? Hatta, diğer Türk yurtları da bağımsızlıklarına kavuşsalar; Türkiye’nin verdiği bir öneriyi Tataristan’dan Yakutistan’a, Altay’dan Kırım’a Türk devletleri topyekun destekleseler? Dünyaya karşı yalnız ve ezeli-ebedi sorunlar yaşadığı komşularıyla arası bozuk bir Türkiye’dense (Yahut Kazakistan’dansa) akrabalarıyla birlikte hareket eden bir Türkiye için uğraşmak neden gereksiz yahut “ütopik” olsun?
Avrupa’ya bir asır evvel baktığınızda bugünkü birlikleri imkansız görünürdü – bugün bu birlik sayesinde hepsinin topyekun bir fayda elde ettiği aşikar. Neden benzer ve faydalı bir birlik Türkler tarafından tesis edilmesin? Bunun dillendirildiği her anda mutlaka “bu ütopiktir, gereksizdir, şudur budur” diye düşüncelerini paylaşanların zihnine bu nasıl yerleşti acaba? Turan fikrini Türk düşmanlarının arzu ettiği şekilde görüyorlar; Turan deyince kafalarında canlanan, 20. asır başındaki bir Ermeni komitacının kafasında canlananla aynı. Kasıt sahibi olmak için nedeni olanları anlarız elbet, fakat gayet Türk ve makul insan olup da bu imgeyi zihninde taşıyanlara ne demeli? Onlar, aynı Avrasyacı komplo teorileriyle beyni yanan, ancak özünde gayet iyi ve faydalı “kötü yola düşmüş” insanlar olan Ulusalcılar gibi, bu illüzyondan kurtarılması gereken kardeşlerimizdir: Evet, hayal gören onlardır. Turan’ın zararı olacağını düşünen, Turan’ın istenmemesi gereken boş yahut sakıncalı bir ütopya olduğunu düşünenler hayal görüyordur.
Çocuklarımızın 250 milyonluk bir “alem”in parçası olmasını istemez miyiz? Türkistan’ın zenginliğinin Anadolu üzerinden geniş pazarlara, yüksek fiyattan satılmasını? Elde edilen gelirin benzer diller konuşan, benzer efsaneler anlatan bu 250 milyonluk halkı kalkındırmasını? İş ve işçi havuzunun bir anda devasa biçimde genişlemesini, yetenek havuzumuzun 250 milyonluk olmasını? Büyük bir dünyanın büyük düşünceli, büyük görüşlü insanlarına dönüşmek istemez miyiz – neden boktan ve sığ bir Ortadoğululukta debelenip duralım, yahut acz içinde Batı kapısında patinaj çekelim?
Atatürkümüzün tarihteki eşsiz deneyini kardeşlerimize neden ihraç etmeyelim? Türk ülkeleri, neden, ekseriyeti Müslüman olan toplumlar arasında dincilikle kafayı bozmamış ender birlikteliğin mimarları olarak bütün bir Doğu’nun şerefini kurtarmasınlar? Neden, Türkiye Batılılaşması ihraç edilmesin, yeni bir Türk yaşam tarzı, düşünce tarzı hem bizlere atılım, hem diğerlerine rol-model olmasın?
Türkiye dünyada yalnız değildir. Müttefikler kazanmalıdır. Batı’nın köpeği olmamak için, Batılılaşmalıdır. Ekonomisi gelişmeli, havzası serpilmelidir. Bunun gerçekleşmesi için en doğru proje, her bir üyesinin nüfusu, coğrafyası, zenginlikleri ve kültürüyle katkı yapacağı, nihayetinde ortaya çıkacak eserin, bileşenlerin teker teker toplamından fazlası edeceği Turan vizyonudur.
Evet, Turan bir vizyondur. Size onu hayaldir, ütopiktir, lüzumsuzdur hatta zararlıdır diye anlatanlar, hala Turan’ı bir tehdit olarak görüyor, hala onun gerçekleşmesini istemiyorlar. Türk yurdunda Türk çocuklarının, üstelik nedensiz yere, kendilerine büyük faydası olacak böyle bir projeye bu kadar olumsuz bakmaları bana acı veriyor.
M. Bahadırhan Dinçaslan